Zuhruf Sûresi 7. Ayet

وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ نَبِيٍّ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ  ...

(Onlar da) kendilerine gelen her peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَا ve
2 يَأْتِيهِمْ onlara gelmezdi ا ت ي
3 مِنْ hiçbir
4 نَبِيٍّ peygamber ن ب ا
5 إِلَّا
6 كَانُوا etmedikleri ك و ن
7 بِهِ onunla
8 يَسْتَهْزِئُونَ alay ه ز ا
 

Bundan sonraki âyetlerde putperestliğin anlamsızlığı ve çelişkileri, bir Allah’tan başka tanrı olmadığı, peygamberin söylediklerinin doğru olduğu konuları, müşriklerle tartışma üslûbu içinde verilecektir. Hz. Peygamber onlarla tartışırken üzülmesin, kendine kusur bulmasın ve gönül rahatlığı içinde tebliğ görevini yerine getirsin diye geçmiş ümmetler ile peygamberleri arasındaki benzer ilişkiler hatırlatılmaktadır.

“Gelip geçenlerin örnek hikâyeleri (Kur’an’da) daha önce de anlatılmıştır” diye tercüme ettiğimiz kısmı, “Öncekilerden nice benzerleri tarihe karışmıştır” şeklinde çevirmek de mümkündür.

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 767
 

وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ نَبِيٍّ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ

 

Ayet, atıf harfi وَ ‘la matuftur.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.

يَأْت۪يهِمْ  fiili  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir  هِمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

مِنْ  harf-i ceri zaiddir. نَبِيٍّ  lafzen mecrur, fail olarak mahallen merfûdur.

مِنْ  nefy, nehiy ve istifham ifadelerinden sonra gelen fail, mef’ûl ve mübtedaya dahil olduğunda zaid olur ve tekid bildirir. (M.Meral Çörtü Nahiv s.341) 

اِلَّا  hasr edatıdır.  كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ  cümlesi hal olarak mahallen mansubdur.

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde  iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harfi cerli veya zarflı isim). (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

كَانُوا   nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. 

كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamirdir, mahallen merfûdur.

بِه۪  car mecruru  يَسْتَهْزِؤُ۫نَ  fiiline mütealliktir. يَسْتَهْزِؤُ۫نَ  fiili  كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubdur.

يَسْتَهْزِؤُ۫نَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

يَسْتَهْزِؤُ۫نَ  fiili, sülâsi mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındandır. Sülâsisi  هزأ ‘dir. 

Bu bab fiile talep, tahavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.

 

وَمَا يَأْت۪يهِمْ مِنْ نَبِيٍّ اِلَّا كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ

 

Ayet, hükümde ortaklık nedeniyle atıf harfi  وَ ‘la önceki ayete atfedilmiştir. Hudûs, istimrar, teceddüt ve tecessüm ifade eden muzari fiil sıygasında gelmiş, faide-i haber inkârî kelamdır. Ayet, iki tekid hükmündeki kasr ve zaid harf olmak üzere üç unsurla tekid edilmiştir.

يَأْت۪يهِمْ  fiilinin faili konumundaki  نَبِيٍّ ‘e dahil olan  مِنْ  zaid harftir, tekid ifade eder. نَبِيٍّ ’deki nekrelik herhangi biri tazim, özel bir nev ifade edebilir.

كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ  cümlesi haldir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.

كَانُوا ’nin dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  بِه۪ , ihtimam için amili olan  يَسْتَهْزِؤُ۫نَ ‘ye takdim edilmiştir.

Cümlede müsnedin muzari fiil formunda gelmesi hükmü takviye, hudûs, istimrar ve teceddüt ifade eder. Ayrıca muzari fiil tecessüm özelliğiyle muhatabın dikkatini uyararak konuyu anlamasında yardımcı olur.

Nefy harfi  مَا  ve  istisna harfi  اِلَّا  ile oluşan kasr, mef’ûl ile hali arasındadır.  هِمْ  maksur/mevsûf,  كَانُوا بِه۪ يَسْتَهْزِؤُ۫نَ  maksurun aleyh/sıfat olmak üzere kasr-ı mevsuf ale’s sıfattır.

كَانَ ’nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde  كَانَ ‘nin Fiili ve Kur’an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi Sayı 41)

كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi, durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 103)

كَان ’nin haberi, isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Mûsâ , Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan s.124) 

Önceki ayetteki  اَرْسَلْنَا  fiiliyle, bu ayetteki  يَأْت۪يهِمْ  fiili arasında maziden muzariye geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır.

وَمَا يَأْت۪يهِمْ (Ne zaman bir peygamber gelse) ifadesi, halen devam eden geçmiş durumun hikayesidir; yani onlar bu hal üzere idiler. Burada, kavminin alay etmesi karşısında Peygamber (sav) teselli edilmektedir. (Keşşâf)

Bu kelam, kavminin istihza etmesinden dolayı Peygamberimizi (sav) teselli etmektedir. (Ebüssuûd)