Nisâ Sûresi 80. Ayet

مَنْ يُطِـعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظاًۜ  ...

Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 مَنْ kim
2 يُطِعِ ita’at ederse ط و ع
3 الرَّسُولَ Elçi’ye ر س ل
4 فَقَدْ muhakkak ki
5 أَطَاعَ ita’at etmiş olur ط و ع
6 اللَّهَ Allah’a
7 وَمَنْ kim de
8 تَوَلَّىٰ yüz çevirirse و ل ي
9 فَمَا
10 أَرْسَلْنَاكَ biz seni göndermedik ر س ل
11 عَلَيْهِمْ onların üzerine
12 حَفِيظًا bekçi ح ف ظ
 

Bilindiği gibi elçiye itaat, elçiyi gönderene itaattir. Bunun için her kim Allah'ın elçisine itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Her kim de nefsine uyar, itaatten yüz çevirirse onu kötülüklerden koruyacağım diye uğraşma. Çünkü biz seni onların başına bir koruyucu olarak göndermedik, elçi olarak gönderdik. Artık onlar, kötülük kaynağı olan nefislerdir, elbette kötülükleri yapacaklardır. Sen onları kötülüklerden, kötülüklerin cezasından koruyamazsın. Onlar yani "başüstüne" de, derler. Sonra yanından çıktılar mı bir kısmı geceleyin sana söyleyeceğinin veya senin söyleyeceğinin tersini söyler, başka bir ifade ile, sana verdiği sözün veya senden aldığı emrin tersini yapmak için beyit yapmaya çalışır gibi yalan dolan uydurmakla uğraşır, dediği halde gönlünde isyanı kurar, sıkıntı çıkarmaya uğraşır, kalbinde daima bunu gizler. "Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur." hükmüne karşı münafıkların bir kısmı artık Muhammed, Allahlık iddiasında bulunmaya kalkışıyor demek istemiş, bunun üzerine bu âyet inmiştir. (Âl-i İmran, sûresindeki "De ki, eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olunuz." (3/31) âyetinin tefsirine bkz.) Onlar gönüllerinde ne gizlerlerse Allah onu yazar, vahy ile sana bildirir. Kur'ân'a geçirir veya sırası gelince cezalarını vermek üzere defterlerine geçirir. Bundan dolayı sen onlara bakma, her hususta Allah'a dayan, bunları da ona havale et Allah Teâlâ vekil olarak yeter.( Elmalili Hamdi Yazir Tefsiri)

 

Riyazus Salihin, 159 Nolu Hadis

Ebû Necih İrbâz İbni Sâriye  radıyallahu anh  şöyle dedi:

“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize çok tesirli bir öğüt verdi. Bu öğütten dolayı kalpler ürperdi, gözler yaşardı. Bizler:

- Ey Allah’ın Rasûlü! Bu öğüt, sanki ayrılmak üzere olan birinin öğüdüne benziyor, bari bize bir tavsiyede bulun, dedik. Bunun üzerine:

– “Size, Allah’a çok saygı duymanızı, başınıza bir Habeşli köle bile emir olsa, onu dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Benden sonra sağ kalıp uzunca bir hayat sürenler pek çok ihtilaflar görecekler. O zaman sizin üzerinize gerekli olan, benim sünnetime ve doğru yolda olan Hulefâ-yi Râşidîn’in sünnetine sarılmanızdır. Bu sünnetlere sımsıkı sarılınız. Sonradan ortaya çıkarılmış bid’atlardan şiddetle kaçınınız. Çünkü her bid’at dalâlettir, sapıklıktır” buyurdular.

Ebû Dâvûd, Sünnet 5; Tirmizi, İlim 16. Ayrıca bk. İbni Mâce, Mukaddime

 

مَنْ يُطِـعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظاًۜ

 

مَنْ  şart ismi iki fiili cezmeder. Mübteda olarak mahallen merfûdur.  يُطِعِ  şart fiili olup sükun üzere meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir. Aynı zamanda mübtedanın haberidir.

الرَّسُولَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder.  اَطَاعَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو’dir.  اللّٰهَ  lafza-i celâli, mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.

وَ  atıf harfidir.  مَنْ  şart ismi iki fiili cezmeder. Mübteda olarak mahallen merfûdur.  تَوَلّٰى  şart fiili olup elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir. Aynı zamanda mübtedanın haberidir.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  مَٓا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَرْسَلْنَاكَ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  كَ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  عَلَيْهِمْ  car mecruru  حَف۪يظًا’e müteallıktır.  حَف۪يظًا  kelimesi  اَرْسَلْنَاكَ’deki mef’ûlun zamirinden hal olup fetha ile mansubtur.
 

مَنْ يُطِـعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظاًۜ

 

Ayet müstenefedir. İlk cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Şart ismi  مَنْ  mübteda,  يُطِعِ  şart cümlesidir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

فَ  karinesiyle gelen cevap cümlesi  فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ, mazi fiil sıygasında,  قَدْ  ile tekid edilmiş, faide-i haber talebî kelamdır.

Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip şart üslubunda faide-i haber talebî kelamdır. Ayrıca mübteda olan  مَنْ ’in haberi olarak mahallen merfudur. 

Aynı üsluptaki  …وَمَنْ تَوَلّٰى  cümlesi, tezat dolayısıyla makabline atfedilmiştir.

النَّارِ - الْجَنَّةَ  ve  زُحْزِحَ - اُدْخِلَ  kelime grupları arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır. 

مَنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ اَطَاعَ اللّٰهَۚ  cümlesiyle   وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظًاۜ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

Mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde lafza-i celâlin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Peygamber Efendimize önceki ayette sen diye hitap edilirken burada  الرَّسُولَ  şeklinde bahsedilmesinde iltifat sanatı vardır.

Allah isminin zikri mehabet içindir. 

يُطِعِ - اَطَاعَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظًا  [Seni onların üzerine  koruyucu olarak göndermedik.] sözü lâzım-ı faide-i haberdir.

Mefhumu muhalifi; Peygambere itaat edenlere Peygamberi koruyucu olarak gönderdik, manasıdır.

İsm-i celâlin (Allah) zahir olarak zikredilmesi, mehabeti artırmak ve itaatin vücûbunu vurgulamak içindir.

الرَّسُولَ  kelimesi genel olarak cins anlamında kabul edilemez. Çünkü  وَمَنْ تَوَلّٰى فَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَف۪يظًاۜ  [Kim de yüz çevirirse artık seni onların başına bekçi göndermedik.] cümlesindeki hitap münhasıran Peygambere (s.a.) müteveccihtir. (Ebüssuûd)

“Kim Resule itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.” Çünkü Resulullah, ancak Allah’ın kendisine “emret” dediğini emreder, “nehyet, yasakla” dediğini de nehyedip yasaklar. Dolayısıyla Peygamberin emredip yasakladıkları hususlarda peygambere itaat bizzat yüce Allah’a itaat demektir. (Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâîku’t Te’vîl - Âşur)