بَلٰى قَدْ جَٓاءَتْكَ اٰيَات۪ي فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنْتَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ
بَلٰى قَدْ جَٓاءَتْكَ اٰيَات۪ي فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ وَكُنْتَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ
بَلٰى nefyi iptal için gelen cevap harfidir. بَلٰى , soru olumsuz cevap olumlu olduğunda cevap cümlesinin başına getirilen tasdik edatıdır. Yani olumsuz soruya verilen olumlu cevaba has bir edattır ve olumsuz soru cümleleri ile olumsuz cümlelerin anlamını olumluya çevirir. (Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler (Doktora Tezi) Abdullah Hacıbekiroğlu)
قَدْ جَٓاءَتْكَ اٰيَات۪ي cümlesi mukadder sözün mekulü’l-kavli olarak mahallen mansubdur.
قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder. جَٓاءَتْكَ fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. اٰيَات۪ي fail olup mukadder damme ile merfûdur. ى muzafun ileyh olup mahallen mecrurdur.
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَذَّبْتَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur.
بِهَا car mecruru كَذَّبْتَ fiiline mütealliktir.
اسْتَكْبَرْتَ atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.
اسْتَكْبَرْتَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur.
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كُنْتَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. تَ muttasıl zamiri, كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur.
مِنَ الْكَافِر۪ينَ car mecruru كان ’nin mahzuf haberine mütealliktir. الْكَافِر۪ينَ ‘nin cer alameti ى ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar.
الْكَافِر۪ينَ kelimesi sülâsi mücerredi كفر olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اسْتَكْبَرْتَ fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi كبر ’dir.
Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamları katar.
بَلٰى قَدْ جَٓاءَتْكَ اٰيَات۪ي فَكَذَّبْتَ بِهَا وَاسْتَكْبَرْتَ
بَلٰى , cevap harfi, menfi sözü iptal içindir. Yani لو أن الله هداني (Allah bize hidayet etseydi) şeklinde takdir edilen bir söze cevap olarak gelmiştir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.
Mukadder bir fiilin mekulü’l-kavli olan قَدْ جَٓاءَتْكَ اٰيَات۪ي cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. قَدْ tahkik harfiyle tekid edilmiştir.
اٰيَات۪ي izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan اٰيَات۪ , şan ve şeref kazanmıştır.
فَكَذَّبْتَ بِهَا cümlesi فَ ile makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
بِهَا car mecruru, كَذَّبْتَ fiiline mütealliktir.
Aynı üslupta gelen اسْتَكْبَرْتَ cümlesi, hükümde ortaklık sebebiyle فَكَذَّبْتَ بِهَا cümlesine atfedilmiştir.
Zeccâc dedi ki: Buradaki بَلٰى (Hayır) olumsuz bir sorunun cevabıdır. Halbuki ifadede olumsuz lafzı yoktur. Şu kadar var ki; [Eğer Allah bana hidayet etseydi] ayeti ‘Allah bana hidayet vermedi’ anlamındadır. Sanki bu sözü söyleyen kimse: Bana hidayet verilmedi, demiş gibidir. Bunun üzerine ona: Hayır, sana hidayet yolu açıkça gösterilmiştir. Sen eğer iman etmek isteseydin, iman etmek imkânını bulurdun. اٰيَات۪ي (Ayetlerim)’den kasıt, Kur'an-ı Kerim'dir. Ayetler ile mucizelerin kastedildiği de söylenmiştir. Yani delil senin için açıklık kazanmış, fakat sen onu inkâr edip yalanlamıştın. (Kurtubî)
وَكُنْتَ مِنَ الْكَافِر۪ينَ
Cümle atıf harfi وَ ’la makabline matuftur. Nakıs fiil كان ‘nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur مِنَ الْكَافِر۪ينَ ‘nin müteallakı olan كَان ’nin haberi mahzuftur.
الْكَافِر۪ينَ , ism-i fail vezninde gelerek onların inkârlarının sabit ve devamlı olduğu vurgulanmıştır.
Mecrur haber, vasıf kuvvetindedir. Haber olarak gelen mecrurlar, zarflar, mübtedanın bununla vasıflandığını ifade ederler. Nahiv alimlerinin açıkladığı gibi kelamda كائِنٍ benzeri bir müstekar takdiriyle husûl ve sübut ifade eder. (Âşûr, Şuarâ/113)
كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, c. 5, s. 124)
İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Failin İfade Göstergesi (Manaya Delâleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)