وَالَّذَانِ يَأْتِيَانِهَا مِنْكُمْ فَاٰذُوهُمَاۚ فَاِنْ تَابَا وَاَصْلَحَا فَاَعْرِضُوا عَنْهُمَاۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ تَـوَّاباً رَح۪يماً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَاللَّذَانِ | iki kişi |
|
2 | يَأْتِيَانِهَا | fuhuş yaparsa |
|
3 | مِنْكُمْ | içinizden |
|
4 | فَاذُوهُمَا | onlara eziyet edin |
|
5 | فَإِنْ | eğer |
|
6 | تَابَا | tevbe eder |
|
7 | وَأَصْلَحَا | ve uslanırlarsa |
|
8 | فَأَعْرِضُوا | artık vazgeçin |
|
9 | عَنْهُمَا | onlardan |
|
10 | إِنَّ | çünkü |
|
11 | اللَّهَ | Allah |
|
12 | كَانَ |
|
|
13 | تَوَّابًا | tevbeleri çok kabul edendir |
|
14 | رَحِيمًا | çok esirgeyendir |
|
وَالَّذَانِ يَأْتِيَانِهَا مِنْكُمْ فَاٰذُوهُمَاۚ فَاِنْ تَابَا وَاَصْلَحَا فَاَعْرِضُوا عَنْهُمَاۜ
İsim cümlesidir. وَ atıf harfidir. Tesniye has ism-i mevsûl الَّذَانِ , mübteda olup ref alameti ا ’dir. İsm-i mevsûlun sılası يَأْتِيَانِهَا ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
يَأْتِيَانِهَا muzari fiildir. نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan elif ( ا ) fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
مِنْكُمْ car mecruru هَا zamirinin mahzuf haline müteallıktır.
فَ zaiddir. اٰذُوهُمَا fiili ن ‘un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُمَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
فَ istînâfiyyedir. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder. تَابَا şart fiili mahallen meczumdur. Zamir olan elif ( ا ) fail olup lafzen merfûdur.
اَصْلَحَا fiili atıf harfi وَ ’la تَابَا ’ye matuftur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. اَعْرِضُوا fiili ن ‘un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. عَنْهُمَا car mecruru اَعْرِضُوا fiiline müteallıktır.
اِنَّ اللّٰهَ كَانَ تَـوَّاباً رَح۪يماً
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. اللّٰهَ lafza-i celâli, اِنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubtur.
اِنَّ ’nin haberi كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesidir.
كَانَ nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.
كَانَ ’nin ismi, müstetir هو zamiridir. تَوَّابًا kelimesi كَانَ ’nin haberidir. رَح۪يمًا ise كَانَ ’nin ikinci haberidir.
وَالَّذَانِ يَأْتِيَانِهَا مِنْكُمْ فَاٰذُوهُمَاۚ
Ayet وَ ’la önceki ayetteki الّٰت۪ي ‘ye atfedilmiştir. Cihet-i câmia temasüldür. Cümle, isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi bahsi geçenlerin bilinen kişiler olduğunu belirtmek yanında onları tahkir ifade eder. Haber olan فَاٰذُوهُمَاۚ cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
İsm-i mevsûlde müphem yapısı nedeniyle tevcih sanatı vardır.
Ayet-i kerimede fahişe kelimesi yerine هَا zamiri gelmiştir. Bu; muktezâ-i zâhire uygun olmanın yanında, bu kelime kerih görüldüğü için tekrar ağza almamak için de olabilir.
