Sâffât Sûresi 84. Ayet

اِذْ جَٓاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ  ...

Hani o, Rabbine temiz bir kalple gelmişti.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِذْ zira
2 جَاءَ gelmişti ج ي ا
3 رَبَّهُ Rabbine ر ب ب
4 بِقَلْبٍ bir kalb ile ق ل ب
5 سَلِيمٍ tertemiz س ل م
 

“Yolunu izleyenler” diye çevirdiğimiz 83. âyet metnindeki şîa kelimesi, “önder konumundaki birine tam bağlılık gösterip onun yolundan gidenler, ona ve etrafındakilere yardım edenler, destek verenler” anlamında kullanılır (İbn Âşûr, XXIII, 136). Bu ifade, Hz. Nûh’tan sonra gelen Hûd ve Sâlih peygamberler gibi Hz. İbrâhim’in de Nûh’un tebliğ ettiği tevhid inancını devam ettirmek suretiyle onun yolunu izlediğini, onunla aynı inanç ilkelerini ve temel değerleri paylaştığını; onun gibi halkını inkârdan, şirkten ve isyankâr davranışlardan kurtarma mücadelesi verdiğini gösterir.

Tertemiz kalp” diye çevirdiğimiz 84. ayetteki kalb-i selîm deyimi, inkâr ve şirkten, kibir, gurur, kıskançlık, kin, öfke, riya, cimrilik gibi ahlâkî hastalıklardan ve nefsânî tutkulardan kurtulmuş; ruha yetkinlik kazandıran ve erdemli davranışların kaynağı, güzel hasletlerle bezenmiş olan mânevî kişiliği ifade eder (İbn Âşûr, XXIII, 137). Hz. İbrâhim böyle bir kişiliğe sahip olduğundan, kendisine uyanlarla birlikte müslümanlar için “güzel bir örnek” olarak gösterilmiştir (Mümtehine 60/4).

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 541
 

اِذْ جَٓاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ

 

اِذْ  zaman zarfı, ش۪يعَتِه۪ ‘nin delalet ettiği mahzuf lafza mütealliktir. Takdiri, شايعه إذ جاء ربّه (Rabbi geldiği zaman taraftarları)  şeklindedir. 

(إِذْ) : Yalnız Cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.

a) (إِذْ) mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.

b) (إِذْ) den sonra muzari fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.

c) (بَيْنَا) ve (بَيْنَمَا) dan sonra gelirse müfâcee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.

d) Sükûn üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

جَٓاءَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

جَٓاءَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  رَبَّهُ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

بِقَلْبٍ  car mecruru failin mahzuf haline mütealliktir.  سَل۪يمٍ  kelimesi  قَلْبٍ ‘nin sıfatı olup mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اِذْ جَٓاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ

 

Ayet fasılla gelmiştir.  اِذْ  zaman zarfı, ش۪يعَتِه۪ ‘nin delalet ettiği mahzuf lafza mütealliktir. Takdiri,  شايعه إذ جاء ربّه (Rabbi geldiği zaman taraftarları)  şeklindedir. 

اِذْ ’in muzâfun ileyhi olan  جَٓاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)

Zaman ismi olan  اِذْ 'in mastara değil de fiil cümlesine muzaf olmasıyla bu vaktin tazimi anlaşılır. Fiil teceddüde ve şimdiki zamana delalet eder. (Aşur, Hac/26)

بِقَلْبٍ  car-mecrurunun müteallıkı  جَٓاءَ  filidir.  سَل۪يمٍ  kelimesi,  قَلْبٍ  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, metbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’ân Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)

رَبَّهُ  izafeti, muzâfun ileyhin şanı içindir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  رَبَّ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Ayette gelmek anlamında  أتى  değil de  جَٓاءَ  kullanılması, gelme işinin çok da kolay olmadığını gösterir. 

قَلْبٍ ’deki tenvin tazim ifade eder. 

بِقَلْبٍ ‘deki  بِ  harfi musahabe içindir. Yani sıfatı huzur olan bir kalp ile beraber geldi.

 (Âşûr)

سَل۪يمٍ , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ  ifadesi, cüz-kül alakasıyla mecaz-ı mürseldir. 

اِذْ جَٓاءَ رَبَّهُ بِقَلْبٍ سَل۪يمٍ [Hani, Rabbine selim bir kalp ile gelmişti.] cüm­lesinde istiare-i tebeiyye vardır. Yüce Allah, bunun samimi bir kalple Rab­bine yönelişini, hükümdara kıymetli ve güzel bir hediye takdim edip de rıza ve kabul gören kimseye benzetti. Dolayısıyle bu cümlede istiâre-i te­beiyye vardır. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsir)

سَلِيمٍ  lafzı, sıfat-ı müşebbehe kalıbında gelmiş olup  السَّلامَةِ  masdarından türemiştir. Kelimenin manası; hastalıklardan, çeşitli dert ve illetlerden beri olmaktır. Çünkü kalp denilince, onun selametinin kendisine isabet eden hastalıklardan ve illetlerden selamet bulmak olduğu anlaşılmaktadır. (Âşûr)