Mü'min Sûresi 32. Ayet

وَيَا قَوْمِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَادِۙ  ...

“Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçmaya çalışacağınız günden korkuyorum. (O gün) sizi, Allah’(ın azabın)dan kurtaracak kimse yoktur. Allah, kimi saptırırsa artık onu doğru yola iletecek de yoktur.”  (32 - 33. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَيَا قَوْمِ kavmim ق و م
2 إِنِّي gerçekten ben
3 أَخَافُ korkuyorum خ و ف
4 عَلَيْكُمْ sizin için
5 يَوْمَ gününden ي و م
6 التَّنَادِ o çağırma ن د و
 

Mümin kişi, halkını iki büyük tehlike konusunda uyarmaktadır: İlki, peygamberlerine karşı gelip inkâr ve kötülüklerinde ısrar eden eski toplulukların kötü âkıbetleridir. Allah, onları hak ettikleri için cezalandırmıştır, çünkü O, kullarına haksızlık yapılmasını istemez. İkinci uyardığı tehlike ise “insanların (dehşet içinde) çığlıklar atacağı” mahşer gününde yardımsız, koruyucusuz kalacakları sıradaki çaresizlikleridir. 30-31. âyetlerdeki ifadeden, Kıptîler’den oluşan Mısırlılar’ın, Nûh kavmi, Âd ve Semûd gibi eski kavimlerin başlarına gelenlerden haberdar olduklarını göstermektedir. Zira Nûh tûfanı her dönemde bilinen meşhur bir olaydı; Mısır’a yakın bir coğrafî bölgede yaşamış olan Âd ve Semûd’un başına gelen büyük felâketlerden haberdar olmamaları da mümkün değildi. 

Allah, kulları için hiç bir zulmü istemez” cümlesindeki zulüm hem şirk ve inkârı hem de her türlü haksız muameleyi ifade etmekte olup âyette her iki anlamı da kastedilmiştir. Ayrıca zulüm kelimesinin nekre olması her türlü zulmü kapsar. Buna göre yüce Allah ne kendisi kullarına zulmeder ne de kullarının herhangi bir şekilde haksızlığa tevessül etmelerine razı olur (İbn Âşûr, XXIV, 135). 

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 658
 

وَيَا قَوْمِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَادِۙ

 

İsim cümlesidir. وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَا  nida harfi,  قَوْمِ  münadadır. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Mütekellim  ي ’sı mahzuftur.

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazfedilmiş mef’ûlun bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.

Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. 

Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. 

Mebni münada merfû üzere mebni, mahallen mansub olur 3 şekilde gelir: 1) Müfred alem, 2) Nekre-i maksude, 3) Harf-i tarifli isim. Burada münada müfred alem olarak geldiği için mebni münadaya girer ve merfû üzere mebni, mahallen mansubdur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

Mekulü’l-kavl cümlesi  اِنّ۪ٓي اَخَافُ ‘dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. Muttasıl zamir olan  ي  harfi  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

اَخَافُ  fiili  اِنّ۪ٓ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.  اَخَافُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili ise müstetir zamir olup takdiri  أنا ‘dir.

عَلَيْكُمْ car mecruru  اَخَافُ  fiiline mütealliktir.  يَوْمَ  zaman zarfı  اَخَافُ  fiiline mütealliktir. التَّنَادِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

 

وَيَا قَوْمِ اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَادِۙ

 

Bu cümle atıf harfi  وً ‘la  30. ayetteki … اِنّ۪ٓي اَخَافُ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Münada olan  قَوْمِ ’deki mütekellim zamirinin hazfi nida edenin münadaya yakın olma isteğine işarettir.

Cümlede nidanın müteallakı olan fiilin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Nidanın cevabı olan  اِنّ۪ٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ  cümlesi, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkâri kelamdır.

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  اَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ التَّنَادِۙ  cümlesi, اِنَّ ‘nin haberidir. Müsnedin mazi fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, hudûs, sebat ve istikrar ifade etmiştir.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve subût ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ , isim cümlesi ve isnadın tekrarı sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı Kadr/1.)

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

يَوْمَ التَّنَادِۙ  kıyamet gününden kinayedir.

Kıyamet gününe bu adın veriliş sebebi, insanların birbirlerine yüksek sesle çağrışacaklarından dolayıdır. (Kurtubî)

قَوْمِ - يَوْمَ  kelimeleri arasında cinası nakıs ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Nida tekrar edilmiş,  قَوْمِ  kelimesi mütekellim ى ’sına muzâf olmuştur. Bu üslupta şu hissedilmektedir: Kavmi onu izzetli kılmıştır, ona ve onun zafer kazanmasına yardım etmiştir. Bu mananın tekidle ifade edilmesi, onun da kavmi için aynı duyguları beslediğine delalet eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 1, s. 177)

يوم الراجفة  (sarsıntı günü), يوم الطامَة (büyük gün), يوم الصاحة (çığlık günü), “göğün yarıldığı gün”,  يوم الصاخَة (çığlık günü) ve “dağların yürütüldüğü gün” gibi yine Kur’an-ı Kerim’de bugünü anlatan çok sayıda kelime içinden bunun seçilmesinin sırrı konusuna herhangi bir müfessirin işaret ettiğini görmedim. Sadece Şeyh Tâhir b. Âşûr burada bu kelimenin seçilmesi konusunda latif bir söz söylemiştir. Bu da bu tabirin mümin kişinin kavmine nida etmesiyle ilişkili olmasıdır. Bu güzel bir yöndür. Biz başka bir yön daha bulduk, o da Firavun’un çeşitli yerlerde kavmine nida etmiş olduğudur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 1, s. 178)

Sanki burada  يَوْمَ التَّنَادِۙ  isminin tercih edilmesinde diktatörlük, kibir ve kahr baskısı altında kaybolup gidenlerin, tabi olanların helak olduğuna ve onlar için bu felaketten kurtuluş olmadığına –ki bu tabi oluş onların akıllarını, seçimlerini, güçlerini yok edip bu sonuca sebep olmuştur– işaret vardır. Bunlara dikkat çekmek için  يَوْمَ التَّنَادِۙ  kelimesi zikredilmiştir. Bu da o gün içinde vaki olan en kötü şeyi ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, C. 1, s. 178)

Bu makamda  يَوْمَ  kelimesinin sıfatı olarak bu kelimenin zikredilmesinde belagî bir incelik vardır. Kıyamet günündeki bütün korkunç nidalardan kurtuluşu isteyerek onlara ya kavmim diye nida etmiş ve onlarla birlikte olduğunu hatırlatmıştır. (Âşûr)