Sâffât Sûresi 125. Ayet

اَتَدْعُونَ بَعْلاً وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ  ...

“Yaratıcıların en güzelini, sizin ve geçmiş atalarınızın Rabbi olan Allah’ı bırakarak “Ba’l’e mi tapıyorsunuz?”  (125 - 126. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَتَدْعُونَ -mi yalvarıyorsunuz? د ع و
2 بَعْلًا Ba’l’e ب ع ل
3 وَتَذَرُونَ ve bırakıyorsunuz و ذ ر
4 أَحْسَنَ en güzelini ح س ن
5 الْخَالِقِينَ yaratıcıların خ ل ق
 
İlyâs aleyhisselâm Ahd-i Atîk’te İlya ismiyle geçen peygamberdir (II. Tarihler, 21/12). Bu ismin, Yunanca ve Latince’deki Elias, Etiyopya dilinde Elyas şeklinde okunduğu, bu son okunuşunun Arapça’ya İlyâs şeklinde geçtiği belirtilir. Yahudi kaynaklarında İlyâs’ın milâttan önce IX. yüzyılda yaşadığı bildirilir. İsrail Kralı Ahab’ın, Sâmiriye’de Baal adlı sözde tanrı için bir mâbed yaptırmasına İlyâs karşı çıkmış, bâtıl inançlarla mücadele etmiştir. En‘âm sûresinde (6/85) onun adı on yedi peygamberle birlikte “sâlihlerden biri” olarak anılmaktadır. Yahudi ve hıristiyan kültüründe İlyâs’ın ölmediği, bedeni ve ruhuyla semaya yükseltildiği kabul edilmektedir. Ahd-i Atîk’in sonunda (Malaki, 4/5-6) Tanrı’nın “dünyayı lânetle vurmaması için” İlya’nın (İlyâs) tekrar dünyaya gönderileceği bildirilmektedir. Bu sebeple yahudiler ve daha sonra hıristiyanlar, semaya çekilen İlyâs’ın tekrar dünyaya döneceğine inanmışlardır. Hz. Yahyâ’nın beklenen İlyâs olduğuna inananlar da olmuştur. Ahd-i Cedîd bu konuda Hz. Îsâ’dan farklı açıklamalar aktarmaktadır (meselâ bk. Matta, 11/ 14; krş. Luka, 1/17). İlyâs’ın halen hayatta olduğuna dair Kur’an’da ve hadislerde bilgi yoktur. İsrâiliyat türü rivayetlerde bu yönde açıklamalar bulunmakla birlikte âlimlerin çoğu İlyâs’ın öldüğü kanaatindedirler. Ayrıca bazı rivayetlerde onun İdrîs peygamberle aynı kişi olduğu ileri sürülmüşse de (meselâ bk. Buhârî, “Enbiyâ”, 4; Taberî, XXIII, 91), bunlar farklı zamanlarda yaşamış iki ayrı şahsiyettir. 130. âyette geçen İlyâsîn’le ilgili olarak “Âl-i Yâsîn” şeklindeki kıraat farkını da dikkate alan değişik açıklamalar yapılmıştır. Sonuncu okunuşu tercih eden İbn Âşûr, İlyâs’ın bir adının da Yâsîn olduğunu belirten görüşten hareketle Âli Yâsîn’in, “Yâsîn’in dinini kabul edip ona tâbi olan ve yardım edenler” anlamına geldiğini belirtir (XXIII, 170). Ancak bize göre İlyâsîn şeklindeki kıraatı tercih etmek, bununla da Hz. İlyâs’ın kastedildiğini düşünmek daha isabetli görünmektedir. Bu durumda İlyâs isminin sonundaki “în” eki, ismin aslından olmayıp âyetlerin sonundaki nazma uygun düşmesi için getirilmiştir (Hasan el-Mustafavî, I, 113 vd.; İlyâs hakkında bk. Ömer Faruk Harman, “İlyâs”, DİA, XXII, 160-162). Baal, Başta Ken‘ânîler olmak üzere eski Yakındoğu topluluklarının çoğunda tanrı ismi olarak kullanılan bir kelimedir. Ken‘an ülkesinde bereket verme, yağmur yağdırma, verimli kılma fonksiyonlarına sahip bir tanrı olarak kabul ediliyordu. İsrâiloğulları, Yeşu isimli peygamberin ölümünden sonra Baal’e tapmaya başlamışlardı (Hâkimler, 2/11-13). İlyâs, Baal inancını ortadan kaldırarak gerçek tanrı olan Yahve inancını tekrar hâkim kılmak için mücadele vermiştir. Konumuz olan âyetlerle İlyâs’ın bu mücadelesine değiniliyor. Önceleri soyut bir tanrı olarak tasavvur edilen Baal’in, zamanla boğa şeklinde temsil edilip putlaştırıldığı bildirilmektedir. Bu âyetlerde Hz. İlyâs’ın Baal inancına karşı çıkmasından söz edilmesinin asıl amacı, geçmişteki bütün peygamberlerin tevhid inancında birleştiklerini, bu inancı yerleştirmek ve devam ettirmek için çalıştıklarını ve bu sayede isimlerinin ebedîleştirildiğini hatırlatmaktır
 

اَتَدْعُونَ بَعْلاً وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ

 

Fiil cümlesidir. Hemze istifham harfidir.  تَدْعُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و 'ı fail olarak mahallen merfûdur. بَعْلاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَذَرُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

اَحْسَنَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  الْخَالِق۪ينَ  muzâfun ileyh olup cer alameti ى ‘ dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle irablanırlar. 

الْخَالِق۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  خلق  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اَتَدْعُونَ بَعْلاً وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ

 

Ayet,  اَلَا تَتَّقُونَ  cümlesinden bedel olarak gelmiştir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir.

İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Soru harfi hemze; azarlama için olan inkâri istifhâmdır.

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen tevbih ve tahkir amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ  cümlesi, hükümde ortaklık nedeniyle makabline atfedilmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اَتَدْعُونَ بَعْلاً  cümlesiyle,  وَتَذَرُونَ اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

اَحْسَنَ , ism-i tafdil kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir.

الْخَالِق۪ينَۙ , ism-i fail vezninde gelmiştir. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder.

اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَۙ  terkibi, mevsufun sıfatına izafesi babındandır.

تَدْعُونَ (tapıyorsunuz) - وَتَذَرُونَ (bırakıyorsunuz) kelimeler arasında tıbâk sanatı vardır. (Safvetü’t Tefâsir) 

Baal’e mi dua ediyorsunuz?! Yani Baal’e mi tapıyorsunuz?! Bu, -tıpkı Menât ve Hubel isimleri gibi- onlara ait bir putun özel ismidir. (Keşşâf)

Bu ayetteki put manasına gelen şekli hariç, Kur’an’da mevcut bütün  بَعْلاً  kelimeleri zevc manasındadır. (İtkan, c. 1, s. 389)