اِنَّـمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْـٔاً اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Zemahşerî, buradaki ifadenin Allah Teâlâ’nın evrendeki egemenliğinin mutlak olduğunu, irade buyurduğu bir şeyi gerçekleştirmek için vasıtaya ihtiyacının bulunmadığını ve O’nun hakkında zorluk, yorgunluk gibi yaratılmışlara ait kusurların düşünülemeyeceğini vurgulayan mecazi bir anlatım olduğu kanaatindedir (III, 294). Katâde, bu âyetin tefsiriyle ilgili olarak Arap dilinde “kün” (ol) demekten daha kolay bir ifade bulunmadığını belirtir (Taberî, XXIII, 32). Esasen “kün” kelimesinin basit yapısı da konuyu bizim zihnimize yaklaştırma amacı taşır (ayrıca bk. Bakara 2/117).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 516اِنَّـمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْـٔاً اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
اِنَّـمَٓا kâffe ve mekfufedir. Kâffe; men eden, alıkoyan anlamında olup buradaki ma-i kâffeden kasıt ise اِنَّ harfinden sonra gelen ve onun amel etmesine mani olan مَا demektir.
اِنَّـمَٓا , kâffe (durduran, engelleyen anlamında ismi faildir) ve mekfûfe’dir.Usul ve beyan alimlerinin Cumhuruna göre kâffe olan مَٓا harfi, اِنَّ ile birlikte nafiye olur ve bu da hasr için kullanılma sebebidir. Çünkü اِنَّ ispat, مَٓا nefy içindir. Bu ikisinin tek bir şey için kullanılması caiz değildir, çünkü aralarında tenakuz vardır. https://www.arapcadilbilgisi.com/
Cumhura göre إنما hasr ifade eder ve maksûrun aleyh cümlenin sonunda bulunur. https://islamansiklopedisi.org
اَمْرُهُٓ mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هٌ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اِذَا şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.
إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir.
إِذَا ‘dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir:
a) إِذَا fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.
b) إِذَا ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.
c) Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَرَادَ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. اَرَادَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. شَيْـٔاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
Şartın cevabı öncesinin delaletiyle mahzuftur. Takdiri, فأمره قوله له كن (O’nun işi ona ol demektir.) şeklindedir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel اَمْرُهُٓ ‘nun haberi olarak mahallen merfûdur. يَقُولَ mansub muzari fiildir. لَهُ car mecruru يَقُولَ fiiline mütealliktir. Mekulü’l kavli كُنْ فَيَكُونُ ‘ dur. يَقُولَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
كُنْ mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘ dir.
فَ atıf harfidir. İstînâfiyye olması da caizdir. يَكُونُ nakıs merfû, muzari fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.يَكُونُ ’nun ismi müstetir olup takdiri, هو’dir.
اِنَّـمَٓا اَمْرُهُٓ اِذَٓا اَرَادَ شَيْـٔاً اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
Ta’lil hükmünde istînâf cümlesidir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Cümle, kasr edatı اِنَّمَا ile tekid edilmiştir.
Veciz anlatım kastıyla gelen اَمْرُهُٓ izafetinde اَمْر ‘in, Allah Teâlâ'ya ait zamire izafe edilmesi bu emrin tazimine işaret eder.
اِذَٓا اَرَادَ شَيْـٔاً cümlesi itiraziyyedir. Müspet mazi fiil sıygasında gelen şart cümlesi اَرَادَ شَيْـٔاً , aynı zamanda şart manalı zaman zarfı اِذَٓا ’nın muzâfun ileyhidir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. شَيْـٔاً ’deki tenvin tazim ve kesret ifade eder.
Burada إنْ değil, اِذَا buyrulmuştur. Çünkü bahsedilen olay gerçekleşmiştir ya da kesinlikle gerçekleşecektir. Çünkü اِذَا harfi, sık karşılaşılan durumlarda veya kesinlikle vuku bulacak olaylarda kullanılır.
Takdiri olan أمره قوله : كن [O’nun işi ol sözüdür.] olan cevap cümlesi, öncesinin delaletiyle mahzuftur.
Bu takdire göre mahzuf cevap ve mezkûr şart cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cevabın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
Ayette cevabın mahzuf olması farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mubâlağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Kur’ân-ı Kerîm’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ cümlesi, masdar teviliyle mübtedanın haberi konumundadır. Masdar-ı müevvel müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
يَقُولُ fiilinin mekulü’l-kavli olan كُنْ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
فَيَكُونُ cümlesine dahil olan فَ istînâfiyyedir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan يَكُونُ , takdiri هو olan mahzuf mübtedanın haberidir. Bu takdire göre sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Haberin muzari fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Muzari fiil sıygasındaki يَكُونُ ve emir siygasındaki كُنْ fiilleri tam fiildir.
كُنْ - فَيَكُونُ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Ayetteki اِنَّمَا ile gerçekleşen kasr, mübteda ve haber arasındadır. Mübteda ve haber arasındaki kasr, اَمْرُهُٓ mevsuf/maksûr, masdar-ı müevvel sıfat/maksûrun aleyh olmak üzere kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır. Kasr, iki tekid mesabesindedir. Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اِنَّمَا ile yapılan kasrlarda muhatap konunun cahili değildir ve doğruluğuna itiraz etmiyordur ya da bu konuma konulmuştur. Ancak bunun aksi durumlarda da اِنَّمَا ile kasrın yapıldığı görülmektedir. Yani muhatabın inkâr ettiği durumlarda inkâr etmiyormuş menzilesine konarak اِنَّمَا ile kasr yapılır. Böylece tariz yoluyla başka bir maksat için gelmiş olur. Ancak bu harf ile yapılan kasrlarda sıfat ve mevsûfu tespit etmek zordur. Aslında bunun lafzî bir karînesi yoktur. Siyaktan tespit edilmesi gerekir. (Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi Fatma Serap Karamollaoğlu)
اِنَّـمَٓا kaffe ve mekfûfe’dir. Kâffe; meneden alıkoyan anlamında olup, buradaki ma-i kâffeden kasıt ise, اِنَّ harfinden sonra gelen ve onun amel etmesine mani olan مَٓا demektir.
اَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ [Yüce Allah'ın o şeye ol demesidir. O da derhal oluverir] cümlesinde istiare-i temsîliyye vardır. Yüce Allah, kudretinin eşyaya tesir ve etkisinin süratini, hiç beklemeden ve direnmeden, kendisine itaat edilen kimsenin emrine benzetti. Zira O bir şey istediğinde o şey, emri geciktirmeden hemen oluverir. Bu, latîf istiarelerdendir. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsir)
Dilediğinde...” beyanından, dil açısından anlaşılan, “O’nun iradesi o şeye taalluk ettiğinde” manasıdır. Çünkü اَرَادَ , mazi bir fiildir. Mazi fiilin başına اِذَا zarfı geldiğinde, onu muzariye çevirir. (Fahreddin er-Râzî)
Bu kelam temsil kabilinden olup, Allah'ın dilediği konularda ilâhi kudretin tesiri, başka bir şeye tevakkuf etmeksizin, süratle hasıl olmak bakımından, emrine mutlaka itaat edilen bir âmirin, kendisine son derece itaatli olan bir memura verdiği emre benzetilmektedir. (Ebüssuûd)