وَمَنْ يَكْسِبْ خَط۪ٓيـَٔةً اَوْ اِثْماً ثُمَّ يَرْمِ بِه۪ بَر۪ٓيـٔاً فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَـاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَمَنْ | ve kim |
|
2 | يَكْسِبْ | işlerse |
|
3 | خَطِيئَةً | bir hata |
|
4 | أَوْ | ya da |
|
5 | إِثْمًا | günah |
|
6 | ثُمَّ | sonra |
|
7 | يَرْمِ | üstüne atarsa |
|
8 | بِهِ | onu |
|
9 | بَرِيئًا | bir suçsuzun |
|
10 | فَقَدِ | muhakkak ki |
|
11 | احْتَمَلَ | yüklenmiş olur |
|
12 | بُهْتَانًا | büyük bir iftira |
|
13 | وَإِثْمًا | ve bir günah |
|
14 | مُبِينًا | açık |
|
“Kim de bir hata veya günah işler...” şeklinde çevirdiğimiz kısımda geçen hatîe kelimesi, “iyi niyetle veya istemeden olumsuz bir sonuca sebep olmak” mânasındaki hatâdan farklıdır. Sahibine sorumluluk getiren hatîede iki fiil vardır: Câiz ve makbul olmayan birinci fiil zararlı ve olumsuz olan ikinci fiili doğurmuş, ona sebep olmuştur, ancak bu fiillerin sahibi birincisini işlerken ikincisinin sonucunu kastetmemiş, onun olmasını istememiştir. Meselâ bir kimse içerek sarhoş olsa sonra da sarhoşluk yüzünden sağlıklı düşünme ve iradesine hâkim olma melekesini kaybettiği için bir cinayet işlese bu cinayeti hatîedir. Biz bu mânayı yansıtmak üzere “hata etmek” yerine “hata işlemek” karşılığını seçtik. “Günah” diye çevirilen ism kelimesi ise, “kasıtlı olarak ilâhî bir yasağı çiğnemek” mânasında kullanılmaktadır. Bunların ikisi de kötüdür (sû’) ve her şeyden önce kişinin kendisine yaptığı kötülüktür. Böyle bir duruma düşen kulun yapacağı şey pişman olmak, tövbe etmek, hakkı sahibine teslim etmek, adalete başvurmak, Allah’a yönelmek ve O’ndan bağışlanmayı dilemektir.
Bir zulüm, günah, hata ve kötülüğün içine düşen kimse bundan kurtulmak için Kur’ân’ın gösterdiği yollara girecek yerde suçunu başkalarının üstüne atarsa, mâsum insanları suçlar, zarar ve ceza görmelerine sebep olursa işlediği günah ve hata katlanacak, bir de iftira ve bühtan günahını yüklenmiş olacaktır.
Kaynak : Kur’ân Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 140
وَمَنْ يَكْسِبْ خَط۪ٓيـَٔةً اَوْ اِثْماً ثُمَّ يَرْمِ بِه۪ بَر۪ٓيـٔاً فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَـاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟
وَ atıf harfidir. مَنْ şart ismi iki fiili cezm eder. Mübteda olarak mahallen merfûdur. يَكْسِبْ şart fiili olup meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. Aynı zamanda mübtedanın haberidir.
خَط۪ٓيـَٔةً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. اِثْمًا kelimesi atıf harfi اَوْ ile خَط۪ٓيـَٔةً ’e matuftur.
ثُمَّ atıf harfidir. يَرْمِ illet harfinin hazfiyle meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
بِه۪ car mecruru يَرْمِ fiiline müteallıktır. بَر۪ٓيـًٔا mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. قَدِ tahkik harfidir. Tekid ifade eder. احْتَمَلَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
بُهْتَانًا mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
اِثْمًا atıf harfi وَ ’la بُهْتَانًا ’e matuftur. مُب۪ينًا۟ kelimesi اِثْمًا’in sıfatıdır.
بَر۪ٓيـًٔا sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır. مُب۪ينًا۟ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
احْتَمَلَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftial babındadır. Sülâsîsi حمل ’dir. Bu bab fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek anlamları katar.
Bühtan; kişinin haberi ve bilgisi olmaksızın bir konuda yalan uydurarak başkasını suçlu konuma düşürmek anlamında bir yalan uydurmadır. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl ve Hakaîku’t Tevîl)
بِه۪ zamirinin tekil olması اَوْ edatından dolayıdır. (Beyvâvî)
وَمَنْ يَكْسِبْ خَط۪ٓيـَٔةً اَوْ اِثْماً ثُمَّ يَرْمِ بِه۪ بَر۪ٓيـٔاً فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَـاناً وَاِثْماً مُب۪يناً۟
Ayet önceki ayete وَ atıf harfi ile atfedilmiştir. Atıf sebebi temasüldür.
مَنْ şart ismidir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan یَكۡسِبۡ خَطِیۤـَٔةً cümlesi مَنْ ’in haberidir. Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkibin haber olması da caizdir.
Aynı üsluptaki یَرۡمِ بِهِ cümlesi ثُمَّ atıf harfiyle şart cümlesine atfedilmiştir.
فَ karinesiyle gelen cevap cümlesi فَقَدِ ٱحۡتَمَلَ بُهۡتَـٰنࣰا وَإِثۡمࣰا مُّبِینࣰا şeklinde müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. قَدِ tahkik harfi, cümleyi tekid etmiştir.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil şart üslubundaki terkip, faide-i haber talebî kelamdır.
Ayette muzari sıygada gelen fiiller, hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade eder.
إِثۡمࣰا ,مُّبِینࣰا için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
بُهۡتَـٰنࣰا - إِثۡمࣰا - خَطِیۤـَٔةً ve ٱحۡتَمَلَ - یَكۡسِبۡ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
إِثۡمࣰا - بَرِیۤـࣰٔا kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
إِثۡمࣰا’in tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı, إِثۡمࣰا - ثُمَّ arasında cinâs-ı nâkıs vardır.
خَطِیۤـَٔةً küçük günah; إِثۡمࣰا ِbüyük günah demektir. ثُمَّ يَرْمِ بِه۪ بَر۪ٓيـًٔا Tu’me b. Übeyrık, günah işlemekle günahkâr, onu başkasına atmakla da iftiracı olmuş, dolayısıyla da kendinde iki suçu birleştirmiştir. (Keşşâf)
Bir kimsenin işlediği suçu, masum birinin üzerine atmasının, ne kadar korkunç olduğu aşikârdır. Şu halde bu günahın büyüklüğü, başkasının üzerine atılan suçun, atana ait olmasından dolayıdır. Zira kasıtlı veya kasıtsız, büyük veya küçük bir suçu masum bir insanın üzerine atmak, bizatihi bühtan ve günahtır. Bu asılsız isnat yalandır, bütün dinlerde haramdır ve bizatihi gerçek bir günahtır.
Bu suçun isnat edene ait olmasıyla suç daha da ağırlaşır ve çirkinliği artar. Çünkü bu isnat, kendi suçunu masum birine yüklemek ve cezasını ona çektirmek manasını taşır. Nitekim ayette احْتَمَلَ [yüklenme] fiilinin kullanılması da bunu ifade eder. Bir de yüklenme fiili, bunun vebalinin ağır ve durumun çetin olduğunu bildirir. (Ebüssuûd)