Zuhruf Sûresi 8. Ayet

فَاَهْلَكْـنَٓا اَشَدَّ مِنْهُمْ بَطْشاً وَمَضٰى مَثَلُ الْاَوَّل۪ينَ  ...

Biz, onlardan daha çetinlerini de helâk ettik. Öncekilerin örneği geçti!
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَأَهْلَكْنَا biz de helak ettik ه ل ك
2 أَشَدَّ daha güçlü olanı ش د د
3 مِنْهُمْ bunlardan
4 بَطْشًا yakalayarak ب ط ش
5 وَمَضَىٰ ve geçti م ض ي
6 مَثَلُ örneği م ث ل
7 الْأَوَّلِينَ öncekilerin ا و ل
 

Bundan sonraki âyetlerde putperestliğin anlamsızlığı ve çelişkileri, bir Allah’tan başka tanrı olmadığı, peygamberin söylediklerinin doğru olduğu konuları, müşriklerle tartışma üslûbu içinde verilecektir. Hz. Peygamber onlarla tartışırken üzülmesin, kendine kusur bulmasın ve gönül rahatlığı içinde tebliğ görevini yerine getirsin diye geçmiş ümmetler ile peygamberleri arasındaki benzer ilişkiler hatırlatılmaktadır.

“Gelip geçenlerin örnek hikâyeleri (Kur’an’da) daha önce de anlatılmıştır” diye tercüme ettiğimiz kısmı, “Öncekilerden nice benzerleri tarihe karışmıştır” şeklinde çevirmek de mümkündür.

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 767
 

فَاَهْلَكْـنَٓا اَشَدَّ مِنْهُمْ بَطْشاً

 

Ayet, atıf harfi  فَ  ile  مَا يَأْت۪يهِمْ ‘e matuftur. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Fiil cümlesidir.  اَهْلَكْـنَٓا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.  اَشَدَّ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Aslında mukadder mevsufun sıfatıdır. Takdiri, قوما أشدّ  (Daha sert, şiddetli bir kavim) şeklindedir.

مِنْهُمْ  car mecruru  اَشَدَّ ‘ye mütealliktir. بَطْشاً  temyiz olup fetha ile mansubdur.

Temyiz; kendisinden önce geçen mübhem (manası açık olmayan) bir ismin manasına açıklık getiren camid, nekre bir isimdir. Yani; çeşitli manalar kastedilmeye elverişli önceki isim veya cümleden asıl maksadın ne olduğunu açıklamak üzere zikredilen camid (türememiş), mansub ve nekre isme temyiz denir. Temyizin manasını açıkladığı önceki isme veya cümleye de mümeyyez denir. Temyiz harfi cerli ve izafetle gelmediği müddetçe mansubdur. Mümeyyezin îrabı ise cümledeki yerine göredir. Temyiz Türkçeye “bakımından, …yönünden” şeklinde tercüme edilebilir. Temyizi bulmak için “ne bakımdan, hangi açıdan?” soruları sorulur.Temyiz ikiye ayrılır:

1. Melfûz mümeyyez: Söylenmiş, cümlede görülen mümeyyez.

2. Melhûz mümeyyez: Düşünülen, cümlede açık olarak görülemeyen mümeyyez.

(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

اَهْلَكْـنَٓا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  هلك ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.   


 وَمَضٰى مَثَلُ الْاَوَّل۪ينَ

 

Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir. مَضٰى  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. مَثَلُ  fail olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. الْاَوَّل۪ينَ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

 

فَاَهْلَكْـنَٓا اَشَدَّ مِنْهُمْ بَطْشاً وَمَضٰى مَثَلُ الْاَوَّل۪ينَ

 

Ayet, atıf harfi  فَ  ile öncesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

اَهْلَكْـنَٓا  fiili, azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

İsm-i tafdil kalıbında gelerek mübalağa ifade eden  اَشَدَّ  mef’ûldür veya takdiri  قوما (Bir kavim) olan mahzuf mef’ûlün sıfatıdır.

مِنْهُمْ  car mecruru  اَشَدَّ ‘ye mütealliktir. بَطْشاً  temyizdir. Temyiz, anlamı güçlendirip tamamlamak için yapılan ıtnâb sanatıdır. 

Arapçada temyizli ifadeler tekid bildirir. Müsnedün ileyhin muhtevasında kapalı olarak bulunan birim temyizle açıkça belirtildiğinden tekrar dolayısıyla tekid ifade eder. (TDV Tekid)

5. ayette  عَنْكُمُ ’daki muhatap zamirinden bu ayette  مِنْهُمْ ’la gaib zamire iltifat edilmiştir.

Burada "onlardan" zamiri, önceki geçenler yerine değil, muhatap olan kavim yerine kullanılmıştır. Onun için buna göre "sizden" denilmesi gerekirdi. Fakat bunda Peygamber'e de bir işaret ihtimalinden dolayı "hitab"dan (ikinci şahıstan) "gıyab"a (üçüncü şahısa) geçilerek; ifade, iltifat biçiminde yalnız Peygamber'e yöneltilmiştir ve bu şekilde ona özel bir değer vermekle teselli yapılmıştır. (Elmalılı ve Âşûr)

وَ مَضٰى مَثَلُ الْاَوَّل۪ينَ  cümlesi  اَهْلَكْـنَٓا ’ya matuftur.  وَ ’ın istînâfiyye olması da caizdir.

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

اَشَدَّ مِنْهُمْ (onlardan daha güçlülerini) ifadesindeki zamir aşırı giden topluluğa racidir; çünkü hitap artık onlardan Peygamber’e (sav) çevrilmiştir; onlar hakkında kendisine bilgi verilmektedir. Öncekilerin durumu daha önce geçmişti. Yani onların atasözü yerine geçmeyi hak edecek şaşırtıcı hal ve hikayeleri Kur’an’da birden fazla yerde geçmiştir. Bu, Peygamber (sav) için bir vaat, onlar için de bir tehdittir. (Keşşâf)

Ayetin başındaki  فَ  harfi, istihzalarının hemen arkasından araya mühlet girmeden onların helak edildiği manasını taşır, yani tertip içindir. Çünkü apaçık ayetlerle, ezici mucizelerle, hidayetle, apaçık otoriteyle alay etmek Allah katında günahların, çirkin davranışların en kötülerinden, en tiksindiricilerinden biridir, ki bu durumda olanlara mühlet verilmez. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 4, s.54)