Nisâ Sûresi 40. Ayet

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍۚ وَاِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ اَجْراً عَظ۪يماً  ...

Şüphesiz Allah (hiç kimseye) zerre kadar zulüm etmez. (Yapılan) çok küçük bir iyilik de olsa onun sevabını kat kat arttırır ve kendi katından büyük bir mükâfat verir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 اللَّهَ Allah
3 لَا
4 يَظْلِمُ haksızlık etmez ظ ل م
5 مِثْقَالَ kadar ث ق ل
6 ذَرَّةٍ zerre ذ ر ر
7 وَإِنْ eğer
8 تَكُ olsa ك و ن
9 حَسَنَةً (zerre miktarı) bir iyilik ح س ن
10 يُضَاعِفْهَا onu kat kat yapar ض ع ف
11 وَيُؤْتِ ve verir ا ت ي
12 مِنْ -ndan
13 لَدُنْهُ kendi katı- ل د ن
14 أَجْرًا bir mükafat ا ج ر
15 عَظِيمًا büyük ع ظ م
 

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍۚ

 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  اللّٰهَ  lafza-i celâli  اِنَّ ’nin ismidir.  لَا ; nefy harfi olup sükun üzere mebnidir.

يَظْلِمُ  fiili  إِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir. Birinci mef’ûlun bih mahzuftur. Takdiri  أحدا  şeklindedir.

مِثْقَالَ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  ذَرَّةٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 


وَاِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ اَجْراً عَظ۪يماً

 

وَ  atıf harfidir.  اِنْ  şart harfi iki muzari fiili cezmeder.

تَكُ ‘nün aslı  تَكُونَ ’dir. Şart edatı  اِنْ ’den dolayı  نَ ’un harekesi hazfedilmiş, sonra da iki sakin bir araya geldiği için  و  hazfedilmiştir. İllet harfi  وَ ‘a benzediğinden tahfif için  نْ  hazfedilmiştir. Böylece geriye  تَكُ  lafzı kalmıştır.

تَكُ ’nun ismi müstetir olup takdiri  هى ’dir.  حَسَنَةً  kelimesi  تَكُ ’nun haberi olup lafzen mansubtur. 

Şartın cevabı  يُضَاعِفْهَا ’dur.  يُضَاعِفْهَا  meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir. Muttasıl zamir  هَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  

يُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ  cümlesi atıf harfi  وَ ’la şartın cevabına matuftur.  يُؤْتِ  illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir.

مِنْ لَدُنْهُ  car mecruru  يُؤْتِ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  اَجْرًا  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Birinci mef’ûlun bih mahzuftur. Takdiri  فاعلها (Ona gereken) şeklindedir.

عَظ۪يمًا  kelimesi  اَجْرًا ‘in sıfatıdır.

يُضَاعِفْهَا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi  ضعف ’dur. Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
 

اِنَّ اللّٰهَ لَا يَظْلِمُ مِثْقَالَ ذَرَّةٍۚ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. İsim cümlesi formunda faide-i haber inkârî kelamdır.  اِنَّ  ve kasr olmak üzere iki unsurla tekid edilmiştir.

Cümlenin müsnedi menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. 

ذَرَّةٍۚ ’deki tenvin ‘hiçbir şey’ anlamı vermiştir. Çünkü nefy siyakta nekre, umum ifade eder.

Müsnedün  ileyhin,  lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve kalplerde haşyet uyandırmak içindir. 

Nefy harfinin müsnedün ileyhden sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması halinde bu terkip hükmü takviye ifade eder. Ancak bazı karîneler vasıtasıyla tahsis de ifade edebilir. Hükmü takviye demek; hükmü tekid etmek ve hükmün gerçeğe mutabık olduğunu ifade etmek demektir. Bunun Kur’an’da çok örneği vardır.

(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İki mef’ûle müteaddi olan  يَظْلِمُ  fiilinin birinci mef’ûlü mahzuftur. Takdiri; لا يبخس أحدًا (Kimseyi ihmal etmez.) olabilir.

 مِثْقَالَ - ذَرَّةٍۚ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Zerre, küçük karınca veya bir delikten kapalı bir mekâna giren havada görülen toz taneciği demektir. Mübalağa makamına en münasip olan, bu ikinci manadır. Çünkü zerrenin ağırlığı, küçük karıncadan da azdır.

Rivayete göre İbn Abbâs (ra) elini toprağa batırdıktan sonra çıkarıp ona üflemiş ve: ‘’İşte bunların her biri bir zerredir’’ demiştir. (Ebüssuûd)

Kelamda; ceza ile aynı türden olan ve onların hakkı adalettir manasında mahzuf bir tehdide tariz vardır. Mukabili olan  وإنْ تَكُ حَسَنَةٌ  mukadder bir ibareye delalet eder. Âşûr)

Zerre; karınca yumurtası ve üflenen havada uçuşan toz taneciği demektir.  مِثْقالَ ذَرَّةٍ  ibaresi; bundan da küçük demektir. Yokluktan kinaye olarak gelmiştir. Çünkü küçüklükten kinayedir. Yaptıklarından hiçbir şeyi eksiltmez; yapmadığı hiçbir şey için kınanmayacaktır, demektir. (Âşûr)


وَاِنْ تَكُ حَسَنَةً يُضَاعِفْهَا

 

Şart üslubunda haberî isnad olan cümle  وَ ’la makabline atfedilmiştir.

Muzari sıygadaki  كان ’nin dahil olduğu isim cümlesi  تَكُ حَسَنَةً  şart,  يُضَاعِفْهَا  müspet muzari fiil sıygasında cevap cümlesidir. 

Müteakip  وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ اَجْرًا عَظ۪يمًا  cümlesi cevap cümlesine tezayüf nedeniyle atfedilmiştir.

Şart ve cevap cümlelerinde oluşan terkip şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede muzari sıygada gelen fiiller hudûs, yenilenme ve tecessüm ifade eder.

لَدُنْهُ  izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan  لَدُنْ  şan ve şeref kazanmıştır.

مِنْ لَدُنْهُ  ibaresindeki  مِنْ  ba’diyet ifade eder. 

اَجْرًا ’deki tenvin tazim ve nev ifade eder.

اَجْرًا , عَظ۪يمًا  için sıfattır. Sıfatlar anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.

ضَعِفْ ; zıt anlamlı kelimelerdendir. Hem zayıf oldu, hem kat kat oldu demektir.

اَجْرًا - حَسَنَةً  ve  يُؤْتِ - يُضَاعِفْهَا  arasında mürâât-ı nazîr vardır.

 

 وَيُؤْتِ مِنْ لَدُنْهُ اَجْراً عَظ۪يماً

 

Yani o iyiliğin sahibine, üçüne beşine bakmadan kendi katından muazzam bir bağış verir. Bunu ecir [ücret] diye adlandırmıştır çünkü bağış ecre tabidir, mevcudiyeti onun varlığına bağlıdır. (Keşşâf)

Bu mükâfatın ecir olarak ifade edilmesi, bunun da ecre bağlı ilave olarak verilmesinden dolayıdır. (Ebüssuûd)