Nisâ Sûresi 108. Ayet

يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللّٰهِ وَهُوَ مَعَهُمْ اِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضٰى مِنَ الْقَوْلِۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يـطاً  ...

Bunlar, insanlardan gizlenmeye çalışırlar da Allah’tan gizlenmezler. Hâlbuki Allah, geceleyin, razı olmayacağı sözleri kurarlarken onlarla beraberdir. Allah, onların yaptıklarını (ilmiyle) kuşatmıştır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَسْتَخْفُونَ gizleniyorlar خ ف ي
2 مِنَ
3 النَّاسِ insanlardan ن و س
4 وَلَا
5 يَسْتَخْفُونَ gizlenmiyorlar خ ف ي
6 مِنَ
7 اللَّهِ Allah’tan
8 وَهُوَ oysa O
9 مَعَهُمْ onlarla beraberdir
10 إِذْ zaman
11 يُبَيِّتُونَ geceleyin söyledikleri ب ي ت
12 مَا şeyleri
13 لَا
14 يَرْضَىٰ (O’nun) istemediği ر ض و
15 مِنَ
16 الْقَوْلِ sözü ق و ل
17 وَكَانَ ك و ن
18 اللَّهُ Allah
19 بِمَا herşeyi
20 يَعْمَلُونَ onların yaptıkları ع م ل
21 مُحِيطًا kuşatmıştır ح و ط
 

Haksız menfaat elde edenler, başkalarının hak etmedikleri zarara uğramalarına sebep olanlar, tek kelimeyle hainler emellerine birtakım tuzaklarla, planlarla ulaşırlar; gizli görüşmeler yaparlar, tertipler içine girerler ve bunların gizli kalacağını zannederler. Tecrübe göstermektedir ki, çoğu defa bunlar dünyada ortaya çıkmakta, rezillik ve rüsvâlık hallerini yaşamaktadırlar. Dünya hayatında yaptıklarını insanlardan gizlemeye muvaffak olsalar bile, onlar bu kötülükleri yaptıklarında ilmiyle yanlarında olan ve bilgisi her şeyi kuşatan Allah’tan bir şey gizlemeleri mümkün değildir. Hainler, insanlar nezdinde utanç yaşamamak için hainliklerini gizleme yoluna giderken “her şeyin Allah’ın bilgisi içinde cereyan ettiğini” unuturlar ve O’ndan utanmayı da akıl edemezler.

Kaynak : Kur’ân Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 140

Bu ayette çok hain ve çok günahkar olanları anlatılmaktadır.

Nüzül sebebi şöyledir: Bir fakir kişi, yeni müslüman olan birinin evinden un çalıp sonra da evi aranır da yakalanırsa diye onu bir Yahudinin evine bırakmış, böylece o Yahudiye iftira atmış. Başkasına iftira etmekle birlikte aslında en büyük kötülüğü kendisine yapmış bulunuyor. Çünkü karşısındaki (yahudi) bu dünyada bir zarar görse bile asıl karşılığı ahirette kötülüğü yapan kişi görecektir.
 

يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللّٰهِ وَهُوَ مَعَهُمْ اِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضٰى مِنَ الْقَوْلِۜ 


Fiil cümlesidir.  يَسْتَخْفُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfu muzari fiildir. Zamir olan muttasıl  و  fail olarak mahallen merfudur.  مِنَ النَّاسِ  car mecruru  يَسْتَخْفُونَ  fiiline müteallıktır. 

وَ  atıf harfidir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَسْتَخْفُونَ  fiili  نَ’un sübutuyla merfu muzari fiildir.  مِنَ اللّٰهِ  car mecruru  يَسْتَخْفُونَ  fiiline müteallıktır. 

وَ  haliyyedir. Munfasıl zamir  هُوَ  mübteda olarak mahallen merfudur. Mekân zarfı  مَعَ, mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اِذْ  zaman zarfı, mahzuf habere müteallıktır.  يُبَيِّتُونَ  fiili ile başlayan cümle muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  يُبَيِّتُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

İsm-i mevsul  مَا, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası  لَا يَرْضٰى ’dır. Îrabta mahalli yoktur.

