بَلِ اللّٰهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ
Mekke putperestleri, Hz. Peygamber’i atalarının dinine karşı çıkmakla suçlar ve onu putlarına tapmaya davet ederlerdi. Burada onlara verilmesi gereken cevap özetlenmektedir. Cevabın soru şeklinde düzenlenmesi, ayrıca putperestlere “ey cahiller” diye hitap edilmesi hem Hz. Peygamber’in bu teklifi reddetmedeki kararlılığını yansıtma hem de böyle bir teklif yapmaya kalkıştıkları için muhatapları ayıplama amacı taşımaktadır. Nitekim “cahil” kelimesi özellikle dönemin putperest Araplar’ı için kullanıldığında özetle “küstah, bağnaz düşünceli, akılsız” anlamına gelir (bk. Mâide 5/50; Furkan 25/63-65). 65-66. âyetler ise putperestliğe karşı koymanın bütün peygamberlere yüklenmiş aslî görev olduğunu göstermektedir.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 631بَلِ اللّٰهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ
Fiil cümlesidir. بَلْ idrâb ve atıf harfidir. Önce söylenen bir şeyden vazgeçmeyi belirtir. Buna idrâb denir. "Öyle değil, böyle, fakat, bilakis, belki" anlamlarını ifade eder.
Kendisinden sonra gelen cümle ile iki anlam ifade eder:
1. Kendisinden önceki cümlenin ifade ettiği anlamın doğru olmadığını, doğrusunun sonraki olduğunu ifade etmeye yarar. Bu durumda edata karşılık olarak “oysa, oysaki, halbuki, bilakis, aksine” manaları verilir.
2. Bir maksattan başka bir maksada veya bir konudan diğer bir konuya geçiş için kullanılır. Burada yukarıda olduğu gibi, bir iddiayı çürütmek ve doğrusunu belirtmek için değil de bir konudan başka bir konuya geçiş içindir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اللّٰهَ lafza-i celâli amili اعْبُدْ olan fiilin mukaddem mef’ûlün bihi olup fetha ile mansubdur.
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اعْبُدْ cümlesi atıf harfi فَ ile mukadder istinâf cümlesine matuftur. اعْبُدْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت 'dir.
وَ atıf harfidir. كُنْ nakıs emir fiildir. كُنْ ‘ un ismi müstetir zamir أنت ’dir.
مِنَ الشَّاكِر۪ينَ car mecruru كُنْ fiilinin mahzuf haberine mütealliktir. الشَّاكِر۪ينَ ‘nin cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
الشَّاكِر۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan شكر fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
بَلِ اللّٰهَ فَاعْبُدْ وَكُنْ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. بَلِ idrâb harfi, intikal içindir. فَ , atıf harfidir.
اللّٰهَ فَاعْبُدْ cümlesi takdiri تنبّه (Dikkatli ol) olan, mukadder istînâfa matuftur.
Emir üslubunda talebî inşâî isnad olan cümlede takdim-tehir sanatı vardır.
اللّٰهَ lafza-i celâli, amili olan فَاعْبُدْ fiilinin mukaddem mef’ûlüdür. Bu takdim kasr ifade etmiştir. Başkasına değil sadece Allah’a ibadet et şeklinde, bir olumlu bir de olumsuz manayı içerir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
كُنْ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ cümlesi, makabline hükümde ortaklık sebebiyle atfedilmiştir. İki cümle arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.
كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi emir üslubunda talebî inşai isnaddır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. مِنَ الشَّاكِر۪ينَ , nakıs fiil كَانَ ’nin mahzuf haberine mütealliktir.
الشَّاكِر۪ينَ , ism-i fail kalıbında gelerek sübut ve süreklilik ifade etmiştir.
İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
بَلْ atıf harfidir. Kendisinden sonra cümle geldiğinde idrâb harfi olur. İdrâbın manası bazen mukabilinin -kendinden öncekinin- hükmünü iptal, bazen da bir manadan diğerine intikaldir. (İtkan c. 1, s. 437)
بَلْ atıf edatlarından biridir. Ancak diğer atıf edatları gibi hüküm bakımından atıf görevi görmez. Bu edat, matufu sadece îrab yani hareke bakımından matufun aleyhe atfeder. Anlamsal açıdan ise tersinelik ilişkisi kurar. (Abdullah Hacıbekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler, Doktora Tezi)
Cenab-ı Hakk’ın, “Öyle ise Allah’a kulluk et..” ayeti, hasr ifade eder. Daha sonra Cenab-ı Hak, “ve şükredenlerden ol” buyurmuştur ki, bu, “o seni, ancak, kâmil anlamda kâdir, alîm ve hakîm olan bir ilâha ibadet etmeye sevk ettiği ve seni, kendisi dışında kalan herhangi bir şeye ibadet etmekten yüz çevirmeye yönelttiği için, şükredenlerden ol” demektir. (Fahreddin er-Râzî)
فَاعْبُدْ fiilinin mef’ûlunun takdimi kasr ifade etmiştir. Burada الشُّكْرُ salih amel manasındadır. Çünkü Allah’ın ibadet edilen tek zat olduğu manasına atfedilmiştir. Burada şükrün Allah Teâlâ’nın razı olduğu amel manasında olduğu açıklığa kavuşmuştur. (Âşûr)