Nisâ Sûresi 111. Ayet

وَمَنْ يَكْسِبْ اِثْماً فَاِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلٰى نَفْسِه۪ۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً  ...

Kim bir günah kazanırsa, onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَنْ ve kim
2 يَكْسِبْ işlerse ك س ب
3 إِثْمًا bir günah ا ث م
4 فَإِنَّمَا muhakkak
5 يَكْسِبُهُ onu kazanır ك س ب
6 عَلَىٰ aleyhine
7 نَفْسِهِ kendi ن ف س
8 وَكَانَ ك و ن
9 اللَّهُ Allah
10 عَلِيمًا bilendir ع ل م
11 حَكِيمًا hüküm ve hikmet sahibidir ح ك م
 

وَمَنْ يَكْسِبْ اِثْماً فَاِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلٰى نَفْسِه۪ۜ 

 

وَ  atıf harfidir.  مَنْ  şart ismi iki fiili cezm eder. Mübteda olarak mahallen merfûdur. يَكْسِبْ  şart fiili olup meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.  اِثْمًا mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Aynı zamanda mübtedanın haberidir.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  اِنَّمَا  kâffe ve mekfûfe’dir. Kâffe; men eden alıkoyan anlamında olup buradaki  مَا  harfidir,  اِنَّ  harfinden sonra gelmiş ve onun amel etmesine mani olmuştur.  اِنَّ’nin ameli ise engellenmiştir yani mekfûfedir.

يَكْسِبُهُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  عَلٰى نَفْسِه۪  car mecruru mef’ûlun mahzuf haline müteallıktır. Muttasıl zamir  هِ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 


وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً


وَ  istînâfiyyedir.  كَانَ  nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  اللّٰهُ  lafza-i celâli, كَانَ ’nin ismi olup lafzen merfûdur.

عَل۪يمًا  kelimesi  كَانَ ’nin haberidir.  حَك۪يمًا  ise  كَانَ ’nin ikinci haberidir.


 

وَمَنْ يَكْسِبْ اِثْماً فَاِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلٰى نَفْسِه۪ۜ  


وَ  atıf,  مَنْ  şart ismidir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  یَكۡسِبۡ إِثۡمࣰا  şart cümlesi,  مَنْ ’in haberidir. Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkibin haber olması da caizdir.

فَ  karinesiyle gelen cevap  cümlesi  اِنَّمَا  ,فَإِنَّمَا یَكۡسِبُهُۥ عَلَىٰ نَفۡسِهِ  ile tekid edilmiş, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

Kasr fail ile mef’ûl arasındadır. 

إِنَّمَا  edatı; siyakında açıkça veya zımnen bir sorunun olduğu ayetlerde cevap olarak gelir. Muhatap ya konunun cahili değildir ve doğruluğuna itiraz etmiyordur, ya da bu konuma konulmuştur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil şart üslubundaki terkip, faide-i haber talebî kelamdır. 

یَكۡسِبۡ - یَكۡسِبُهُۥ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

[Günah kazanmak] tabirinde tehekkümî istiare vardır.

[Onu tamamen kendi aleyhine kazanmış olur.] yani zararı onu aşıp başkasına geçmez. Dolayısıyla kendi aleyhine olacak kötülüklere bulaşmamaya dikkat etsin. (Keşşâf)

وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يماً حَك۪يماً

 

و  istînâfiyyedir.  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

كَانَ ’nin isminin bütün kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâl le gelmesi telezzüz, teberrük ve kalplerde haşyet uyandırmak içindir. 

Cümlede mütekellim Allah Teâlâ’dır. Bu nedenle  اللّٰهُ  isminde tecrîd sanatı vardır.

Allah’ın  عَلِیمًا ,حَكِیمࣰا  sıfatlarının tenvinli gelişi bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğu, bu sıfatların bir benzerinin olmadığı anlamına gelir. Aralarında وَ  olmaması, Allah Teâlâ’da ikisinin de birlikte mevcudiyetini gösterir. Ayrıca bu sıfatlarla ayetin anlamı arasındaki mükemmel uyum, teşâbüh-i etrâf sanatıdır. Her ikisi de mübalağa kalıplarındandır. Aralarında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 

Ayetin fasılası mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır.

Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.