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَرْضٰى  elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir. 

مِنَ الْقَوْلِ  car mecruru  يَرْضٰى  fiilinin mahzuf mef’ûlunun haline müteallıktır.


 وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يـطاً

 

وَ istînâfiyyedir.  كَانَ  nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.

اللّٰهُ  lafza-i celâli,  كَانَ ’nin ismi olup merfûdur.  مَا  müşterek ism-i mevsûlu,  بِ  harf-i ceriyle birlikte  مُح۪يطًا ’e müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  يَعْمَلُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur. 

 يَعْمَلُونَ  fiili  نَ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

مُح۪يطًا  kelimesi  كَانَ ’nin haberi olup lafzen mansubtur. 

مُح۪يطًا  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

 
 

يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللّٰهِ وَهُوَ مَعَهُمْ اِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضٰى مِنَ الْقَوْلِۜ


İstînâfiyye veya önceki ayetteki müşterek ism-i mevsûlden hal olarak fasılla gelmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Menfi fiil sıygasında gelen  وَلَا یَسۡتَخۡفُونَ مِنَ ٱللَّهِ  cümlesi bu cümleye tezat dolayısıyla atfedilmiştir. 

وَهُوَ مَعَهُمۡ  cümlesi  یَسۡتَخۡفُونَ  fiilindeki zamirden haldir. Bu hal cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır.  مَعَهُمۡ  ve zaman zarfı  هُوَ ,إِذۡ ‘nin mahzuf haberine müteallıktır. 

Müşterek ism-i mevsûl  مَا ’nın sılası  لَا یَرۡضَىٰ مِنَ ٱلۡقَوۡلِۚ, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mevsûlde tevcîh sanatı vardır.

یَسۡتَخۡفُونَ مِنَ ٱلنَّاسِ  cümlesi ile  وَلَا یَسۡتَخۡفُونَ مِنَ ٱللَّهِ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

یَسۡتَخۡفُونَ - لَا یَسۡتَخۡفُونَ  fiilleri arasında tıbâk-ı selb sanatı vardır.

یَسۡتَخۡفُونَ - مِنَ - مَا  kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

İftira yerine,  إِذۡ یُبَیِّتُونَ مَا لَا یَرۡضَىٰ مِنَ ٱلۡقَوۡلِۚ  [Allah’ın razı olmadığı şeyi uydurma] ibaresinin gelmesi kinayedir.

[Allah'tan gizlenmiyorlar.] kavlinde mecaz vardır. Çünkü Allah’tan gizlenmek mümkün değildir, gizliyi de aşikârı da bilir. “Çekinmiyorlar” anlamındadır. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)

 

وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُح۪يـطاً

 

و  istînâfiyyedir.  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

كَانَ ’nin isminin bütün kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâl le gelmesi telezzüz, teberrük ve kalplerde haşyet uyandırmak amacına matuftur. 

Cümlede mütekellim Allah Teâlâ’dır. Bu nedenle  اللّٰهُ  isminde tecrîd sanatı vardır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsul,  بِ  harf-i ceriyle birlikte  مُحِیطًا ’e müteallıktır. Amiline takdim edilmiştir. Bu takdim kasr ifade eder. Allah bütün yaptıklarınızı kuşatıcıdır. Haberdar olmadığı hiçbir şey yoktur.

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan sıla cümlesi  یَعۡمَلُونَ  tecessüm ve teceddüt ifade eder. 

Cümle mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır.

Ayetin sonunda teşâbüh-i etrâf vardır. 

Allah, kullarının bütün hallerini hakkıyla bilir. Bu cümle, bir öncesi için bir zeyl olup vaad ve vaîd (ceza vaadi) ifade eder. (Ebüssuûd, Fahreddin er-Râzî)

[Yaptıklarınızı kuşatıcıdır.] ifadesi Allah Teâlâ’nın, her şeyden haberdar olduğunu beyan ederken lâzım-melzûm alakasıyla “Yaptıklarınızın karşılığı verilecektir.” manası taşır. Lâzım zikredilmiş, “Yaptıklarınıza karşılık verir.” manasındaki melzûm kastedilmiştir. Mecaz-ı mürseldir.