اِنْ كُلٌّ اِلَّا كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ۟
Araplar’a, kendilerinin de az çok bilgi sahibi olduğu geçmişin bazı inkârcı topluluklarının başına gelenler hatırlatılmakta ve uyarılar yapılmaktadır. Geçmişte maddî ve dünyevî güçlerine güvenerek inkâr ve kötülüklere dalan, üstelik kendilerini kurtarmak için gönderilmiş peygamberleri yalancılıkla suçlayanlar mutlaka cezalandırılmıştır, bu bir ilâhî yasadır (sünnetullah). Şu halde Hz. Muhammed’e karşı benzer tutumlar sergileyenlerin, aynı âkıbete uğramamak için akıllarını başlarına toplayıp geçmişten ibret almaları, geçmiştekilerin yanlışlarını tekrar etmemeleri gerekmektedir.
“Kazıklı” diye çevirdiğimiz, Firavun’u niteleyen zü’l-evtâd, sözlük anlamıyla “kazıklar sahibi” demektir. Bu deyim hakkında tefsirlerde başlıca üç yorum yapılmıştır: a) Eski Araplar’da çadırların büyüklüğü, sağlamlığı, dolayısıyla çadır kazıklarının, direklerinin çokluğu, orada yaşayanın askerî gücüne ve toplumsal itibarına, statüsüne bir işaret sayıldığı için genellikle güç ve itibar “zü’l-evtâd” gibi deyimlerle ifade edilirdi; b) Firavun, kızdığı kimseleri ellerinden ve ayaklarından yere çakılı kazıklara bağlayarak cezalandırdığı için âyette kendisinden “kazıklar sahibi” diye söz edilmiştir; c) “Evtâd” kelimesinin temelleri sağlam, görkemli binaları ifade ettiği de söylenir. Buna göre “zü’l-evtâd” deyimi, (ehramlar gibi) “görkemli yapıların sahibi” anlamına gelmektedir. Sonuç itibariyle bu deyim her üç anlamıyla da Firavun’un sahip olduğu büyük gücü, iktidar ve statüyü ifade etmektedir.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 569-570
اِنْ كُلٌّ اِلَّا كَذَّبَ الرُّسُلَ فَحَقَّ عِقَابِ۟
اِنْ nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. كُلٌّ mübteda olup lafzen merfûdur.
اِلَّا hasr edatıdır. كَذَّبَ الرُّسُلَ haber olarak mahallen merfûdur.
كَذَّبَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. الرُّسُلَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
حَقَّ fetha üzere mebni mazi fiildir. عِقَابِ fail olup mukadder damme ile merfûdur. Esre mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır. Hazf edilen يَ ise muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Burada bu ي harfinin mahzuf olduğuna işaret etmek için ismin sonunda bulunan بِ harfinin harekesi esre gelmiştir.
كَذَّبَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi كذب ’dir.
Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
اِنْ كُلٌّ اِلَّا كَذَّبَ الرُّسُلَ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede müsnedün ileyh olan كُلٌّ kelimesinin nekra gelişi tahkir ifade etmiştir. كُلٌّ ’deki tenvin mahzuf muzâfun ileyhten ivazdır.
Nefy harfi اِنْ ve istisna harfi اِلَّا ile oluşan kasr, mübteda ve haber arasındadır. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. كُلٌّ mevsuf/maksûr, كَذَّبَ الرُّسُلَ sıfat/maksûrun aleyhtir.
كَذَّبَ الرُّسُلَ cümlesi كُلٌّ ’un haberidir. Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Peygamberlerini yalanlayan ümmetler الْاَحْزَابُ olarak isimlendirilmiştir. Bu kavimlerin isimleri sayılmadan önce onların yalanladıkları belirtilmişti. İsimleri sayıldıktan sonra da كَذَّبَ الرُّسُلَ ifadesinin tekrarlanması, konuyu muhatabın zihnine iyice yerleştirmek amacıyla yapılan ıtnâbdır.
فَحَقَّ عِقَابِ۟
فَ , atıf harfidir. Cümlenin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107).
Fail olan عِقَابِ۟ kelimesinin sonundaki mütekellim يَ ’sı, fasılaya riayet edilerek hazf edilmiştir.
عِقَابِ۟ izafetinde, Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olması عِقَابِ۟ için tazim ifade eder.
Fiil cümlesi, isim cümlesine atfedilmiştir. Aslolan, aynı üsluptaki cümlelerin birbirine atfıdır. İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır.
Şayet hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Meselâ, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden ise başlayıp halen devam ettiği kast ediliyorsa aralarında atıf yapılabilir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâğatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı Ekev Akademi Dergisi, Yıl: 21, Sayı: 69 (Kış 2017))
12-14. ayetlerde, önce haberî cümle formatında mübhem olarak yalanlama yani inkar dile getirilmiş, daha sonra ise bu yalanlamanın peygamberlere yönelik olduğu, tahsis ve tekid içeren istisna cümlesiyle vurgulanmıştır. Görüldüğü üzere her iki cümle de temelde aynı şeyi anlatır ve bir cümle içinde toplanmaları mümkündür. Ancak kullanılan üslubun tercihi, yalanlayan zümrelerin azabı hak edişlerini daha net olarak ve mübalağalı bir yapı ile ortaya koyar. (İsmail Bayer, Keşşâf Tefsirinde Belâgat Uygulamaları- Keşşâf)