Fussilet Sûresi 24. Ayet

فَاِنْ يَصْبِرُوا فَالنَّارُ مَثْوًى لَهُمْۚ وَاِنْ يَسْتَعْتِبُوا فَمَا هُمْ مِنَ الْمُعْتَب۪ينَ  ...

Şimdi eğer dayanabilirlerse, artık cehennem onların yeridir! Eğer Allah’ın rızasını kazandıracak amelleri işlemeye izin isteseler, onlara izin verilmez.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَإِنْ şimdi eğer
2 يَصْبِرُوا dayanabilirlerse ص ب ر
3 فَالنَّارُ ateştir ن و ر
4 مَثْوًى yeri ث و ي
5 لَهُمْ onların
6 وَإِنْ ve eğer
7 يَسْتَعْتِبُوا affedilmek isterlerse ع ت ب
8 فَمَا değildir
9 هُمْ onlar
10 مِنَ den
11 الْمُعْتَبِينَ affedilenler- ع ت ب
 

Farklı kıraat şekillerine göre âyetin son cümlesi, “Allah’ın hoşnutluğunu kazanabilmeleri için kendilerine fırsat verilmesini talep etseler de bunu yapamazlar, bu imkânı elde edemezler” veya “Rablerinin kendilerini bağışlamasını dilemek isterlerse de buna güçleri yetmez” (Zemahşerî, III, 390); “Sevdikleri şeylere tekrar kavuşmaları için Allah’a yalvarsalar da buna lâyık olmadıkları için istekleri kabul edilmez” gibi değişik şekillerde yorumlanmıştır. Son yorumu aktaran Şevkânî âyetten şu anlamı çıkarır: “Allah’ın kendilerinden hoşnut olmasını dilerler fakat dilekleri kabul edilmez; çünkü artık ateşe atılmaları kesinleşmiştir” (IV, 586).

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 701-702
 

فَاِنْ يَصْبِرُوا فَالنَّارُ مَثْوًى لَهُمْۚ 

 

Ayet, atıf harfi  فَ  ile  لٰكِنْ ظَنَنْتُمْ  ‘a matuftur.  اِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. Şart ve cevap cümlesinde şartın vuku bulma ihtimali şüpheli veya zayıfsa kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

يَصْبِرُوا  şart fiili olup,  نَ ‘un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. النَّارُ  mübteda olup lafzen merfûdur. مَثْوًى  haber olup, elif üzere mukadder damme ile merfûdur.  لَهُمْۚ  car mecruru  مَثْوًى ‘nın mahzuf sıfatına mütealliktir. مَثْوًى  maksur isimdir.

Maksur isimler: Sondan bir önceki harfi fethalı olup son harfi (ى) olan isimlere “maksur isimler” denir. Maksur isimler genellikle (ى) ile biter. Fakat çok az olarak (ا) ile biten maksur isimler de vardır. Maksur isimlerin sonunda yer alan bu harflere “elif-i maksure” denir.  اَلْفَتَى – اَلْعَصَا  gibi…

Maksur isimlerin nekre halinde sonundaki elif-i maksure kelimenin kök harflerinden biriyse bütün îrab halleri takdiren olur ve tenvinli fetha ile yazılır ve okunur. Eğer ki kök harflerinden biri değilse bütün îrab halleri yine takdiren olur, ancak tek fetha ile yazılır ve okunur.


 وَاِنْ يَسْتَعْتِبُوا فَمَا هُمْ مِنَ الْمُعْتَب۪ينَ

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. Şart ve cevap cümlesinde şartın vuku bulma ihtimali şüpheli veya zayıfsa kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

يَسْتَعْتِبُوا  şart fiili olup,  نَ ‘un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  مَا  nefy harfi olup  لَيْسَ  gibi amel eder.  هُمْ  munfasıl zamiri,  مَا ’nın ismi olarak mahallen merfûdur. مِنَ الْمُعْتَب۪ينَ  lafzen mecrur olup  مَا  ’nın haberi olarak mahallen mansubdur.  الْمُعْتَب۪ينَ ’nin cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

يَسْتَعْتِبُوا  fiili, sülâsi mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındandır. Sülâsisi  عتب ‘dir. 

