Yâsin Sûresi 21. Ayet

اِتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْـَٔلُكُمْ اَجْراً وَهُمْ مُهْتَدُونَ  ...

“Sizden hiçbir ücret istemeyen kimselere uyun, onlar hidayete erdirilmiş kimselerdir.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 اتَّبِعُوا uyun ت ب ع
2 مَنْ kimselere
3 لَا
4 يَسْأَلُكُمْ sizden istemeyen س ا ل
5 أَجْرًا bir ücret ا ج ر
6 وَهُمْ ve onlar
7 مُهْتَدُونَ doğru yoldadırlar ه د ي
 

اِتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْـَٔلُكُمْ اَجْراً 

 

اِتَّبِعُوا  önceki ayetteki  اتَّبِعُوا ‘dan bedel olarak mahallen mansubdur. Fiil cümlesidir.

Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve îrab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin îrabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir. Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimâl. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِتَّبِعُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Müşterek ism-i mevsûl  مَنْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  لَا يَسْـَٔلُكُمْ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

لَا  nefiy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

يَسْـَٔلُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  اَجْراً  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

 

وَهُمْ مُهْتَدُونَ

 

İsim cümlesidir. وَ  haliyyedir. Munfasıl zamir  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur. مُهْتَدُونَ  mübtedanın haberi olup ref alameti و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

مُهْتَدُونَ  sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اِتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْـَٔلُكُمْ اَجْراً وَهُمْ مُهْتَدُونَ

 

Bu ayet,  اتَّبِعُوا الْمُرْسَل۪ينَۙ  cümlesinden bedeldir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَنْ ‘in sılası olan  لَا يَسْـَٔلُكُمْ اَجْراً  cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil istimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اَجْراً ’deki tenvin kıllet ve nev içindir. Menfî siyakta nekre, umum ve şumûle işarettir. 

اتَّبِعُوا الْمُرْسَل۪ينَۙ  [o peygamberlere uyun] cümlesinden sonra  اِتَّبِعُوا مَنْ لَا يَسْـَٔلُكُمْ اَجْراً  [sizden herhangi bir ücret istemeyen kimseye uyun] cümlesinde fiilin tekrarlanmasıyle ıtnâb yapılmıştır. (Safvetü’t Tefâsir)

Ayetin sonundaki  وَهُمْ مُهْتَدُونَ  cümlesi, hal و ’ıyla gelmiştir. Hal cümleleri, manayı tamamlamak ve pekiştirmek için yapılan tetmim ıtnâbıdır. Cümlenin sılaya matuf olduğu da söylenmiştir.

Cümle sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu [sabit olması] veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)

İsim cümlesinde müsned  مُهْتَدُونَ  şeklinde ism-i fail kalıbında gelerek sübut ve devam ifade etmiştir.

İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa, bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Fail’in İfade Göstergesi (Manaya delaleti), Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, (Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)

Bu kısım peygamberlere tabi olmaya teşvik amacıyla gelmiştir. Bu kısım olmasa bile ayetin anlamı anlaşılır. Onların hakka davet eden elçiler olduğu, insanlardan bir ücret talep etmedikleri, Allah’ın dinine davet ederek bir menfaat elde etmeyi ummadıkları ifadeleriyle anlam tam olarak tamamlanmıştır.  وَهُمْ مُهْتَدُونَ  ifadesi gelmeseydi de onların hidayet üzerine olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü peygamberler hidayete ermiş kişiler olarak bilinmektedir. O yüzden burada îgāl yapılmıştır. (Mısrî, Tahrîru’t-tahbîr, s. 236; Suyûtî, el-İtkân, V, 1672)

Bu ayet  اتَّبِعُوا الْمُرْسَل۪ينَۙ  ayetinden bedeldir. Amaç insanların peygamberlere uymalarını teşvik etmektir. Zira hiçbir ücret istemeyen peygamberlere tabi olmada dünya ve ahiret için birçok fayda vardır. Bu da bedel-i iştimâldir. Çünkü ücret istenmesi risalet kavramında yoktur. Peygamber ise Allah'ın risaletini insanlara tebliğ edendir. (Dr. Zafer Akyüz, Fadl Hasan Abbâs Ve Belâgat İlmindeki Yeri )

Bu iki ayette ‘’ اتبعوا (Uyun)’’ emri tekrarlanmıştır. Bunun birçok sebebi vardır. Tekrar hem tekid hem başka manalar ifade eder. Emirlere aslen uymak gerekir. Bu resulün Rab  tarafından gönderilmiş olması kesinlikle uyulmasını gerektirir.  اتبعوا المرسلين [O gönderilmiş olanlara uyun] ifadesi bu manaya delalet eder.  المرسلين [O gönderilmiş olanlara] ifadesi bu manaya delalet eder.

Gönderilmemiş olanlara tabi olmaya gelince, iki sıfata sahip olmaları gerekir:

Hidayet üzere olmaları ve bir ücret veya şahsi bir menfaat istememeleridir.

Bu bütün mükelleflere yöneliktir. Burada ikinci uyun emri gelmeden اتبعوا المرسلين. من لا يسألك أجراً وهم مهتدون buyurulsaydı, uymak sadece ayette bahsedilenlere mahsus olurdu. Başka ıslah ediciler veya davalarına davet edenler ayetin kapsamına girmezdi. Dolayısıyla ilk uyun emri resullere uymayı, ikinci uyun emri, bu iki sıfatı taşıyan başka resullere uymayı ifade eder.

Rûhu'l Meânî'de şöyle yazılıdır: Emrin tekrarı tekid ve gerekenin gerçekleşmesine işaret ettikten sonra, tâbi olmak için bir engel bırakmama vasfına teşvik ifade eder. 

الذي  yerine  من  ism-i mevsûlünün tercih edilmesi, daha umumi olduğu içindir. Böylece Allah'a davet eden bir kişi de olsa, daha çok kişi de olsa, herkesi kapsar. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, C.2, s.98)