Sâffât Sûresi 53. Ayet

ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً ءَاِنَّا لَمَد۪ينُونَ  ...

“Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi hesaba çekileceğiz?”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَإِذَا zaman mı?
2 مِتْنَا biz öldüğümüz م و ت
3 وَكُنَّا ve olduğumuz ك و ن
4 تُرَابًا toprak ت ر ب
5 وَعِظَامًا ve kemik ع ظ م
6 أَإِنَّا biz mi?
7 لَمَدِينُونَ cezalanacağız د ي ن
 
Tahtlar üzerinde karşılıklı oturan (44. âyet) cennet ehlinden bir grup arasındaki konuşmalardan bir kesit veren temsilî bir anlatım olup iki insan tipi, dolayısıyla iki inanç grubunun âkıbetleri arasında bir karşılaştırma yapılmakta; dünyadayken âhirete inanan ve hayatlarını bu inancın yüklediği sorumluluk bilinciyle geçirenlerin en sonunda inandıkları şeyin doğruluğunu görecekleri ve –41. âyetten itibaren özetlendiği şekilde– iyiliklerinin karşılığını cennetteki mutlu bir hayat olarak alacakları; âhirete inanmayan, dolayısıyla vicdanlarında nihaî sorumluluğa yer vermeyen ve sorumsuzca bir hayat geçirenlerin de cehennemde onulmaz bir bedbahtlığa gömülecekleri anlatılmaktadır.
 

ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً

 

Hemze istifham harfiidir. اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir. 

(إِذَا)‘dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  إِذَا ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مِتْنَا  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. مِتْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. 

كُنَّا  atıf harfi وَ ‘ la makabline matuftur. 

كُنَّا  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  نَّا  mütekellim zamiri  كُنَّا ’nın ismi olarak mahallen merfûdur. 

تُرَاباً  kelimesi  كُنَّا ’nın haberi olup lafzen mansubdur. عِظَاماً  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.

 

ءَاِنَّا لَمَد۪ينُونَ

 

Hemze istifham harfidir. İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  نَّا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. مَد۪ينُونَ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup ref alameti  و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

مَد۪ينُونَ  kelimesi, sülasi mücerredi  دين  olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.

 

ءَاِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً

 

İstînafiyye olarak fasılla gelen ayet, önceki ayet için beyaniyyedir. (Âşûr) 

Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Şart manalı müstakbel zaman zarfı  اِذَا ’nın dahil olduğu  ءَاِذَا مِتْنَا  cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen taaccüp ve inkâr amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

Şart cümlesi olan  مِتْنَا , zaman zarfı  إِذَا ’nın muzâfun ileyhi konumundadır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, S.107)   

اِذَا , takdiri  نُبعث (Diriltiliriz) olan mahzuf cevap cümlesine mütealliktir. Şartın cevabının hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Bu takdire göre mahzuf cevap ve mezkûr şart cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

Bilinen ve tahmini kolay olan hususları zikrederek ibareyi uzatmamak, dikkati asıl önemli yere yönlendirmek, karineye dayanarak terk edilen şeyleri muhatabın düşünce ve hayal gücüne bırakarak anlam zenginliği kazanmak gibi sebeplerle hazfe başvurulur. (TDV İslam Ansiklopedisi Îcâz Bah.)

Ayette, onlarin ölmelerinin ve toprak ve kemik olmalarının zikredilmesi, yeniden dirilmeyi inkâr etmek üzerine bina edilen cezanın inkârını tekid içindir. (Ebüssuûd)

وَكُنَّا تُرَاباً وَعِظَاماً  cümlesi, şart cümlesine matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. كَان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. 

كَان ’nin haberinin isim olarak gelmesi sübut ifade eder. Haberin, ismin bir cüzü haline geldiğini, ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtir.

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, c. 5, s.124)


 ءَاِنَّا لَمَد۪ينُونَ

 

Cevap için tefsiriyye olan cümlenin fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. 

Cümleye dahil olan hemze inkâri istifham harfidir. Cümle, istifham üslubunda talebî inşâî isnad olsa da soru kastı taşımayıp taaccüp ve inkârî manada geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.

اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. 

İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Bu soruyu soranların maksadı cevap beklemek değildir. Gerçekte söylemek istedikleri  ‘Biz tekrar diriltilecek değiliz. Böyle bir şey olmaz ve asla düşünülemez’ manasıdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

مَد۪ينُونَ  kelimesi  دين ‘den gelir ki, ceza manasınadır. (Beyzâvî-Keşşaf)

Ayet 16. ayetle aynıdır. İki ayet arasında tekrir, ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Bu ayette ikinci istifham edatı birincisini tekid için tekrar edilmiştir. (Sahip Aktaş, Kur’an’da İstifhâm Üslubu)