اِنْ تَجْتَنِبُوا كَـبَٓائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلاً كَر۪يماً
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِنْ | eğer |
|
2 | تَجْتَنِبُوا | kaçınırsanız |
|
3 | كَبَائِرَ | büyük günahlardan |
|
4 | مَا | ne ki |
|
5 | تُنْهَوْنَ | size yasaklanan |
|
6 | عَنْهُ | ondan |
|
7 | نُكَفِّرْ | örteriz |
|
8 | عَنْكُمْ | sizin |
|
9 | سَيِّئَاتِكُمْ | küçük günahlarınızı |
|
10 | وَنُدْخِلْكُمْ | ve sizi sokarız |
|
11 | مُدْخَلًا | bir yere |
|
12 | كَرِيمًا | güzel |
|
Riyazus Salihin, 1618 Nolu Hadis
Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
- "Yedi helâk ediciden kaçının!" Sahâbîler:
- Ey Allahın Rasûlü! Bunlar nelerdir? diye sordular. Hz. Peygamber:
- "Allah'a ortak koşmak, sihir (büyü) yapmak, Allah'ın haram kıldığı bir nefsi haksız yere öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaş meydanından kaçmak, evli, namuslu ve hiç bir şeyden haberi olmayan kadınlara zina isnad etmektir,” buyurdu.
Buhârî, Vasâyâ 23, Tıb 38, Hudûd 44; Müslim, Îmân 145. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Vasâyâ 10; Nesâî, Vasâyâ
Riyazus Salihin, 132 Nolu Hadis
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Büyük günahlardan kaçınılması halinde, beş vakit namaz, iki cuma ve iki ramazan, aralarında (işlenecek küçük) günahlara kefârettir.”
Müslim, Tahâret16
اِنْ تَجْتَنِبُوا كَـبَٓائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلاً كَر۪يماً
اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezmeder. تَجْتَنِبُوا fiili نَ’un hazfiyle meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. كَبَٓائِرَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
Müşterek ism-i mevsûl مَا , muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası تُنْهَوْنَ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
تُنْهَوْنَ meçhul mebni muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur. عَنْهُ car mecruru تُنْهَوْنَ fiiline müteallıktır.
Şartın cevabı نُكَفِّرْ عَنْكُمْ ’dur. نُكَفِّرْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
عَنْكُمْ car mecruru نُكَفِّرْ fiiline müteallıktır. سَيِّـَٔاتِكُمْ mef’ûlun bihtir. Cemi müennes salim olduğu için nasb alameti kesredir. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. نُدْخِلْكُمْ meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
مُدْخَلًا mef’ûlu mutlak olup fetha ile mansubtur. كَر۪يمًا ise مُدْخَلًا ’in sıfatıdır.
مُدْخَلًا mimli mastardır.
كَر۪يمًا kelimesi sıfat-ı müşebbehe kalıbındandır.
Sıfatı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsmi faile benzediği için bu adı almıştır. İsmi failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfatı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsmi fail değişen ve yenileşen vasfa delalet eder. Sıfatı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَجْتَنِبُوا fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi جنب’dır. İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.اِنْ تَجْتَنِبُوا كَـبَٓائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلاً كَر۪يماً
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Şart üslubunda haberî isnaddır.
Müspet muzari fiil sıygasındaki تَجْتَنِبُوا كَبَٓائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ cümlesi şart, yine müspet muzari fiil sıygasında olan نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّـَٔاتِكُمْ cümlesi şartın cevabıdır.
Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كَبَٓائِرَ kelimesinin muzâfun ileyhi olan müşterek ism-i mevsûl مَا ’nın sılası تُنْهَوْنَ عَنْهُ cümlesidir. Mevsûlde tevcih sanatı vardır.
Müfessirler der ki: “Büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde bir namazdan diğer namaza, bir cumadan diğer bir cumaya ve bir Ramazandan diğer Ramazana kadar işlenen küçük günahlara bu namazlar kefaret olur.
Büyük günahların ne oldukları hususunda İslam alimleri görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Gerçeğe en yakın olan görüşe göre: Büyük günah, şer’an had cezası gereken veya hakkında sarahatle bir vaid belirtilmiş olan günahlardır. Rivayete göre Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur: Büyük günahlar yedidir:
1- Allahu Teâlâ’ya ortak koşmak,
2- Allahu Teâlâ’nın haram kıldığı cana kıymak,
3- İffetli kadınları zina ile suçlamak,
4- Yetimin malını yemek,
5- Riba (faiz) yemek,
6- Düşmana karşı yürüyen ordudan kaçmak,
7- Ana-babaya isyan etmek. (Ebüssuûd- Âşur)
وَ’la şartın cevabına atfedilen وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلًا كَر۪يمًا cümlesi de cevapla aynı üsluptadır. Vasıl sebebi tezayüftür.
Önceki cümledeki gaib zamirden bu cümledeki azamet zamirine iltifat vardır.
مُدْخَلًا ’deki tenvin tazim ifade eder. مُدْخَلًا , كَر۪يمًا için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
كَبَٓائِرَ - سَيِّـَٔاتِكُمْ arasında tıbâk-ı îcab vardır.
Cennet yerine مُدْخَلًاا [giriş yeri] ibaresi kullanılmış. مُدْخَلًاا hem masdar hem de ism-i mekândır. Kinayedir.
[Allah ve Resulünün size yasakladığı masiyetlerin büyük olanından kaçınırsanız “Biz de işlediğiniz kötülükleri örteriz.”] Yani tüm zamanlarda işlediğiniz küçük günahlardan dolayı haketmiş olduğunuz cezayı kaldırırız ve onları işlenmemiş sayarız. Çünkü büyük günahlardan sakınmanızdan ve o günahlara karşı sabretmenizden dolayı haketmiş olduğunuz sevap, küçük günahların cezasından çok daha fazladır. Günahların büyüklük veya küçüklükle nitelenmeleri, ya taate ya günaha ya da bu taat ve masiyeti işleyenin aldığı karşılığa göredir.Tekfir, hak edilen cezayı daha büyük bir sevap ile veya tövbeyle gidermektir. İhbât ise tekfirin çelişiğidir yani hak edilen sevabın, daha büyük bir cezadan veya bir taatten duyulan pişmanlıktan dolayı yok edilmesidir. (Keşşâf - Ebüssuûd)