Zuhruf Sûresi 13. Ayet

لِتَسْتَوُ۫ا عَلٰى ظُهُورِه۪ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ اِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ وَتَقُولُوا سُبْحَانَ الَّذ۪ي سَخَّرَ لَنَا هٰذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِن۪ينَۙ  ...

O, bütün çiftleri yaratan, üzerlerine kurulasınız, sonra da, kurulduğunuzda, Rabbinizin nimetini hatırlayasınız ve “Bunu hizmetimize veren Allah’ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz” diyesiniz diye sizin için bindiğiniz gemileri ve hayvanları yaratandır.  (12 - 14. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لِتَسْتَوُوا binmeniz için س و ي
2 عَلَىٰ üzerine
3 ظُهُورِهِ onların sırtları ظ ه ر
4 ثُمَّ sonra
5 تَذْكُرُوا anmanız için ذ ك ر
6 نِعْمَةَ ni’metini ن ع م
7 رَبِّكُمْ Rabbinizin ر ب ب
8 إِذَا zaman
9 اسْتَوَيْتُمْ bindiğiniz س و ي
10 عَلَيْهِ onlara
11 وَتَقُولُوا ve (şöyle) demeniz için ق و ل
12 سُبْحَانَ şanı yücedir س ب ح
13 الَّذِي
14 سَخَّرَ hizmetimize verenin س خ ر
15 لَنَا bizim
16 هَٰذَا bunu
17 وَمَا yoksa
18 كُنَّا biz değildik ك و ن
19 لَهُ bunu
20 مُقْرِنِينَ (hizmetimize) yanaştıracak ق ر ن
 

Hayvanlardan binme, yük taşıma, bekçilik, tarla ve harman sürme gibi işlerde yararlanabilmek için onların ehlîleşme kabiliyetlerinin olması şarttır. Eğer yüce yaratıcı hayvanlara bu kabiliyeti vermeseydi, zikredilen hizmetlerinden istifade etmek mümkün olmazdı.

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 770
 

لِتَسْتَوُ۫ا عَلٰى ظُهُورِه۪ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ 

 

لِ  harfi, تَسْتَوُ۫ا  fiilini gizli  اَنْ  ile nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. 

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harf-i ceriyle birlikte  جَعَلَ  fiiline mütealliktir.

اَنْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’ den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَسْتَوُ۫ا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  

عَلٰى ظُهُورِه۪  car mecruru  تَسْتَوُ۫ا  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  هِ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

تَذْكُرُوا cümlesi  atıf harfi  ثُمَّ  ile makabline matuftur.  Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından  فَ  harfinin zıttıdır.  ثُمَّ  ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَذْكُرُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  

نِعْمَةَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  رَبِّ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 


 اِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ 

 

اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا : dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a) إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b) إِذَا ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اسْتَوَيْتُمْ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  اسْتَوَيْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.  عَلَيْهِ  car mecruru  اسْتَوَيْتُمْ  fiiline mütealliktir. 


 وَتَقُولُوا سُبْحَانَ الَّذ۪ي سَخَّرَ لَنَا هٰذَا 

 

تَقُولُوا  cümlesi atıf harfi وَ  ile  لِتَسْتَوُ۫ا  fiiline matuftur. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَقُولُوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  

سُبْحَانَ  mahzuf fiilin mef’ûlun mutlakı olup fetha ile mansubdur. Takdiri,  نسبّح (tesbih ederiz.) şeklindedir. Müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّـذ۪ٓي , muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası  سَخَّرَ لَنَا هٰذَا ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur. 

سَخَّرَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  لَنَا  car mecruru سَخَّرَ fiiline mütealliktir. İsmi işaret  هٰذَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 


وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِن۪ينَۙ

 

وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. كُنَّا  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  نَا  muttasıl zamiri  كُنَّا ’nın ismi olarak mahallen merfûdur.  لَهُ  car mecruru  مُقْرِن۪ينَ ‘e mütealliktir. 

مُقْرِن۪ينَ  kelimesi, كُنَّا ’nın haberi olup nasb alameti  ى ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar.

مُقْرِن۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

لِتَسْتَوُ۫ا عَلٰى ظُهُورِه۪ ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ اِذَا اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ 

 

Ayet önceki ayetin devamıdır.

