قُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُع۪يدُ
قُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُع۪يدُ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir.
Mekulü’l-kavli جَٓاءَ الْحَقُّ ‘dir. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
جَٓاءَ fetha üzere mebni mazi fiildir. الْحَقُّ fail olup lafzen merfûdur.
وَ atıf harfidir. İtiraziyye olması da caizdir. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
يُبْدِئُ merfû muzari fiildir. الْبَاطِلُ fail olup lafzen merfûdur.
مَا يُع۪يدُ atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.
قُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُع۪يدُ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Mütekellim Allah Teâlâ, muhatap Hz. Peygamber’dir.
قُلِ fiilinin mekulü’l-kavli olan جَٓاءَ الْحَقُّ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
Batılın, يُبْدِئُ fiiline isnadı mecaz-ı aklîdir. Veya يُبْدِئُ fiili, hatırlanmaktan kinayedir.
وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ cümlesi mekulü’l-kavle matuftur. Atıf sebebi tezattır. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiille muzari fiil arasında iltifat sanatı vardır.
Bu cümlede fiil لَمْ ile değil مَا ile olumsuzlanmıştır. Çünkü bu harf daha kuvvetlidir. ما فعل sözü, لقد فعل (Yemin olsun ki muhakkak yaptı) cümlesini, لم يفعل sözü فعل (Yaptı) cümlesini olumsuzlar. مَا harfi mazi fiili olumsuzladığı zaman kasemin cevabı menzilindedir. (Kitâbü Sîbeveyhi, 2/593)
Rûhu'l Meânî'de başına olumsuzluk ifade eden مَا harfi gelen muzari fiilin teceddüdî istimrara delalet ettiği yazılıdır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, C.2, Yasin/ 49)
Aynı üslupta gelen مَا يُبْدِئُ cümlesi, hükümde ortaklık nedeniyle, makabline atfedilmiştir.. Cümlede nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid eder.
مَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ [batıl, bir şey ortaya çıkaramaz] dedikten sonra sadece مَا يُع۪يدُ lafzıyla yetinilmiş, الْبَاطِلُ hazf edilmiştir. Bu, ihtibâk sanatıdır.
İhtibâk, sözden düşürülmüş olan kelime veya ifadelerin, zikredilen kelime veya ifadeden hareketle tespit edilerek yerine konulmasıdır. (Suyûtî, İtkân, II, 831)
Bilinen ve tahmini kolay olan hususları zikrederek ibareyi uzatmamak, dikkati asıl önemli yere yönlendirmek, karineye dayanarak terk edilen şeyleri muhatabın düşünce ve hayal gücüne bırakarak anlam zenginliği kazanmak gibi sebeplerle hazfe başvurulur. (TDV İslam Ansiklopedisi Îcâz Bah.)
يُبْدِئُ الْبَاطِلُ (ilk defa yaratan) - يُع۪يدُ (tekrar dirilten) kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı, بَاطِلُ - حَقُّ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
جَٓاءَ الْحَقُّ cümlesiyle مَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ cümlesi mukabele sanatı vardır.
وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُع۪يدُ [Artık batıl, ne bir şey ortaya çıkarabilir, de geliştirebilir.] cümlesi, batılın yok olup izinin silinişinden latif bir kinayedir. (Sâbûnî, Safvetü't Tefasir)
Bu ayet 48. Ayetin tekidi makamında gelmiştir. (Âşûr)