فَاٰذُوهُمَا Yani miktarı size bırakılmış olmak üzere sözlü veya fiili azarlama ile terbiye ediniz. (Elmalılı Hamdi Yazır)
اَلَّذِى ve هٰذَا kelimeleri ذ harfine dayanmaktadır. Bundan dolayı, Araplar bu kelimelerin tesniyelerinin nûnuna, aynı cinsten bir başka nun daha ekleyerek, bu kelimeleri güçlendirmek istemişlerdir. Başkaları da şöyle demiştir: Bu kelimeleri şeddeli okuyuşun sebebi şudur: Bunların sonundaki nun, tesniye nûnu değildir. Dolayısı ile İbn Kesir, bu nun ile tesniye nûnunu birleştirmek istemiştir. Arapların, bunun başına elif-lam ziyade ettikleri gibi, tekid için sonuna da nun getirdikleri söylenmiştir. (Fahreddin er-Razi)
فَاِنْ تَابَا وَاَصْلَحَا فَاَعْرِضُوا عَنْهُمَاۜ
فَ istînâfiyyedir. Ayet şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
وَاَصْلَحَا cümlesi تَابَا fiiline matuftur. İki cümle arasında tezayüf vardır.
Rabıta harfi فَ ’nin dahil olduğu cevap cümlesi فَاَعْرِضُوا عَنْهُمَاۜ müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
تَابَا - اَصْلَحَا fiilleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
فَاَعْرِضُوا عَنْهُمَاۜ [Onlardan yüz çevirin] tabiriyle melzum olan ''ceza vermekten vazgeçin'' manası kastedilmiştir.
Eğer onlar karşılaştıkları azar, eziyet gibi müeyyideler sebebiyle, yaptıklarından pişman olup tövbe eder ve kendilerini düzeltirlerse, artık siz de onlara uyguladığınız muameleyi kesin. Çünkü tövbe ve ıslah, zem ve cezayı kaldırır. (Ebüssuûd)
اِنَّ اللّٰهَ كَانَ تَـوَّاباً رَح۪يماً
Ayetin son cümlesi fasılla gelmiştir. Lafza-i celal اِنَّ ’nin ismi, كَانَ تَوَّابًا رَح۪يمًا cümlesi اِنَّ ’nin haberidir.
Müsnedün ileyhin bütün esmayı bünyesinde toplayan Allah ismiyle marife oluşu telezzüz ve teberrük içindir.
Cümle faide-i haber inkârî kelamdır. Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
اِنّ ’nin haberinin, كَانَ ’nin dahil olduğu cümle olarak gelmesi sübut ifade eder.
Allah Teâlâ kendi vasıflarını كَانَ ile birlikte kullandığında aslında bizlere bildirmeden hatta bizleri yaratmadan önce bu vasıflarla muttasıl olduğunu haber vermektedir. Bu sıfatlar ezelde hiç bir şey yokken Allah’ın zatıyla birlikte vardı, ezelî olan ebedidir. Bu yüzden umumiyetle geçmiş zamana delalet eden كَانَ bu durumda cümleye kesinlik kazandırmaktadır. Onun vasıfları ezelden ebede kadar devam edecektir. Bunun aksini hiç kimse düşünemez. Ragıb el-İsfehani كَانَ ’nin geçmiş zaman için kullanıldığını, Allah ile ilgili sıfatları ifade ederken ezel anlamı kattığı belirtilmiştir. Bu fiilin, bir cinste var olan bir vasıf ile ilgili kullanılması durumunda söz konusu vasfın o cinsin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladığını ve ona dikkat çektiğini ifade eder. (Vecih Uzunoğlu, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi sayı 41)
Allah Teâlâ’ya ait iki haber olan تَوَّابًا - رَح۪يمًا sıfatlarının aralarında و۬ olmaması bu sıfatların Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetine işaret eder. Bu kelimelerin ayetin konusuyla olan anlam bütünlüğü teşâbüh-i etrâf sanatıdır.
تَوَّابًا - تَابَا kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Tövbe eder, hallerini düzeltirlerse fiillerinin mazi gelişi vukuuna rağbet ettirmek içindir.
تَوَّابًا - رَح۪يمًا kelimeleri mübalağa kalıbında olup aralarında mürâât-ı nazîr vardır.
Bu cümle, Allahu Teâlâ'nın tövbeyi kabul etmesinin mutlak olmadığını, fakat burada belirtilen şart ile mukayyet olduğunu açıklıyor. (Ebüssuûd)
Cümle mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.