Fussilet Sûresi 49. Ayet

لَا يَسْـَٔمُ الْاِنْسَانُ مِنْ دُعَٓاءِ الْخَيْرِۘ وَاِنْ مَسَّهُ الشَّرُّ فَيَؤُ۫سٌ قَنُوطٌ  ...

İnsan, hayır (mal, mülk, genişlik) istemekten usanmaz. Fakat başına bir kötülük gelince umutsuzluğa düşer, yıkılır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَا
2 يَسْأَمُ usanmaz س ا م
3 الْإِنْسَانُ insan ا ن س
4 مِنْ -ten
5 دُعَاءِ istemek- د ع و
6 الْخَيْرِ hayır (iyilik) خ ي ر
7 وَإِنْ ama eğer
8 مَسَّهُ kendisine dokunursa م س س
9 الشَّرُّ bir şer ش ر ر
10 فَيَئُوسٌ hemen üzülür ي ا س
11 قَنُوطٌ ümitsiz olur ق ن ط
 

“İyi” diye çevirdiğimiz metindeki hayır kelimesi, bu bağlamda özellikle zenginlik, sağlık, mevki, itibar, güç gibi dünyevî imkân ve menfaatleri ifade ettiği için kelimeyi bu bağlamda “çıkarına uygun şeyler” diye anlamak uygun olur.

Burada aslında Mekke putperestlerinin karakter yapısına dair bilgi verilmekle birlikte, daha genel olarak sağlıklı bir din ve ahlâk eğitiminden geçmemiş, ruhsal yetkinlik kazanmamış pek çok insanı da kuşatan bir karakter tipi tanıtılmaktadır. 49. âyette ilâhî vahyin terbiyesinden geçip gönül zenginliğine ulaşamamış, ruhsal arınmasını gerçekleştirememiş insanın dünyevî menfaatler konusundaki açgözlülüğü; ayrıca böyle birinin, yine ruhî gelişmemişlik ve mânevî yoksulluk nedeniyle hayatın mihnetleriyle, belâ ve sıkıntılarıyla karşılaştığında sergilediği dayanıksızlık, ümitsizlik ve karamsarlık dile getirilmektedir.

Bir sıkıntıdan sonra nimet ve bolluğa, rahatlığa kavuştuğunda bunu Allah’ın lutfu bilerek O’na şükran ve minnet duygularını arzetmek yerine, “Bu benim hakkımdır; bunu hak ederek kazandım; buna lâyık bir adam olduğum için Allah lutfetti” gibi sözler söylemek veya bu anlama gelebilecek küstahça bir tavır takınmak, 51. âyetteki ifadesiyle “arkasını dönüp uzaklaşmak” da açıkça Mekke putperestlerinin “cehâlet ve sefâhet” olarak anılan barbarlık zihniyetiyle örtüşen bir iman ve ahlâk yoksulluğu, hamlık ve cehâlet alâmeti, ahmakça bir kendini beğenmişlik ve kendine güven işaretidir. Kezâ bu tiplerin, “Rabbime varacak olsam bile O’nun huzurunda benim için güzel şeyler bulunduğundan eminim” şeklindeki ifadeleri de aynı zihniyet ve karakter yapısının dışa yansıması olan bir sorumsuzluk, ciddiyetsizlik ve küstahlık örneğidir. Bu âyetlerden çıkardığımız derse göre iman ve ahlâkta kemale ermiş olan kişi ise, tam aksine, Allah karşısında kulluğunun bilincinde olur; nimeti O’ndan bilir, sahip olduğunda şükreder, kaybettiğinde sabreder; yoklukta olduğu gibi varlıkta da Allah’a kulluğunu ve niyazını sürdürür; nihayet âhiret konusunda tam bir sorumluluk kaygısı duyar, buna göre yaşar, buna göre konuşur.

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 722-723
 

لَا يَسْـَٔمُ الْاِنْسَانُ مِنْ دُعَٓاءِ الْخَيْرِۘ 

 

Fiil cümlesidir. لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَسْـَٔمُ  damme ile merfû muzari fiildir.  الْاِنْسَانُ  fail olup lafzen merfûdur.  

مِنْ دُعَٓاءِ  car mecruru  يَسْـَٔمُ  fiiline mütealliktir. الْخَيْرِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 


 وَاِنْ مَسَّهُ الشَّرُّ فَيَؤُ۫سٌ قَنُوطٌ

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. Şart ve cevap cümlesinde şartın vuku bulma ihtimali şüpheli veya zayıfsa kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَسَّهُ  şart fiili fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. الشَّرُّ  fail olarak mahallen merfûdur. 

