Sâffât Sûresi 20. Ayet

وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هٰذَا يَوْمُ الدّ۪ينِ  ...

Şöyle diyecekler: “Vay başımıza gelene! Bu beklenen ceza günüdür.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقَالُوا ve dediler ق و ل
2 يَا وَيْلَنَا vah bize
3 هَٰذَا bu
4 يَوْمُ günüdür ي و م
5 الدِّينِ ceza د ي ن
 

Putperest Araplar’da âhiret inancı yoktu; bu da onlarda sadece bir inanç eksikliği olarak kalmıyor, ayrıca tam bir ahlâkî sorumsuzluğa kapılmalarına yol açıyor; toplumda gücüne ve servetine güvenen seçkinler zümresinin bilhassa insan haklarına dair konularda her türlü haksızlık ve adaletsizliği kendileri için meşrû görmeleri gibi tehlikeli bir anlayışı besliyordu. Bu sebeple Kur’an-ı Kerîm’in, Allah’ın birliği ilkesinin yanında en önemli itikad konusu olarak, herkesten bu dünyada yapıp ettiklerinin hesabının sorulacağı bir ikinci hayatın varlığını kabul etmeyi gerektiren âhiret inancı üzerinde ısrarla durduğu, birçok defa bu iki inanç ilkesini yan yana zikrettiği, buna karşılık putperestlerin de burada ileri sürdükleri gibi güya aklî bakımdan imkânsız gördüklerini söyleyerek bu inancı şiddetle reddettikleri görülmektedir. 

Bir önceki sûrede (Yâsîn 36/77-83) putperestlerin öldükten sonra tekrar dirilmeyi ve âhireti inkâr etmelerine karşı çok açık ve ikna edici kanıtlar ortaya konmuştu; burada ise onların, “Sahi biz, ölüp de toprak ve kemik yığını haline gelmişken yeniden mi diriltilecekmişiz? Geçmişteki atalarımız da mı?” şeklindeki alaylı bir üslûpla sordukları soruya, “Evet, hem de burnunuz yere sürtülerek!” diye cevap verildikten sonra kısaca kıyametin dehşetine ve bunun inkârcılar üzerinde doğuracağı psikolojik etkiye değinilmektedir.

Tefsirlerde “korkunç ses” diye çevirdiğimiz 19. âyetteki zecre kelimesinin, sûrun ikinci üflenişi sırasında çıkaracağı, bütün ölülerin kaçınılmaz olarak dirilmelerini sağlayacak olan dehşetli sesi ifade ettiği belirtilmektedir; “Bunun ardından birden onlar etrafa şaşkınlıkla bakıyor olacaklar” anlamındaki ifade de bunu göstermektedir. Nitekim Zümer sûresinde de sûra iki defa üfleneceği bildirilmiş, ardından da, “Sonra sûr yeniden üflenecek ve onlar birden ayağa kalkmış, etrafa bakıyor olacaklar” buyurulmuştur. 20. âyet, âhireti inkâr edenlerin, yeniden dirildikten sonra gerçeği anlayıp hayıflanmalarını ve “İşte hesap günü!” diyerek artık sonuç getirmeyecek bir ikrarda bulunacaklarını anlatmaktadır (Süddî, 20. âyet metnindeki yevmü’d-dîn deyimini “hesap günü” olarak yorumlamıştır; bk. Taberî, XXIII, 46).

 

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 525-526
 

وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا هٰذَا يَوْمُ الدّ۪ينِ

 

وَ  atıf harfidir. قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli  يَا وَيْلَنَا ‘dir.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

يَا  tenbih edatıdır.  وَيْلَنَا  kullanılmayan mahzuf fiilin mef’ûlü mutlakı olup fetha ile mansubdur. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

هٰذَا يَوْمُ الدّ۪ينِ  mukadder sözün mekulü’l-kavli olarak mahallen mansubdur. Takdiri, قالت الملائكة هذا يوم الدين (Melekler bunun kıyamet günü olduğunu söylediler.) şeklindedir. 

İşaret ismi  هٰذَا  mübteda olarak mahallen merfûdur.  يَوْمُ  haber olup lafzen merfûdur. الدّ۪ينِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 
 

وَقَالُوا يَا وَيْلَنَا

 

Ayetin ilk cümlesi önceki ayetteki  هِيَ زَجْرَةٌ وَاحِدَةٌ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Henüz gerçekleşmemiş olduğu halde mazi sıyga ile ifade edilmesi, bu fiilin kesinlikle vuku bulacağına işaret etmek içindir. 

وَقَالُوا  fiilinin mekûlü’l-kavli  يَا وَيْلَنَا  cümlesi, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Dua manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

وَيْلَ , elem verici azap, şerlerin en kötüsüdür. Kullanılmayan fiilin masdarı olarak mübalağa ve tahkir ifade eder.

يَا وَيْلَنَا  [ey veylimiz]. Veyl, ‘hüzn, azap ve helak’ demektir. يَا وَيْلَنَا  [ey veylimiz] ibaresi, helak ve azaba seslendiklerini ifade eder. Yani, “ey azabımız, ey helakımız, gel artık, senin vaktin geldi” diye nida ediyorlar demektir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c.2, s.246)


هٰذَا يَوْمُ الدّ۪ينِ

 

Cümle takdiri  قالت الملائكة  (Melekler dedi ki) olan mahzuf fiilin mekulü’l-kavlidir. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

يَوْمُ الدّ۪ينِ , kıyamet gününden kinayedir. 

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

هٰذَا يَوْمُ الدّ۪ينِ [Yargılanma günü bu!] ayetinden itibaren, اُحْشُرُوا  [bir araya getirin.] [Sāffât 37/22]) ayetine kadarki kısım, inkârcıların birbirlerine söylediği veya meleklerin inkârcılara söyledikleri sözler olabileceği gibi, Yazıklar olsun bize! Yargılanma günü bu! ayetinin, inkârcıların sözü; Evet, yalanlayıp durduğunuz ayırt etme günüdür bu!.. ayetinin ise meleklerin onlara cevaben söyleyeceği sözlerin bir kısmı olması da muhtemeldir. Yargılanma günü derken, karşılık göreceğimiz; yani amellerimizin karşılığını bulacağımız günü kasdetmektedirler. Ayrışma günü ise, nihai hükmü vererek, hidayet ve dalalet gruplarını ayırma günüdür. (Keşşâf)

هٰذَا يَوْمُ الدّ۪ينِ [Bu, din günüdür.] Kasıt hesap günüdür. Amellerin karşılığının verileceği gündür, diye de açıklanmıştır. (Kurtubî)