فَكَيْفَ اِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ بِشَه۪يدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شَه۪يداًۜ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَكَيْفَ | (halleri) nice olur? |
|
2 | إِذَا | zaman |
|
3 | جِئْنَا | getirdiğimiz |
|
4 | مِنْ |
|
|
5 | كُلِّ | her |
|
6 | أُمَّةٍ | ümmetten |
|
7 | بِشَهِيدٍ | bir şahid |
|
8 | وَجِئْنَا | ve getirdiğimizde |
|
9 | بِكَ | seni de |
|
10 | عَلَىٰ | üzerine |
|
11 | هَٰؤُلَاءِ | bunlar |
|
12 | شَهِيدًا | şahid olarak |
|
Kendilerine hak din ve peygamber gönderilen her ümmetin şahidi peygamberi olacaktır. Kıyamette Allah Teâlâ ümmetleri toplayacak, hesaba çekecek, peygamberlerini de şahit tutacaktır. İyi ahlâkı tamamlamak için gönderilmiş, bütün hak dinlerin değişmez esaslarını son olarak aydınlığa çıkarmış ve uygulamış, insanlığa kıyamete kadar sürecek bir din ve nizam getirmiş olan hâtemü’l-enbiyâ da bütün peygamberlerin şahidi olacaktır. Çünkü o, diğerlerinin getirip tebliğ ettiklerini ve daha fazlasını bilmektedir. Şehîd ve şahidin bir mânası da “temsil eden, şahsında gösteren”dir. Peygamberler Allah Teâlâ’nın irade ve rızâsını temsil eden, onun dilediği, beğendiği, hoşnut olduğu kulluğu şahıslarında gerçekleştiren kâmil insanlar, has kullar ve bu mânada canlı şahitlerdir. Hâtemü’l-enbiyâ olan Hz. Muhammed ise bütün peygamberlerin güzel sıfat ve özelliklerine vâris olmuş, yalnız kendisine ait bulunan kemâlât ile de onları aşmıştır. Onun bütün peygamberlere şahit olması, bu özelliğinin tabii bir sonucudur. İnsanlar dünyada yaşadıkları kulluk imtihanının âhirette sonucunu almak üzere toplandıklarında peygamberleri, bir “cevap anahtarı” gibi onlara takdim edilecek; doğru ve yanlışlarını onların şahıslarında, kendi gözleriyle görecek, vicdanlarıyla hissedeceklerdir.Kaynak : Kur’ân Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 68
فَكَيْفَ اِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ بِشَه۪يدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شَه۪يداًۜ
فَ istînâfiyyedir. İstifham ismi كَیۡفَ mahzuf mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. Takdiri أمر الكافرين (Kafirlerin durumu) şeklindedir.
اِذَا şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır.
إِذَا şart harfi vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir. جِئْنَا ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ car mecruru جِئْنَا fiiline müteallıktır. اُمَّةٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. بِشَه۪يدٍ car mecruru aynı şekilde جِئْنَا fiiline müteallıktır.
وَ atıf harfidir. Haliyye olması da caizdir. جِئْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. بِكَ car mecruru جِئْنَا fiiline müteallıktır.
عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ car mecruru شَه۪يدًا’e müteallıktır. شَه۪يدًا kelimesi بِكَ ’deki zamirin hali olup lafzen fetha ile mansubtur.
فَكَيْفَ اِذَا جِئْنَا مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ بِشَه۪يدٍ وَجِئْنَا بِكَ عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شَه۪يداًۜ
فَ istînâfiyyedir. İstifham üslubunda talebi inşaî isnad olan cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.
Bu harfin aşağıdaki ayetlerdeki tehdit, tevbih ve vaad manalarından kaynaklanan mukadder bir şartın başına gelen fasiha olması da caizdir. Takdir şöyledir:
إذا أيْقَنْتَ بِذَلِكَ فَكَيْفَ حالُ كُلِّ أُولَئِكَ إذا جاءَ الشُّهَداءُ وظَهَرَ مُوجَبُ (Bundan eminseniz, şehitler gelip olumlu birşey ortaya çıkarsa, tüm o insanların durumu ne olacak?) (Âşûr)
جِئْنَا cümlesine muzâf olan zaman zarfı اِذَا , mübteda olan كَيْفَ ‘nin mahzuf haberine müteallıktır. Takdiri; أمر الكافرين (Kafirlerin durumu) olabilir.
Cümle istifham üslubunda gelmiş olsa da soru kastı taşımamaktadır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Onun soru sorup cevap beklemesi muhaldir.
Tevbih ve taaccüb kastı taşıyan bu soru cümlesi, mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
Ayrıca cümlede tecâhül-i ârif sanatı vardır.
وَجِئْنَا بِكَ عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شَه۪يدًاۜ cümlesi وَ ’la muzafun ileyhe atfedilmiştir. Vasıl sebebi hükümde ortaklıktır.
Bu ayette gaib zamirden azamet zamirine iltifat vardır.
شَه۪يدًاۜ haldir. Dolayısıyla ayette ıtnâb sanatı vardır.
بِشَه۪يدٍ kelimesinde irsâd sanatı vardır.
بِشَه۪يدٍ - جِئْنَا kelimelerinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır
جِئْنَا مِنْ كُلِّ اُمَّةٍ بِشَه۪يدٍ cümlesiyle وَجِئْنَا بِكَ عَلٰى هٰٓؤُ۬لَٓاءِ شَه۪يدًاۜ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
‘Getireceğiz’ yerine ‘getirdik’ şeklinde mazi fiilin kullanımı kesinlik ifade etmek içindir.
Bir fiilin anlamı bir harf ile geldiğinde değişiyorsa ona tazmin denir. Mesela: جاء = geldi, جاء ب = getirdi, demektir.
هٰٓؤُ۬لَٓاءِ işaret ismiyle bizden bahsediliyor ama günahlarımız sebebiyle ismimizin anılmasından kaçınılıyor ve bizden zamirle ‘bunlar’ şeklinde bahsediliyor. Bu ayet gelince Peygamber Efendimiz (sav) çok ağladığı rivayet edilir.
فَكَيْفَ اِذَا جِئْنَا [Getirdiğimizde halleri nice olur?] cümlesinde muhatabı kınamak için bilinen bir şey sorulmaktadır. Bununla muhatap azarlanmış ve kınanmıştır. (Safvetü't Tefasir)
Ayetin manası: ‘’Seni de o şahitlerin doğruluğuna şehadet etmek üzere şahit olarak getirdiğimiz kıyamet gününde o Yahudilerin, Hristiyanların ve diğer kâfirlerin hali nice olacak, yahut o kâfirler ne yapacaklar?’’ şeklindedir. (Ebüssuûd)