Ahzâb Sûresi 18. Ayet

قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلاًۙ  ...

Şüphesiz Allah içinizden, savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine, “Bize gelin” diyenleri biliyor. Size katkıda cimri davranarak savaşa pek az gelirler. Korku geldiğinde ise, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş kimse gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince de ganimete karşı aşırı düşkünlük göstererek sizi keskin dillerle incitirler. İşte onlar iman etmediler. Allah da onların amellerini boşa çıkardı. Bu, Allah’a kolaydır.  (18 - 19. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَدْ elbette
2 يَعْلَمُ biliyor ع ل م
3 اللَّهُ Allah
4 الْمُعَوِّقِينَ alıkoyanları ع و ق
5 مِنْكُمْ içinizden
6 وَالْقَائِلِينَ ve diyenleri ق و ل
7 لِإِخْوَانِهِمْ kardeşlerine ا خ و
8 هَلُمَّ gelin ل م م
9 إِلَيْنَا bize
10 وَلَا
11 يَأْتُونَ onlar gelmezler ا ت ي
12 الْبَأْسَ savaşa ب ا س
13 إِلَّا dışında
14 قَلِيلًا pek azı ق ل ل
 

Hendek kazılırken büyük bir kayaya rastlanmıştı, kayayı sökme­yi veya kırmayı başaramayan askerler Peygamberimiz’e başvurdular. O, üst giysisini çıkardı, kazmayı eline aldı ve üç vuruşta kayayı parçaladı. Her vuruşta “Allahü ekber” diyor ve “İran, Suriye, Yemen” gibi yerleri zikrederek ileride müslümanların gerçekleştirecekleri fetihleri bir bir müjdeliyordu. Bu müjdeyi işiten yahudiler ve münafıklar ise “Biz korkudan helâya gidemezken o bize İran ve Bizans’ın hazinelerini müjdeliyor, bu aldatmadan başka bir şey değil” demişlerdi (Nesâî, “Cihâd”, 42; Kurtubî, XIV, 130).

Bu gruptaki âyetlerde münafıkların ortak karakteri, sözlerinden ve davranışlarından örnekler verilerek açıklanmaktadır: Bunlar söz verirler ama yerine getirmezler; fitne fesat fırsatı çıkınca ev bark aile düşünmeden o fırsatı değerlendirmeye koşarlar; hizmet gerektiğinde ise türlü bahaneler ileri sürerek izin almak isterler; sûret-i haktan görünerek müslümanların moralini bozarlar; çoluk çocuklarını, evlerinin tehlikede olduğunu hatırlatarak savaş alanından çekilmeyi tavsiye ederler; korkunun ölüme faydası olmadığı halde inançsızlıkları sebebiyle savaşmaktan ve ölümden fazlaca korkarlar, korku ortamı geçip zafer kazanılınca da bu sonuçta kendilerinin de payı varmış gibi konuşmaya ve hak talep etmeye kalkışırlar.

 

قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ 

 

Fiil cümlesidir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder. 

يَعْلَمُ  damme ile merfû muzari fiildir.  اللّٰهُ  lafza-i celâli fail olup lafzen merfûdur. الْمُعَوِّق۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti  ى ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar.

مِنْكُمْ  car mecruru  الْمُعَوِّق۪ينَ ’nin mahzuf haline mütealliktir. الْقَٓائِل۪ينَ  atıf harfi و ’la الْمُعَوِّق۪ينَ ’ye matuftur.

لِاِخْوَانِهِمْ  car mecruru  الْقَٓائِل۪ينَ ’ye mütealliktir. Muttasıl zamir  هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Mekulü’l kavl  هَلُمَّ اِلَيْنَا ’dir. Amili  الْقَٓائِل۪ينَ olan ismi failin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

هَلُمَّ  emir isim fiildir.  أقبلوا  (kabul edin) manasındadır. Faili müstetir olup takdiri  أنتم ’dir. اِلَيْنَا  car mecruru  هَلُمَّ  fiiline mütealliktir 

الْمُعَوِّق۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i failidir.

الْقَٓائِل۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  قول  fiilinin ism-i failidir. 

İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلاًۙ

 


Fiil cümlesidir.  وَ  haliyyedir.  لَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ hal cümlesi olarak mahallen mansubdur. 

Hal cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal “nasıl” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zil-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 

2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 

3. Şibh-i cümle olan hal (Harfi cerli veya zarflı isim).

Burada hal fiil cümlesi olarak gelmiştir. Hal menfi (olumsuz) fiil cümlesi olarak geldiğinde başında “و”  gelebilir de gelmeyebilir de. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

يَأْتُونَ   fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. الْبَأْسَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  اِلَّا  hasr edatıdır. قَل۪يلاً  mef’ûlun mutlaktan naibdir.

 

قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Tahkik harfi  قَدْ ’la tekid edilmiş ilk cümle, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde cümlede lafza-i celâlin zikri tecrîd sanatıdır.

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması, tehdit ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.

الْقَٓائِل۪ينَ  kelimesiيَعْلَمُ  fiilinin mef'ûlüdür.

Emir üslubunda talebî inşâî isnad olan  هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ cümlesi,  الْقَٓائِل۪ينَ ’nin mekulü’l-kavlidir.  هَلُمَّ kelimesi, أقبلوا manasında isim fiildir.

الْمُعَوِّق۪ينَ - لِاِخْوَانِهِمْ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

قَدْ , sadece fiilin başına gelen bir tekid harfidir. Muzari fiilin başına geldiği zaman ise bazen azlık bazen da çokluğa delalet eder. Ancak belâğat alimlerinin sözlerinden anladığımıza göre; fiilin gerçekleştiği anlatılmak isteniyorsa  قَدْ  harfi, başına geldiği fiil için ister mazi ister muzari olsun tekid ifade eder. Biliyoruz ki bu ayet-i kerime, Ahzab Gazvesi siyakında gelmiştir ve münafıklardan bahsetmektedir. Onların amelleri ve sözleri, içlerindeki şüpheyi göstermektedir. Bunun için de ayet قَدْ  ile tekid edilmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Ayetteki  هَلُمَّ, ya [gelin], ya [hazır olun (bulunun)] manalarına gelip Hicazlıların lehçesine göre cemi olarak kullanılmaz, fakat başka lehçelerde cemi şeklinde de kullanılır. (Fahreddin er-Râzî)

Bu ayet delalet ediyor ki o münafıklar, bunu söylerken Resulullah'ın ordugâhını terk etmişler ve Medine'ye doğru yönelmişlerdi. (Ebüssuûd) 

Arap dili alimlerine göre  قَدْ  harfinin muzari fiile dahil olması tahkik manasını ortadan kaldırmaz. Azlık manası ise harfin manası değil makamın delaleti iledir. (Âşûr)


وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلاًۙ

 

Hal وَ ıyla gelen cümle, muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. 

قَل۪يلاً , mahzuf mef’ûlü mutlakın sıfatıdır. Takdiri,  إتيانًا قليلا  [az bir geliş]’dir.

Nefy harfi  لَا  ve istisna harfi اِلَّا  ile oluşan kasr, cümleyi tekid etmiştir. İki tekid hükmündeki kasr, fiille, mahzuf mef’ûlü mutlak arasındadır.

يَأْتُونَ  maksur/sıfat,  إتيانًا قليلا  maksurun aleyh/mevsûf olmak üzere, kasr-ı sıfat ale’l-mevsûftur. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfat da olabilir. O takdirde fail, mef’ûlü mutlaka hasredilmiş olur.

هَلُمَّ - لَا يَأْتُونَ kelimeleri arasında tıbak-ı selb sanatı vardır.