Şûrâ Sûresi 35. Ayet

وَيَعْلَمَ الَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَاۜ مَا لَهُمْ مِنْ مَح۪يصٍ  ...

Allah, böyle yapar ki, âyetlerimiz hakkında tartışanlar, kendileri için kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَيَعْلَمَ ve bilsinler ع ل م
2 الَّذِينَ
3 يُجَادِلُونَ tartışanlar ج د ل
4 فِي hakkında
5 ايَاتِنَا ayetlerimiz ا ي ي
6 مَا olmadığını
7 لَهُمْ kendileri için
8 مِنْ hiçbir
9 مَحِيصٍ kaçacak yer ح ي ص
 

İnsanın irade gücünü ve sahip olduğu yetenekleri yanlış yolda kullanması kendisi için kötü sonuçların doğmasına yol açar. Bu, madde âleminde geçerli olan kanunlar gibi bir kanun, bir kuraldır. Bu sonuçlardan kurtulmak için insanın ilâhî iradeye karşı bir mücadele vermeye kalkışması ise büyük bir densizlik ve boşuna ortaya konan bir çabadır.

31. âyetin ilk cümlesi genellikle şöyle açıklanmıştır: Ne kadar güçlü olursanız olun, nasıl bir yola başvurursanız vurun, yapıp ettiklerinize karşılık başınıza bir musibetin gelmesi mukadder ise ondan kaçamazsınız, bu konuda Allah’ı âciz bırakamazsınız, ilâhî iradeyi bertaraf edemezsiniz (Taberî, XXV, 33). Âyette yer alan “yeryüzünde” kaydı mekân açısından da genelliği ifade etmek içindir (İbn Âşûr, XXVII, 104); “nerede olursanız olun” anlamındadır (Hâzin, V, 413).

32-34. âyetlerde yüce Allah’ın kudretine karşı direnmenin anlam­sızlığını kavratmak üzere kolayca gözlemlenebilen bir tabiat olayına değinilmekte, gemilerin denizlerde yüzebilmesini sağlayan yasanın O’nun iradesinden kaynaklandığı hatırlatılmaktadır. 32. âyette geçen a‘lâm kelimesinin “dağlar” anlamı esas alınarak âyetin bu kısmına genellikle, “Denizde dağlar gibi akıp giden gemiler” şeklinde mâna verilmiştir (Zemahşerî, III, 406; İbn Atıyye, V, 37-38). Meâlde ise, bu tasvirin daha geniş biçimine yer verilen başka bir âyetteki mâna esas alınarak, “denizde (yelkenlerini) bayraklar gibi (açarak) süzülüp giden gemiler” anlamı tercih edilmiştir (bk. Rahmân 55/24). 33. âyette rüzgârın, gemilerin seyrine yardımcı olması özelliği ön plana çıkarılırken, 34. âyette -sırf rüzgâr faktörüne bağlanmaksızın- dilediği takdirde Allah Teâlâ’nın gemilerde bulunanları helâk edebileceği belirtilmiştir. Gemilerin hareketini sağlayan rüzgârdan söz edilirken bir taraftan sabrın diğer taraftan da şükrün övülmesi dikkat çekicidir.

 
 

وَيَعْلَمَ الَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَاۜ 

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَعْلَمَ  cümlesi mahzuf talil cümlesine matuftur. Takdiri, لينتقم منهم ويعلم  şeklindedir. 

يَعْلَمَ  fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  يُجَادِلُونَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.

يُجَادِلُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

ف۪ٓي اٰيَاتِنَا  car mecruru  يُجَادِلُونَ  fiiline mütealliktir. Mütekellim zamiri  نَاۜ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

يُجَادِلُونَ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi  جدل ’dir.   

Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.

 

مَا لَهُمْ مِنْ مَح۪يصٍ

 

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  لَهُمْ  car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. 

مِنْ  harfi zaiddir.  مَح۪يصٍ  lafzen mecrur, muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur.
 

وَيَعْلَمَ الَّذ۪ينَ يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَاۜ مَا لَهُمْ مِنْ مَح۪يصٍ

 

Ayet mukadder bir ta’liliye cümlesine matuftur. Takdiri …فرقهم لينتقم منهم (Onlardan intikam almak ve ...  için ayırdı.) dir. 

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mef’ûl konumundaki cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ‘nin sılası olan  يُجَادِلُونَ ف۪ٓي اٰيَاتِنَا  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Muzari fiil hudûs, teceddüt ve istimrar ifade eder. Ayrıca muzari fiildeki tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesi harekete geçer.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اٰيَاتِنَا  izafetinde ayetlerin azamet zamirine muzâf olması ayetlere tazim ve teşrif ifade eder.

يَعْلَمَ - اٰيَاتِنَا  kelimeleri arasında gaibden mütekellime geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır.

Buradaki illet; 33. ayetteki eğer O, dilerse rüzgarı durdurur sözü ile başlayan bütün olayların illetidir. Yani bütün bunlar O’nun ayetlerinin, bütün mahlukatı ile olan ilişkisindeki kudretinin tecellisi içindir ki mücadele edenler O’ndan başka hiçbir kurtarıcı olmadığını anlasınlar. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 3, s.213)

Bu ayet-i kerime mukadder bir illet (sebep) üzerine atfedilmektedir. Mesela; böylece ayetlerimiz üzerinde tartışanlardan intikamını alsın ve Kur'an'ı yalanlayanlar, onu yeryüzünden silmek ve iptal etmek uğrunda çaba gösterenler kendilerine kaçacak bir yer olmadığını bilsinler. Buna göre ayetin manası; Allah dilerse bir kavmi helak eder, bir kavmi kurtarır ve bir kavmi de uyarır. (Rûhu’l Beyân)

مَا لَهُمْ مِنْ مَح۪يصٍ  cümlesi,  يَعْلَمَ  fiilinin iki mef’ûlü yerindedir. Menfi isim cümlesi formunda faide-i haber inkârî kelamdır. 

مَا ; nakıs fiil  ليس  gibi amel etmiştir. Cümlede takdim tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  لَهُمْ , mukaddem mahzuf habere mütealliktir. Muahhar mübteda olan  مِنْ مَح۪يصٍ۟ ‘deki  مِنْ  harfi zaiddir.Tekid ifade eder. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

مَح۪يصٍ  lafzı  حاص  fiilinin mimli masdarıdır. (Âşûr) 

مَح۪يصٍ  kelimesinde şiddetli korku manası da vardır ve aslında geyiğin sığınağı için kullanılır, geyiğin düşmanından kaçarken saklandığı yere  مَح۪يصٍ  denir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 2, s.218)

مَح۪يصٍ ‘deki nekrelik kesret ve tazim ifade eder. Olumsuz siyaktaki nekre, selbin umumuna işaret eder. Zaid  مِنْ  harfi sebebiyle kelime, ‘hiçbir’ anlamı kazanmıştır

Burada yer alan  مَح۪يصٍ  ”mahîs" kaçacak yer anlamındadır. Nasıl ki, gemiler durduğunda, ya da fırtına estiğinde onların kaçacak yerleri yoktur. Aynen bunun gibi öldükten sonra dirilmenin ardından da O'nun azabından kaçacak yerleri yoktur. O halde Allah'tan başka zarar verici ve fayda vericinin olmadığını itiraf etmekten başka çare yoktur. İnsanın başına gelen ne varsa mutlaka O'nun tesiriyle gelir. (Rûhu’l Beyân)