اَللّٰهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ
اَللّٰهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ
اَللّٰهَ lafza-i celâl اَحْسَنَ ‘den bedel olup fetha ile mansubdur.
Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin îrabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir. Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimâl. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
رَبَّكُمْ kelimesi lafza-i celâlden sıfat veya bedeldir. Muttasıl zamir كُمُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
رَبَّ atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. اٰبَٓائِكُمُ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir كُمُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. الْاَوَّل۪ينَ kelimesi اٰبَٓائِكُمُ ‘un sıfatı olup cer alameti ى ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar.
اَللّٰهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ
Lafza-ı celâl, önceki ayetteki اَحْسَنَ الْخَالِق۪ينَ ‘den bedeldir. رَبَّكُمْ kelimesi اَللّٰهَ ‘den bedeldir. وَرَبَّ اٰبَٓائِكُمُ , makabline matuftur.
اَللّٰهَ - رَبَّ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Ayetteki izafetler kısa yoldan izah ve muzâfun ileyhleri tazim içindir.
رَبَّ isminin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
الْاَوَّل۪ينَ kelimesi اٰبَٓائِ için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
Sıfat, tâbi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)
Allah ve Rab isimlerinin arka arkaya gelmesiyle Rabbin Allah olduğu, Allah’tan başka Rab olmadığı vurgulanır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 4, s. 234)
Herhangi bir takdir ya da hazf söz konusu olmaksızın mübteda ve haberdir. Yani: Allah sizin de Rabbinizdir, sizden önceki atalarınızın da Rabbidir. Ayrıca Ali b. Süleyman'ın ref ile okumanın daha uygun ve daha güzel olduğu kanaatinde olduğunu da gördüm. Çünkü ondan öncesi bir ayet sonudur, dolayısıyla yeni bir ifade başlangıcı olması daha uygundur. (Kurtubî)
Sayfada istisnasız وَ - نَ ve ي - نَ harflerinden oluşan fasıla ahengi, okuyucunun göz ve kulak zevkine hitap eden latif bir sanatsal güzelliktir. Bu fasılalarda luzum ma la yelzem sanatı vardır.
اَللّٰهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ اٰبَٓائِكُمُ الْاَوَّل۪ينَ (Lafza-i Celâl’i) mübteda olmak üzere merfû okunduğu gibi, bedel olmak üzere mansub da okunmuştur. Hamza geçiş yaparken mansub, vakfederken de merfû okurmuş. (Keşşâf)