ثُمَّ ق۪يلَ لَهُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَۙ
ثُمَّ ق۪يلَ لَهُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَۙ
Ayet, atıf harfi ثُمَّ ile يُسْجَرُونَ ‘e matuftur.
ق۪يلَ fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. لَهُمْ car mecruru ق۪يلَ fiiline mütealliktir.
اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَ cümlesi naib-i fail olarak mahallen mansubdur.
اَيْنَ istifhâm ismi, mekân zarfı olup mahzuf mukaddem habere mütealliktir.
Müşterek ism-i mevsûl مَا muahhar mübteda olup mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası كُنْتُمْ تُشْرِكُونَۙ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. Aid zamiri mahzuftur. Takdiri; تُشْرِكُونَۙها (Onlara ibadet ediyorsunuz) şeklindedir.
كَانَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. تُمْ muttasıl zamiri كُنْتُمْ ’ün ismi olarak mahallen merfûdur. تُشْرِكُونَۙ fiili كُنْتُمْ ’ün haberi olarak mahallen mansubdur.
تُشْرِكُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû, meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı naib-i fail olarak mahallen merfûdur.
تُشْرِكُونَ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi شرك ’dir.
İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
ثُمَّ ق۪يلَ لَهُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَۙ
Bu cümle önceki ayete ثُمَّ ile atfedilmiştir. Cümle müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
ق۪يلَ fiili, meçhul bina edilerek mef’ûle dikkat çekilmiştir.
ق۪يلَ fiilinin naib-i faili olan mekulü’l-kavli اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَ cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. Soru harfi اَيْنَ , mekân zarfı olarak mahzuf mukaddem habere mütealliktir. Muahhar mübteda konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا ‘nın sılası olan كُنْتُمْ تُشْرِكُونَ , nakıs fiil كان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. كان ’nin haberinin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder.
Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
كان ’nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde كَانَ ’nin Fiili ve Kur'an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)
İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen tahkir ve azarlama amacı taşıyan cümle lüzumiyet alakasıyla mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
اَيْنَ , istifham edatı olarak, Kur’an’da on ayette varid olmuştur. Bunlardan üçünde اَيْنَ ’den hemen sonra gelen مَا ism-i mevsûl olup zaid değildir ve bu ayette olduğu gibi اَيْنَ ’den ayrı olarak yazılmıştır.
اَيْنَ , Kur’an’da istifham edatının yanında şart edatı olarak da gelmiştir. Kur’an’da şart edatı olarak kullanıldığı tüm ayetlerde sonuna bir مَا ilave olunmuştur. Bu da اَيْنَمَا ve اَيْنَ مَا şekillerinde yani hem birleşik hem de ayrı olarak gelmiştir. (Sahip Aktaş, Kur’an’da İstifhâm Üslûbu)
Ahiretle ilgili olaylar anlatılırken mazi fiil, henüz gerçekleşmemiş bir olayı olmuş gibi göstermek için muzari fiil yerine gelmiş, olayın kesinliğine işaret etmiştir. Bu kullanımlarda mecâz-ı mürsel sanatı vardır.
ق۪يلَ fiili meçhûl olarak gelmiştir ki dikkat fiile değil söylenen söze yönelsin. Çünkü failin Allah Teâlâ olduğu açıktır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 1, s. 351)