اُدْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ
اُدْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ
Fiil cümlesidir. اُدْخُلُٓوا اَبْوَابَ mahzuf sözün mekulü’l kavl cümlesidir.
اُدْخُلُٓوا fiili نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
اَبْوَابَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. جَهَنَّمَ kelimesi muzâfun ileyhtir. Gayri munsarif olduğu için cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma) hemde ucmelik (Arapça olmama) vasfı vardır.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar. Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayrı munsarıfa girer.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
خَالِد۪ينَ kelimesi hal olup ى ile mansubdur. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. ف۪يهَا car mecruru خَالِد۪ينَ ‘ye mütealliktir.
خَالِد۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan خلد fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ
فَ istînâfiyyedir. بِئْسَ zem anlamı taşıyan camid fildir. مَثْوَى fail olup ى üzere mukadder damme ile merfûdur. الْمُتَكَبِّر۪ينَ muzâfun ileyh olup cer alameti ى ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
الْمُتَكَبِّر۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan تَفَعَّلَ babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اُدْخُلُٓوا اَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ
İstînâfiyye olan mukadder sözün mekulü’l-kavl cümlesidir. İlk cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
ادْخُلُٓوا fiilinin failinden hal olan خَالِد۪ينَ , anlamı kuvvetlendirmek için gelen ıtnâb sanatıdır.
خلد aslında yetmiş yıl kaldı demektir. Kuran-ı Kerimde çokluktan kinaye olarak sonsuzluk anlamında kullanılır.
فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ
Ayetin fasılası olan فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ cümlesinde فَ istînâfiyyedir. Cümle gayrı talebî inşâî isnaddır. Zem fiili olan بِئْس ’nin mahsusu, mahzuftur. Bu hazif îcâz-ı hazif sanatıdır. Takdiri; جهنّم ‘dir.
Fiilin faili olan مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ , izafet formunda gelerek az lafızla çok anlam ifade etmiştir.
Zem fiili mahsusuyla birlikte tekid ifade eder.
فَ harfinden sonra gelen şeyler zemmi ve önlerinde bulunan durumun çirkinliğini artıran şeylerdir. Bu da cehenneme giriş halidir ve onlar kendi kendilerini cehenneme sokarlar. Burada zem ifade eden lafızların esası olan بِئْسَ lafzı seçilmiştir. مدخل yerine de مَثْوَى lafzı seçilmiştir. Halbuki مدخل gelseydi, فَادْخُلُٓوا sözüne daha uygun olurdu. Bunun sebebi مَثْوَى kelimesinin ‘ikamet etmek’ manasında olmasıdır. Böylece onların bir مَدْخَل ’e (hol, giriş yeri) değil, ikamet yurduna yani devamlı kalacakları yurda girdikleri manasını vurgular. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Gâfir/64, c. 1, S. 360)
مَثْوَى الْمُتَكَبِّر۪ينَ ifadesinde sığınılacak yer anlamındaki مَثْوَى cehennem anlamında kullanılarak istiare yapılmıştır.
مَثْوَى ‘nın ikamet yeri anlamı onların orada ebedi kalıcı oldukları anlamını tekid eder.
تفعّل babının ism-i fail vezninde gelen الْمُتَكَبِّر۪ينَ , sübut ve istimrar ifade etmiştir.
İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)