Sebe' Sûresi 30. Ayet

قُلْ لَكُمْ م۪يعَادُ يَوْمٍ لَا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ۟  ...

De ki: “Sizin için belirlenen bir gün vardır ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قُلْ de ki ق و ل
2 لَكُمْ sizin için vardır
3 مِيعَادُ belirtilmiş و ع د
4 يَوْمٍ bir gün ي و م
5 لَا
6 تَسْتَأْخِرُونَ geri kalmazsınız ا خ ر
7 عَنْهُ ondan
8 سَاعَةً bir sa’at س و ع
9 وَلَا ve
10 تَسْتَقْدِمُونَ ileri geçemezsiniz ق د م
 

Burada sözü edilen vaadden maksat kıyamet günüdür. Belirlen­diği belirtilen gün de kıyamet ve haşir günüdür; bazı müfessirler bunu ölüm vakti olarak da yorumlamışlardır (Şevkânî, IV, 375; “ne bir an geri kalabilirsiniz ne de ileri geçebilirsiniz” ifadesinin açıklaması için bk. A‘râf 7/34).

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 435
 

قُلْ لَكُمْ م۪يعَادُ يَوْمٍ لَا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ۟

 

Fiil cümlesidir. قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت dir.

Mekulü’l-kavli  لَكُمْ م۪يعَادُ يَوْمٍ dir. قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

لَكُمْ  car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  م۪يعَادُ  muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.  يَوْمٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  لَا تَسْتَأْخِرُونَ  cümlesi  يَوْمٍ nin sıfatı olarak mahallen mecrurdur.

Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  تَسْتَأْخِرُونَ  fiili  نَ un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ı fail olarak mahallen merfûdur. 

عَنْهُ  car mecruru  تَسْتَأْخِرُونَ  fiiline mütealliktir.  سَاعَةً  zamanzarfı  تَسْتَأْخِرُونَ  fiiline mütealliktir. لَا تَسْتَقْدِمُونَ۟  cümlesi, atıf harfi وَ la  تَسْتَأْخِرُونَ ‘ye matuftur.  

تَسْتَأْخِرُونَ  fiili, sülâsi mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındandır. Sülâsisi, أخر ’dir. 

تَسْتَقْدِمُونَ۟  fiili, sülâsi mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındandır. Sülâsisi  قدم ’dir.

Bu bab fiile talep, tahavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.

 

قُلْ لَكُمْ م۪يعَادُ يَوْمٍ لَا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ۟

 

İstinafiyye olarak fasılla gelen ayet emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Aslında bu emir Kur'an-ı Kerim'de pek çok kez geçmiş ve Resulullah'ın kendinden bir tek kelime bile söylemediğine işittiği her şeyin Allah'tan olduğuna kuvvetle delalet etmiştir. Resulullah’a kul diyen emrin arkasında görkemli, muhteşem bir ses fark edilir. Kur'an-ı Kerim'in ne kadar saflıkla bize ulaştığını ve dokunulmazlığının önemini gösterir. Böyle yerlerde Resulullah'ın bize tebliğ eden sesinden önce kendisine bunu indiren Allah'ın ona kul dediğini işitiriz. Bunun etkisi çok kuvvetlidir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sûreleri Belâgi Tefsiri, Ahkaf Suresi 10, c. 7, s. 111)

قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  لَكُمْ م۪يعَادُ يَوْمٍ لَا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ۟ , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  لَكُمْ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  م۪يعَادُ يَوْمٍ  muahhar mübtedadır. 

لَا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً  cümlesi,  م۪يعَادُ يَوْمٍ  için sıfattır. Menfi muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

Aynı üslupta gelerek makabline atfedilen  وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ۟  cümlesinin atıf sebebi tezattır.

Bu cümlede ihtibak sanatı vardır.  لَا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً  sözünden sonra sadece  لَا تَسْتَقْدِمُونَ۟ lafzıyla yetinilmiş  عَنْهُ سَاعَةً hazf edilmiştir. 

İhtibâk, sözden düşürülmüş olan kelime veya ifadelerin, zikredilen kelime veya ifadeden hareketle tespit edilerek yerine konulmasıdır. (Suyûtî, İtkân, II, 831)

لَا تَسْتَأْخِرُونَ عَنْهُ سَاعَةً  cümlesiyle,  وَلَا تَسْتَقْدِمُونَ۟  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

تَسْتَأْخِرُونَ  -  تَسْتَقْدِمُونَ۟  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî ve muvazene sanatları vardır.

سَاعَةً ’in nekre gelişi kıllet,  يَوْمٍ ’in ise tazim ifade eder.  يَوْمٍ  ve  سَاعَةً  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Ayette sorunun doğrudan cevabı yerine soru sahiplerini bu soruyu sormaya sevk eden asıl amil değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Çünkü soru samimiyetle gerçekleri aramak isteyenlerin sorusu değildir ve cevap bu olumsuz ruh dünyasını değerlendirmeye almıştır. (İsmail Bayer, Keşşâf Tefsirinde Belâgat Uygulamaları)

Bu ayetin tefsirinde eṭ-Ṭîbî’nin görüşünden esinlenen İbn Âşûr’a göre üslubu’l-ḥakîm vardır ve kâfirlerden ayette sordukları sorunun kendileri ile ilgili olan kısmı ile ilgilenmeleri istenmiş ve sanki “bırakın kıyametin zamanı hakkında soru sormayı da siz o gün konusunda kendi adınıza korkun ve soracaksanız bunu sorun” denilmiştir. (İbn Âşûr, eṭ-Ṭâhir, et-Taḥrîru’t-Tenvîr, XXII, 200)

Fakat Âlûsî’ye göre bu ayette uslûbu’l-ḥakîm yoktur. Çünkü onların soruları teannüt içerikli bir sorudur ve bu anlamın soruyla ilintisi nasılsa, Allahda peygamberinden sorularının cevabını kendileri için faydalı bir alana kaydırmasını değil onlara tehdidin anlamla bütünleştiği bir cümle ile cevap vermesini istemiştir. (Hasan Uçar, Kur'an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)