وَكَمْ اَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ فِي الْاَوَّل۪ينَ
Bundan sonraki âyetlerde putperestliğin anlamsızlığı ve çelişkileri, bir Allah’tan başka tanrı olmadığı, peygamberin söylediklerinin doğru olduğu konuları, müşriklerle tartışma üslûbu içinde verilecektir. Hz. Peygamber onlarla tartışırken üzülmesin, kendine kusur bulmasın ve gönül rahatlığı içinde tebliğ görevini yerine getirsin diye geçmiş ümmetler ile peygamberleri arasındaki benzer ilişkiler hatırlatılmaktadır.
“Gelip geçenlerin örnek hikâyeleri (Kur’an’da) daha önce de anlatılmıştır” diye tercüme ettiğimiz kısmı, “Öncekilerden nice benzerleri tarihe karışmıştır” şeklinde çevirmek de mümkündür.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 767وَكَمْ اَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ فِي الْاَوَّل۪ينَ
وَ istînâfiyyedir. كَمْ haberiyye olup, اَرْسَلْنَا fiilinin mukaddem mef’ûlu bihi olarak mahallen mansubdur.
كَمْ ‘i Haberiyye: Herhangi bir kavramın çok miktarda olduğunu belirtmek için kullanılan كَمْ ’dir. ‘Nice, ne, ne kadar çok’ gibi anlamlara gelir. Çokluktan kinaye için kullanılır.
كَمْ ’i haberiyyenin temyizi iki şekilde gelebilir:
1. Müfred mecrur veya cemi mecrur olarak gelir.
2. مِنْ harf-i ceri ile müfred mecrur veya cemi mecrur gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَرْسَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. مِنْ نَبِيٍّ car mecruru كَمْ ‘in temyizi olup mecrurdur. فِي الْاَوَّل۪ينَ car mecruru اَرْسَلْنَا fiiline mütealliktir.
اَرْسَلْنَا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi رسل ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَكَمْ اَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ فِي الْاَوَّل۪ينَ
وَ , istînâfiyyedir.
İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâğatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)
وَكَمْ اَرْسَلْنَا مِنْ نَبِيٍّ cümlesi 3. ayetteki إنّا جَعَلْناهُ قُرْآنًا عَرَبِيًّا cümlesine matuftur. Bu; kıssanın kıssaya atfı kabilindendir. (Âşûr)
Mütekellim Allah Teâlâ’dır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Teksir ifade eden haberiyye كَمْ , mukaddem mef’ûl olarak amilinin önüne geçmiştir.
اَرْسَلْنَا fiili, azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
Allah Teâlâ, Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Fâdıl Sâlih Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 467)
مِنْ نَبِيٍّ car mecruru كَمْ ’in temyizidir. Temyiz ifadeyi zenginleştiren ıtnâbdır. Bu şekilde kapalıyı açma özelliği yanında kaplama ve abartı özelliği de bulunduğundan anlam düz ifadeye oranla daha çarpıcı olarak yansıtılır.
Arapçada temyizli ifadeler tekid bildirir. Müsnedün ileyhin muhtevasında kapalı olarak bulunan birim temyizle açıkça belirtildiğinden tekrar dolayısıyla tekid ifade eder. (TDV Tekid)
نَبِيٍّ ’in nekre gelişi tazim ve kesret ifade eder.
فِي الْاَوَّل۪ينَ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla الْاَوَّل۪ينَ , içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü zaman ifade eden evvel , hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Mübalağa için bu üslup kullanılmıştır.