Sâffât Sûresi 180. Ayet

سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ  ...

Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 سُبْحَانَ yücedir س ب ح
2 رَبِّكَ Rabbin ر ب ب
3 رَبِّ sahibi ر ب ب
4 الْعِزَّةِ kudret ve şeref ع ز ز
5 عَمَّا
6 يَصِفُونَ onların nitelendirmelerinden و ص ف
 

Sûrenin bu son âyetlerinde yüce Allah, putperestlerin sûre boyunca üzerinde durulup eleştirilen tanrı telakkilerinden, O’na isnat ettikleri yanlış nitelemelerden zatını tenzih etmekte; bir kısmına yukarıda işaret edilen peygamberlerini selâmla anmaktadır. Bu âyetler, Allah’ı takdis ve tenzih ederek övgüyle anmanın ve peygamberleri yâdetmenin en güzel ifadeleri olduğu için, özellikle Kur’an’dan bir parça okunduktan ve dua edildikten sonra bu üç âyetin okunması müslümanlar arasında gelenek halini almıştır.

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 562
 

سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ

 

سُبْحَانَ , mahzuf fiilin mef’ûlu mutlakıdır. Takdiri;  نسبح (tesbih ederiz) şeklindedir.Nida harfi mahzuftur.

رَبِّ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Mütekellim zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  رَبِّ  kelimesi  رَبِّكَ 'den bedel olup kesra ile mecrurdur.  الْعِزَّةِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

مَا  müşterek ism-i mevsûl  عَنْ  harf-i ceriyle birlikte  سُبْحَانَ ’ye mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası  يَصِفُونَ ’dur. Îrabdan mahalli yoktur. 

يَصِفُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَۚ

 

 

İstînâfiye olarak fasılla gelmiştir.  سُبْحَانَ  mahzuf bir fiilin mef’ûlü mutlakı olarak mansubdur. Takdiri  نسبح (tesbih ederiz) olan fiilin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu takdire göre cümle, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâniîİlmi)

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  رَبِّ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Ayetteki ikinci  رَبِّ  ilkinden bedeldir.  الْعِزَّةِ ‘ye muzâf olmuştur.

مَا  müşterek ism-i mevsûlu,  عَنْ  harf-i ceriyle birlikte  سُبْحَانَ ’ye mütealliktir. Sılası olan يَصِفُونَ  cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Muzari fiil sıygasında gelmesi hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. Muzari fiil gelerek, yapılan amellerin zihinde canlanması sağlanmıştır.  

رَبِّكَ  izafeti muzâfun ileyhi şereflendirmek içindir.

رَبِّ  kelimesinin tekrarı, zamir yerine isim gelmesi muhatabı etkileyip, konuyu zihnine yerleştirmek için yapılan ıtnâbdır. Bu tekrarda reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

Bu ayet surenin sonuç bölümünün işareti olarak berâat-i intihâ sanatının güzel bir örneğidir.

الْعِزَّةِ ‘deki nekre cins içindir. (Âşûr)

Surede  anlatıldığı üzere Allah, müşriklerin onun hakkında dedikleri şeylerden münezzehtir.  رَبِّ الْعِزَّةِ  izafesi, izzetin ona özgü olmasındandır. Çünkü nerede izzet ve şeref varsa onundur yahut onun aziz ettiğinindir. Bunun içine Allah'ın bütün selbî ve sübutî (aktif ve pasif) sıfatları dahil edilmiştir. Üstelik tevhidi de akla getirmektedir. (Beyzâvî)

Bu kelam, Allah'ı, bu surede zikredilen müşriklerin Zat-ı Kibriya'ya yakışmayan vasıflandırmalarından da, bu surede zikredilmeyenlerden de ve ezcümle özellikle Resulullah (sav) hakkında verdiği vaadi yerine getirmemekten de tenzihtir. Nitekim terbiye, tekmil ve külli malikiyet ifade eden Rab unvanının burada, önce Peygamberimizin zamirine, sonra da izzet kelimesine izafe edilmiş olarak zikredilmesi de, bu hakikati, bildirmektedir. Bu itibarla sanki şöyle denilmiştir: Senin mürebbin, kemâle erdiricin olan, mutlak izzet ve galebenin mâliki olan Rabbin, müşriklerin vasıflandırdıkları sıfatlardan ve ezcümle o müşriklere karşı sana yardım etmemekten münezzehtir. Nitekim o müşriklerin, azabı acele istemeleri de, onların, bu yardımın olmayacağı kanaatinde olduklarını bildirmektedir. (Ebüssuûd)