Ahzâb Sûresi 58. Ayet

وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟  ...

Mü’min erkekleri ve mü’min kadınları işlemedikleri şeyler yüzünden incitenler, bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَالَّذِينَ
2 يُؤْذُونَ incitenler ا ذ ي
3 الْمُؤْمِنِينَ mü’min erkekleri ا م ن
4 وَالْمُؤْمِنَاتِ ve mü’min kadınları ا م ن
5 بِغَيْرِ dışındaki غ ي ر
6 مَا bir şeyle
7 اكْتَسَبُوا yaptıklarının ك س ب
8 فَقَدِ elbette
9 احْتَمَلُوا yüklenmişlerdir ح م ل
10 بُهْتَانًا bir iftira ب ه ت
11 وَإِثْمًا ve bir günah ا ث م
12 مُبِينًا açık ب ي ن
 
Riyazus Salihin, 1526 Nolu Hadis
Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
- "Gıybet nedir, bilir misiniz?"
- Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler. Hz. Peygamber:
- "Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır" buyurdu.
- Söylenen ayıp eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz?" diye soruldu.
- "Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin;  yoksa, o zaman  ona iftira ettin demektir," buyurdu.
(Müslim, Birr 70.  Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 35; Tirmizî, Birr 23)
 

وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟

 

Ayet, önceki ayetteki  الَّذ۪ينَ ’ye matuftur. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası يُؤْذُونَ dir. Îrabtan mahalli yoktur.

يُؤْذُونَ  fiili  نَ un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur. الْمُؤْمِن۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti ي dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

مُؤْمِنَاتِ  atıf harfi وَ la makabline matuftur. بِغَيْرِ  car mecruru  مُؤْمِن۪ينَ ’nin mahzuf haline mütealliktir. 

مَا  müşterek ism-i mevsûlü muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  اكْتَسَبُوا ’dur. Îrabtan mahalli yoktur. Aid zamiri mahzuftur. Takdiri,  اكتسبوه (onu kazandılar) şeklindedir.

اكْتَسَبُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. فَ  zaiddir. قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder. 

احْتَمَلُوا بُهْتَاناً  cümlesi, mübteda  الَّذ۪ينَ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

احْتَمَلُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  بُهْتَاناً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. اِثْماً  atıf harfi وَ la makabline matuftur. 

مُب۪يناً۟  kelimesi  اِثْم ’in sıfatı olup fetha ile mansubdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapçada sıfatın asıl adı “na’t (النَّعَت)”dır. 

Sıfatın nitelediği isme de “men’ut (المَنْعُوتُ)” denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.

Sıfat ile mevsûftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. Sıfat mevsûfuna dört açıdan uyar: Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT: 1. Müfred olan sıfatlar  2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR: Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi mef'ûl, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir. Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اكْتَسَبُوا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi كسب ’dir. 

احْتَمَلُوا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi حمل dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır. 

مُؤْمِن۪ينَ  ve مُؤْمِنَاتِ  kelimeleri; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟

 

Ayet, önceki ayetteki istînâfa matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi, bahsi geçenlerin bilinen kişiler olduğunu belirtmek yanında tahkir ifade eder.

Mübteda konumundaki mevsûlün sılası olan  يُؤْذُونَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  

Muzari fiil, hudûs, tecessüm ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. بِغَيْرِ  için muzâfun ileyh konumundaki ism-i mevsûl  مَا ’nın  sılası olan اكْتَسَبُوا  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107) 

فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟  cümlesi,  الَّذ۪ينَ ’nin haberidir. Tahkik harfi  قَدْ ’la tekid edilmiş, müspet mazi fiil cümlesi faide-i haber talebî kelamdır.

Müsnedin mazi fiil sıygasında cümle olması, hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. اِثْماً  tezayüf nedeniyle mef’ûl olan  بُهْتَاناً  ’ne atfedilmiştir. 

بُهْتَاناً  ve  اِثْماً  kelimelerindeki tenvin nev ve kesret ifade eder. 

Mübalağa veznindeki  مُب۪يناً۟ ’le tavsif edilmesi,  اِثْماً ’in kötülük derecesini ve çeşidini artırmıştır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

يُؤْذُونَ - بُهْتَاناً - اِثْماً  ve   الْمُؤْمِن۪ينَ - الْمُؤْمِنَاتِ  ve   اكْتَسَبُوا - احْتَمَلُوا  gruplarındaki kelimeler arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

الْمُؤْمِن۪ينَ - الْمُؤْمِنَاتِ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

اكْتَسَبُوا ’deki zamir tağlib yoluyla mümin kadın ve erkeklere aittir. (Âşûr)

Bundan önce Allah ile Resulü hakkında eza vermek, mutlak olarak zikredildikten sonra burada “yapmadıkları bir şeyden dolayı” kaydıyla kayıtlandırılması, Allah ile resulüne yapılan ezanın mutlaka haksız bir eza olduğunu, müminlere yapılan ezanın ise haklı da haksız da olabileceğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd)

Zahir olan görüşe göre bu ayet, anılan hususların hepsini ve bundan sonra gelecek kötü haber yayanların fitnesini de kapsamaktadır. (Ebüssuûd)