Sebep bildiren harf-i cer lam-ı ta’lilin gizli  أنْ ‘le masdar yaptığı  لِتَسْتَوُ۫ا عَلٰى ظُهُورِه۪  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar-ı müevvel, mecrur mahalde olup önceki ayetteki  جَعَلَ  fiiline mütealliktir.

ثُمَّ تَذْكُرُوا نِعْمَةَ رَبِّكُمْ  cümlesi terâhî ve tertip ifade eden  ثُمَّ  ile makabline atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

رَبِّكُمْ  izafetinde Rabb isminin  كُمْ  zamirine muzâf olmasında, Rabbin insanlar üzerindeki ihsan ve faziletleri konusundaki rububiyetini hatırlatmak manası vardır. 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Allah Teâlâ’nın gemileri ve hayvanları yaratma sebeplerininin sayılması taksim sanatıdır. 

Şarttan mücerret  اِذَا  zaman zarfı  تَذْكُرُوا  fiiline mütealliktir. اِذَا ‘nın muzâfun ileyhi olan  اسْتَوَيْتُمْ عَلَيْهِ  cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, s. 107)

تَسْتَوُ۫ا - اسْتَوَيْتُمْ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

اسْتَوَيْ  kelimesinin ذكر 'in yanında tekrar edilmesi bu nimeti hissettirmeyi, şuurda ve hayalde bu manayı yerleştirmeyi tekid içindir. Çünkü ibarenin tekrarı ve kelamın uzatılmasının şanı, bir hakikati yerleştirmek istediği zamanlarda yapılmasıdır. Böyle zamanlarda tekrara başvurulur ve istenen hakikat yerleştirilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 4, s.75)


 وَتَقُولُوا سُبْحَانَ الَّذ۪ي سَخَّرَ لَنَا هٰذَا 

 

Cümle atıf harfi  و  ile … تَسْتَوُ۫ا  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eden muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur.

Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

تَقُولُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olarak gelen  سُبْحَانَ الَّذ۪ي سَخَّرَ لَنَا هٰذَا  cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır.  سُبْحَانَ  ifadesi, takdiri  نسبّح  olan fiilin mef’ûlü mutlakıdır.

Bu takdire göre mahzufla birlikte cümle, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber, talebî kelamdır. 

Muzâfun ileyh konumundaki has ism-i mevsûl  الَّـذ۪ٓي ’nin sılası olan  سَخَّرَ لَنَا هٰذَا  cümlesi, mazi fiil sıygasında gelerek temekkün ve istikrar ifade etmiştir. 

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107)

لَنَا  car mecruru سَخَّرَ  fiiline mütealliktir.  هٰذَا  mef’ûl olarak mahallen mansubdur. Car mecrur önemine binaen mef’ûlün önüne geçmiştir. Bu takdim-tehir sanatıdır. 

تَذْكُرُوا - تَقُولُوا  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

سُبْحَانَ (münezzeh) kelimesi masdardır, bu kelimenin fiili mahzuftur, kelamın aslı  إسباح  سُبْحَانَ (sübhanı tesbih et) şeklindedir. Tesbîh'in manası “takdis ve tenzih etmek”tir. O'nun azametini, rububiyetinin izzetini ve ulûhiyetinin celâlini canlandırmadıkça kulluk olmaz. Kalpte bu manaların canlandırılması, kulun Rabbi hakkındaki marifetinin derecesine ve yakınlığına göredir. Dolayısıyla ne kadar insan varsa o kadar da farklı mana söz konusudur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 4, s.76)


وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِن۪ينَۙ

 

Ayetin son cümlesi,  وَ ’la gelen hal cümlesidir. Hal, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu bildirmek için kullanılan vasfı ifade eden ıtnâb sanatıdır.

كَان ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden menfi isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  لَهُ , ihtimam için amili olan  مُقْرِن۪ينَ ’ye takdim edilmiştir.

كَانَ ‘nin haberi olan  مُقْرِن۪ينَۙ ‘nin, ism-i fail kalıbıyla gelmesi durumun devamlılığına işaret etmiştir. İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsufa olan bağlılığına delalet eder. 

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan s.124)

مَا كَان li olumsuz sıygalar gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır. (Sâbûnî, Tefsir 3/79)