Yâsin Sûresi 4. Ayet

عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍۜ  ...

(Ey Muhammed!) Hikmet dolu Kur’an’a andolsun ki, sen elbette dosdoğru bir yol üzere (peygamber) gönderilenlerdensin.  (2 - 4. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 عَلَىٰ üzerinde
2 صِرَاطٍ bir yol ص ر ط
3 مُسْتَقِيمٍ dosdoğru ق و م
 

Araplar’da yalan yere yemin etmenin dünyanın harabına yol aça­cak kadar ağır bir kötülük olduğuna inanılırdı. Resûl-i Ekrem de bir hadisinde bu anlayışı teyit etmiştir. İşte bu âyetlerde Hz. Muhammed’in gerçek bir peygamber olduğu bir yemine bağlı olarak ifade edilmektedir; üzerine yemin edilen ise muhataplarınca kendileri tarafından bir benzerinin ortaya konamayacağı anlaşılmış bulunan eşsiz mûcize Kur’an-ı Kerîm’dir (Râzî, XXVI, 41). 

“Hikmet dolu” diye çevrilen 2. âyetteki hakîm kelimesi, “muhkem, sağlam; öğütleri, buyruk ve yasakları yerli yerince olan” şeklinde de anlaşılmıştır (İbn Atıyye, IV, 446).

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 476
 

عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍۜ

 

عَلٰى صِرَاطٍ  car mecruru  اِنَّ ‘nin  mahzuf  ikinci haberine mütealliktır.  مُسْتَق۪يمٍ  kelimesi  صِرَاطٍ ‘ ın sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍۜ

 

Car mecrur, önceki ayetteki  اِنَّ ’nin mahzuf ikinci haberine veya  اِنَّ ’nin ismindeki ya da haberindeki müstetir zamirin mahzuf haline veya  الْمُرْسَل۪ينَۙ ’ye mütealliktir. 

صِرَاطٍ  için sıfat olan  مُسْتَق۪يمٍۜ , mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

مُسْتَق۪يمٍۜ , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

صِرَاطٍ ‘deki tenvin nev ve tazim içindir. 

صِرَاطٍ - مُسْتَق۪يمٍۜ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

صِرَاطٍ مُسْتَق۪يمٍۜ  ibaresinde istiare vardır. Müsteâr  صِرَاطٍ  kelimesidir, hissîdir. Müsteârun leh İslam’dır, aklîdir.  صِرَاطٍ  kelimesi yol demektir. Hedefe ulaştırması bakımından benzer oldukları için din, yola benzetilmiştir. Müşebbeh (müsteârun leh) hazf edilmiş müsteârun minh kalmıştır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

Muhtemelen bu car mecrur haberden sonra gelmiş bir haberdir. Yani ‘’muhakkak ki sen dosdoğru bir yol üzerindesin’’ demektir. إنه من أهل بغداد من أصحاب الثراء .. (Muhakkak ki o zengin Bağdat ehlindendir) sözümüz gibidir. Bu cümlede o kişinin hem Bağdat ehlinden olduğu hem de zengin olduğu haber verilmiştir. Aynı zamanda  المرسلين (Gönderilenler) kelimesinin mütealliki da olabilir. Yani ‘’muhakkak ki sen dosdoğru yol üzerinde gönderilenlerdensin’’ manasındadır. Bu iki takdir arasındaki farkın ne olduğu sorulabilir. Buna şöyle cevap verebiliriz: Eğer bu car mecrurun ikinci haber olduğu düşünülürse, bu haberlerden birine gerek yoktur, sadece bir tanesi ile kelam tamamlanır. 

Amaç, onu sıratı müstakimde olan diğer gönderilenlerden temyiz etmek değildir. Amaç, hem onu, hem de getirdiği şeriatı vasıflamaktır. Böylece bu nazımla iki vasıf birarada ifade edilmiştir. Adeta sen sabit bir yol üzerinde gönderilenlerdensin denilmiştir. 

Aynı zamanda sırat kelimesindeki nekrelik, onun dosdoğru yollar arasında, bu vasfı gizlemeyen bir yol üzerinde gönderildiğine delalet eder. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c.2, s.13)

مُسْتَق۪يمٍۜ , maksada (gayeye, hedefe) ulaştıran en kısa yol demektir. (Fahreddin er-Râzî)