Bu bab fiile talep, tahavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.  مُعْتَب۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i mef’ûlüdür.
 

فَاِنْ يَصْبِرُوا فَالنَّارُ مَثْوًى لَهُمْۚ 

 

Ayet, atıf harfi  فَ  ile  لٰكِنْ ظَنَنْتُمْ  ‘a matuftur. İlk cümle şart üslubunda haberî isnaddır.  يَصْبِرُوا  şeklindeki şart cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

فَ  karinesiyle gelen cevap  فَالنَّارُ مَثْوًى لَهُمْ  cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İsim cümleleri sübut ifade eder.İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

النَّارُ  mübtadadır. مَثْوًى  haberidir.  لَهُمْ  car mecruru, مَثْوًى ’ın mahzuf sıfatına mütealliktir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.

النَّارُ , cehennemden kinayedir.

فَالنَّارُ مَثْوًى لَهُمْۚ  ifadesinde istiare vardır.  الثُّواءِ ’nın ism-i mekanı olan  مَثْوًى , aslında sığınılacak yer demektir. Burada ateş yani Cehennemin, insanın huzur bulmak, rahatlamak için gittiği bir yere benzetilmesi, cehennemin korkunçluğunu mübalağa içindir. Aralarındaki zıddiyet, tehekküm ve alay maksadıyla tenasübe benzetilmiştir. 

Önceki ayetteki muhatap sıygasından gaib sıygasına iltifat edilmiştir.

Buradaki iltifat Allah’ın rahmetinden uzak olduklarına işâret içindir. Huzurda bulunamayacakları ve dayanılmaz bir azaba uğrayacaklarına delaleti arttırmak için iltifat yapılmıştır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Şart cümlesinin cevabı yerine gelen cümle,  فَالنَّارُ مَثْوًى لَهُمْۚ ‘dür. Bu, şartın cevabı değildir, çünkü şart üzere tertip edilmemiştir. Buradaki  نَّارُ (ateş) onların sabredeceği ya da sabredemeyeceği yerdir. Kelamın aslı,  فَاِنْ يَصْبِرُوا يَصْبِرُوا على عذابٍ شديدٍ فَالنَّارُ مَثْوًى لَهُمْۚ  (Sabrederlerse şiddetli bir azaba sabrederler, sonra onların varacakları yer ateştir.) şeklindedir. مَثْوًى , oturulacak, ikamet edilecek yer demektir. Ateşin  مَثْوًى  olarak nitelenmesi azabın şiddetini artırmak içindir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 2, s.114)


وَاِنْ يَسْتَعْتِبُوا فَمَا هُمْ مِنَ الْمُعْتَب۪ينَ

 

Cümle atıf harfi  وَ ‘la öncesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur. Şart üslubunda haberî isnaddır.  يَسْتَعْتِبُوا  şart cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

يَسْتَعْتِبُوا  kelimesindeki  س  ve ت  harfleri talep içindir. (Âşûr)

فَ  karinesiyle gelen cevap  فَمَا هُمْ مِنَ الْمُعْتَب۪ينَ  cümlesinde nefy harfi  مَا , nakıs fiil  ليس  gibi amel etmiştir. Haberi olan  مِنَ الْمُعْتَب۪ينَ ’ye dahil olan  مِنَ , zaiddir. Zaid harfler cümleyi tekid eder. Sübut ve istimrar ifade eden menfi isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.

İki cümlede de şart harfi olarak fiilin vuku bulma ihtimali zayıf olduğu durumlarda kullanılan  اِنْ  harfi gelmiştir. Buradaki  اِنْ  harfi, aslında böyle bir şeyin olmayacağını, olsa bile çok zayıf bir ihtimal olduğunu ifade eder. 

يَسْتَعْتِبُوا  fiili istifiâl babındadır. Sülasisi  عتب ’dir.  مُعْتَب۪ينَ  ise aynı fiilin  افعال  babındaki ismi mef’ûlüdür. Bu iki kelime arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.