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  يَؤُ۫سٌ  mahzuf mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur. Takdiri, هو (O) şeklindedir.  قَنُوطٌ  mübtedanın ikinci haberi olup lafzen merfûdur.

 

لَا يَسْـَٔمُ الْاِنْسَانُ مِنْ دُعَٓاءِ الْخَيْرِۘ 

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil cümleye hudûs, istimrar ve teceddüt anlamları katmıştır. Ayrıca muzari fiilde muhatabın muhayyilesini (hayal gücünü) harekete geçirerek dikkatini artıran tecessüm özelliği vardır.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

الْاِنْسَانُ ’deki  ال  takısı ahd veya cinsin bütün fertlerini kapsadığı için istiğrak ifade eder.

Buradaki  الْاِنْسَانُ  kelimesini, müfessirlerin bazıları “cins”e hamletmiş ve insan cinsinin tamamının kastedildiğini söylemişlerdir. Müfessirlerin çoğu ise insan lafzıyla, yüz çevirenlerin kastedildiği görüşündedir. Hayr kelimesi, dünya ve ahiret hayırlarını toplayan bir kelimedir. Ancak kişilerin başka bir durumdaki tavrını anlatan ikinci cümle, الْخَيْرِ  kelimesiyle sadece dünya hayrı istendiğine delalet eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 2, s.227, Âşûr)

Bu ayet-i kerime işaret ediyor ki, insanoğlu hayır talep etme karakteri üzerine yaratılmıştır. Bu konuda ona usanma diye bir şey gelmez. Bu vasıf insan cinsine ait bir vasıf olup onların fertlerinin ekserisinin vasfıdır. Çünkü Allah'ın rahmetinden ümitsizlik ancak kâfirin yapacağı bir iştir ve Yüce Allah onu açıkça ifade edecektir.

Fakat kendisine bir şer zorluk ve sıkıntı dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülüverir. Allah'ın ihsanından ve rahmetinden aşırı biçimde ümidini keser.   قَنُوطٌ  aşırı bir ümitsizlik demektir. Böyle bir ümitsizlik içinde olan kişi hal ve durumundan belli olur. Kişi zayıflar ve bitkin hale gelir. (Rûhu’l Beyân, Âşûr)


وَاِنْ مَسَّهُ الشَّرُّ فَيَؤُ۫سٌ قَنُوطٌ

 

وَ ‘la gelen cümle makabline matuftur. Atıf sebebi tezattır. Şart üslubunda haberî isnaddır. Haber manalı olması, haber cümlesine atfını mümkün kılmıştır. Müspet mazi fiil sıygasındaki  مَسَّهُ الشَّرُّ  cümlesi şarttır. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.

فَ  karinesiyle gelen  فَيَؤُ۫سٌ قَنُوطٌ  cevap cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  يَؤُ۫سٌ  kelimesi takdiri  هو [O]  olan mahzuf mübtedanın haberidir.

قَنُوطٌ  ise tekid için gelmiş ikinci haberdir.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

الْخَيْرِۘ - الشَّرُّ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. 

يَؤُ۫سٌ - قَنُوطٌ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı, يَؤُ۫سٌ - دُعَٓاءِ  kelimeleri arasında ise tıbâk-ı hafî sanatı vardır.

لَا يَسْـَٔمُ الْاِنْسَانُ مِنْ دُعَٓاءِ الْخَيْرِۘ  cümlesiyle,  وَاِنْ مَسَّهُ الشَّرُّ فَيَؤُ۫سٌ قَنُوطٌ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

Bu kelam da, bir cinsin ekseri fertlerinin vasfını bütün cinse teşmil etmek kabilindendir. Zira Allah'ın rahmetinden ümit kesmek, ancak kâfirden sadır olmaktadır. (Ebüssuûd)

"Bakarsın ki, o hemen ümidini kesip, ümitsizliğini açığa vurmuştur" cümlesinde, şu iki açıdan tam bir mübalağa ve tekid bulunur:

a) فَعُول  vezninden dolayı,

b) Tekrardan dolayı... Ye's, kalbin sıfatlarındandır. Kunût ise, yüzde ve müşahede edilen hallerde, bu ümitsizliğin alametlerinin belirmesi demektir. (Fahreddin er-Râzî)