هٰذَا فَوْجٌ مُقْتَحِمٌ مَعَكُمْۚ لَا مَرْحَباً بِهِمْۜ اِنَّهُمْ صَالُوا النَّارِ
Dünya hayatının inkârcı ve saptırıcı önderleriyle onların peşinden giden kitleler arasında âhiretteki yargılama sırasında böyle çekişmeler ve suçlamaların olacağı Kur’an’da başka vesilelerle de anlatılmaktadır. Maksat her iki tarafı da şimdiden uyararak sonuç vermeyecek olan âhiretteki bu çekişmelerden onları korumaktır (ayrıca bk. Ahzâb 33/66-68; Sâffât 37/27-34).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 588
Fevece فوج :
فَوْجٌ bir yerden süratli bir biçimde geçip giden topluluk anlamına gelir. Çoğulu أفْواجٌ şeklindedir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de iki farklı isim formunda 5 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)
Türkçede kullanılan şekli fevcdir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
هٰذَا فَوْجٌ مُقْتَحِمٌ مَعَكُمْۚ
Ayet, mukadder sözün mekulü’l-kavli olarak mahallen mansubdur.
İsim cümlesidir. İşaret ismi هٰذَا mübteda olarak mahallen merfûdur. فَوْجٌ haber olup lafzen merfûdur. مُقْتَحِمٌ kelimesi فَوْجٌ ‘ün sıfatı olup merfûdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَعَ zaman zarfı مُقْتَحِمٌ ‘daki zamirin mahzuf haline mütealliktir. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مُقْتَحِمٌ sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَا مَرْحَباً بِهِمْۜ
İtiraziyyedir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
مَرْحَباً mahzuf fiilin mef’ûlü bihi olup fetha ile mansubdur. Takdiri, أتيتم (Geldiniz.) şeklindedir. بِهِمْ car mecruru مَرْحَباً ‘nin mahzuf sıfatına mütealliktir.
اِنَّهُمْ صَالُوا النَّارِ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. هُمْ muttasıl zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
صَالُوا kelimesi اِنَّ ‘nin haberi olup ref alameti و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. İzafetten dolayı ن düşmüştür. النَّارِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
صَالُوا kelimesi, sülasi mücerredi صلي olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
هٰذَا فَوْجٌ مُقْتَحِمٌ مَعَكُمْۚ
Ayetin ilk cümlesi olan هٰذَا فَوْجٌ مُقْتَحِمٌ مَعَكُمْۚ , mukadder bir sözün mekulü’l kavlidir. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. هٰذَا mübteda, فَوْجٌ haberidir.
Ayette هٰذَا , işaret edilenin önemini vurgulayarak muhatabın dikkatini ona çekmek amacıyla tercih edilmiştir. Tecessüm özelliği bulunan işaret ismi bu ayette tazim ifade etmiştir.
فَوْجٌ için sıfat olan مُقْتَحِمٌ , mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Car mecrur مَعَكُمْۚ , ism-i fail vezninde gelen مُقْتَحِمٌ ‘a mütealliktir.
İktiham: Şiddete göğüs gerip saldırmaktır. Onlara merhaba yok, yahut merhaba olmasın. Bu da önderlerin onlara sözlerini hikâyedir. Merhaba demek takdirinde bir dua ile misafire bir iltifattır ki, ‘geniş olasın, genişlik içinde güle güle oturasın.’ demektir. (Elmalılı)
لَا مَرْحَباً بِهِمْۜ
İtiraziyye olarak fasılla gelmiş ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır. مَرْحَباً , takdiri أتيتم (Geldiniz.) olan mahzuf bir fiilin mef’ûlüdür. Bu takdire göre cümle, menfî mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
مَرْحَباً ‘ın tenkiri kıllet ve umum ifade eder. Yani onlara hiçbir şekilde selam yoktur.
مَرْحَباً ’nın geldiği kök olan ألرحب genişlik demektir. Mescidin ve başka yerlerin rahbesi onların geniş yeri demek olup buradan gelmektedir. Bu ifade dua kabilinden olduğundan ötürü merhaba anlamındaki lafız nasb ile gelmiştir. (Kurtubî)
اِنَّهُمْ صَالُوا النَّارِ
Ayetin son cümlesi ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir. اِنَّ ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Müsnedin izafet şeklinde gelmesi, az sözle çok anlam ifadesinin yanında, müsnedün ileyhe tahkir ifade eder. Çünkü müsned tahkir anlamındaki kelimeye muzâf olmakla müsnedün ileyhin de tahkirine işaret etmiştir. Ayrıca müsnedin marife olması faydayı çoğaltıp manayı daha kamil bir hale getirir.
صَالُوا النَّارِ izafetinde, muzâf olan صَالُوا kelimesinin ism-i fail kalıbıyla gelmesi durumun devamlılığına işaret etmiştir.
İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
صَالُوا - النَّارِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.