Sâd Sûresi 20. Ayet

وَشَدَدْنَا مُلْكَهُ وَاٰتَيْنَاهُ الْحِكْمَةَ وَفَصْلَ الْخِطَابِ  ...

Biz Davud’un mülkünü güçlendirdik, ona hikmet ve hakla batılı ayıran söz (hüküm verme) yeteneği verdik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَشَدَدْنَا güçlendirmiştik ش د د
2 مُلْكَهُ onun mülkünü م ل ك
3 وَاتَيْنَاهُ ve kendisine vermiştik ا ت ي
4 الْحِكْمَةَ hikmet ح ك م
5 وَفَصْلَ ve ayırd edici ف ص ل
6 الْخِطَابِ konuşma خ ط ب
 

Dâvûd’a verilen “hikmet”le peygamberliğin, Zebûr’un, hukuk bilgisinin veya gerçeğe uygun olan her türlü sözün kastedildiği belirtilir. Râzî, felsefî birikiminin bir sonucu olarak hikmeti, “bilgi ve amelde tam yetkinlik” anlamına gelecek bir kapsamda açıklamıştır (XXVI, 187). İbn Âşûr, “anlaşmazlıkları bitiren konuşma yeteneği”diye çevirdiğimiz “fasle’l-hitâb” deyimini, “sözün belâgatlı olması, dinleyenin daha fazla açıklama yapılmasına ihtiyaç duymayacağı derecede beklenen anlamı içermesi” şeklinde açıklar (XXIII, 229). Aynı deyim, Hz. Dâvûd’un, özellikle yargılama sırasında konuyu iyice kavrayarak adalete uygunluk bakımından isabetli hükümler verme yeteneği şeklinde de açıklanmıştır. Zemahşerî’ye göre bu deyim, Dâvûd’un yargı, hükümet işleri, yönetim ve meşveret gibi konulara dair konuşmalarındaki doğruluğu, hak ve adalete uygunluğu ifade eder (III, 321). Böylece âyet, iyi bir devlet ve hukuk adamının sahip olması gereken özelliklere de işaret etmektedir. 

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 573-574
 

وَشَدَدْنَا مُلْكَهُ وَاٰتَيْنَاهُ الْحِكْمَةَ وَفَصْلَ الْخِطَابِ

 

Ayet, atıf harfi  وَ ‘la  سَخَّرْنَا الْجِبَالَ  cümlesine matuftur. 

شَدَدْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. مُلْكَهُ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

اٰتَيْنَا  atıf harfi وَ ‘la  شَدَدْنَا  fiiline matuftur. Muttasıl zamir  ه۪  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  الْحِكْمَةَ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

فَصْلَ  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.  الْخِطَابِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

اٰتَيْنَا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  أتي ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder. 

 

وَشَدَدْنَا مُلْكَهُ وَاٰتَيْنَاهُ الْحِكْمَةَ وَفَصْلَ الْخِطَابِ

 

Ayet,  وَ  atıf harfiyle 18. ayetteki … سَخَّرْنَا الْجِبَالَ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107). 

Aynı üsluptaki  وَاٰتَيْنَاهُ الْحِكْمَةَ وَفَصْلَ الْخِطَابِ  cümlesi, hükümde ortaklık nedeniyle makabline atfedilmiştir.  وَفَصْلَ الْخِطَابِ , mef’ûl olan  الْحِكْمَةَ  kelimesine matuftur. Cihet-i câmia tezâyüftür.

شَدَدْنَا - اٰتَيْنَاهُ  fiilleri, azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Allah Teâlâ, Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Fâdıl Sâlih Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 467)

Hz. Davud’a verilenlerin hikmet ve beliğ söz olarak sayılması taksim sanatıdır.

Onun mülkünü de pekiştirdik. İyice sağlamlaştırdık, güçlendirdik. Bunun heybet ile kalplere onun korkusunun yerleştirilmesi ile olduğu söylendiği gibi, askerlerinin çokluğu ile olduğu, ilâhi yardım ve destek ile olduğu da söylenmiştir Ve hakkı batıldan ayıran söz ayeti ile ilgili olarak Ebû Abdurrahman es-Sülemî ile Katade, hüküm vermekte hakkı ve batılı ayırdedici şekilde hüküm vermek diye açıklamıştır. İbn Abbâs da: Sözün açıkça ifade edilmesidir, diye açıklamıştır. (Kurtubî)