Zuhruf Sûresi 79. Ayet

اَمْ اَبْرَمُٓوا اَمْراً فَاِنَّا مُبْرِمُونَۚ  ...

Yoksa (gerçeği kabul etmeme konusunda) bir işe kesin karar mı verdiler? Şüphesiz biz de (onları cezalandırmakta) kararlıyız.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَمْ yoksa
2 أَبْرَمُوا kararlaştırdılar (mı?) ب ر م
3 أَمْرًا bir iş ا م ر
4 فَإِنَّا elbette biz de
5 مُبْرِمُونَ kararlıyız ب ر م
 

Sûrenin sonunda yine ana konuya, peygamberin tevhid mücadelesine dönülüyor. Fıtrî aklın hükümlerinden, müşriklerin inanç ve pratiklerinden de yararlanılarak putların tanrı olamayacağı, Allah’tan başka hiçbir varlıkta tanrılık niteliklerinin bulunmadığı, Allah’ın çocuğunun olmasının düşünülemeyeceği, bunun Tanrı kavramına ve O’nun temel niteliklerine ters düştüğü ikna edici bir üslûp içinde açıklanıyor.

79. âyetin geliş sebebi olarak, hicrete yakın günlerde Mekkeli müşriklerin toplanıp Hz. Peygamber’i öldürme kararı almaları olayı zikredilmiştir. Onlar bu kararı almışlar, fakat Allah’ın ezelde verdiği karar gerçekleşmiş, Peygamber efendimiz kurulan tuzaktan kurtulmuştur.

89. âyet bütün tebliğciler için geçerli bir ilkeyi ifade etmektedir: Tebliğcinin vazifesi bildirmektir, yapılacak her şey yapıldıktan sonra inkârda direnenler kendi hallerine bırakılır, insanları zorla imana getirmek için savaşılmaz, farklı inanç taşıyanlarla barış içinde yaşanır. Savaşın sebebi karşı tarafın hukuk tanımazlığıdır, insan hak ve hürriyetlerine saldırmasıdır. Bunlar engellenir, hak ve özgürlükler kurtarılır, hür düşünceleri ve iradeleri ile inkârı seçenlerin gerçeği anlamaları ya zamana veya âhirete bırakılır.

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 787-788
 

اَمْ اَبْرَمُٓوا اَمْراً فَاِنَّا مُبْرِمُونَۚ

 

اَمْ  munkatı’dır.  بل  ve hemze manasındadır.  اَمْ  atıf harfi hemzenin muadilidir. Çoğunlukla soru edatlarıyla birlikte kullanılır ve muhataptan bu edatın öncesi ile sonrasındaki unsurlardan birini tayin ve tercih etmesini zorunlu kılar. Genellikle soru edatı olan hemze ile (اَ) birlikte kullanılır. İkiye ayrılır: 1. Muttasıl  اَمْ  2. Munkatı’  اَمْ (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

اَبْرَمُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. اَمْراً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن فعلوا ذلك (Böyle yaparsanız) şeklindedir. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. نَا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

مُبْرِمُونَ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup ref alameti و’dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar. 

مُبْرِمُونَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اَمْ اَبْرَمُٓوا اَمْراً 

 

 

Müstenefe olan ilk cümle  اَمْ اَبْرَمُٓوا اَمْراً , istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.  اَمِ , hemze ve intikal ifade eden  بل  manasını taşıyan munkatı’dır. Buradaki hemze inkârî manadadır. Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen, soru, sorup cevap bekleme kastı taşımadan, takrir ve tehdit manasına geldiği için mecâz-ı mürsel mürekkebdir.

Mef’ûl olan  اَمْراً ‘in nekre gelişi nev ifade eder.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Sorunun cevabını bilmemesi veya cevap beklemesi söz konusu olmadığı için ayette tecâhül-i ârif sanatı vardır.

[Yoksa onlar işi sağlam mı tutmuşlar?!] sözündeki  اَمْ  harfi,  بل  ve hemze manasındadır.. بل 'in manası, intikâlî idrâbdır. Bir manadan, yani ebedî kalacakları cehennem azabının içinden, başka bir manaya, yani içinde yaşadıkları korkunç hapishanelere düşmelerine sebep olan amelleri yapıyor oldukları dünya hallerine geçilmiştir. Buradaki hemzenin manası, takrir veya tetkiktir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 4, s.342) 

Önceki ayetteki  اَكْثَرَكُمْ ‘den, bu ayette gaib zamire iltifat vardır.

اَبْرَمُٓوا , bir ipi katlayıp sağlam bükmektir. Bu manadan her ne şekilde olursa olsun, bir şeyi sağlamlaştırmak manasına da kullanılır. Mübrem; muhkem, sağlam demektir. (Elmalılı Hamdi Yazır)


 فَاِنَّا مُبْرِمُونَۚ

 

Rabıta harfi  فَ  , mahzuf şartın cevabının başına gelmiştir. Bu cevap cümlesi 

اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Takdiri  إن فعلوا ذلك (Böyle yaparsanız) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, faide-i haber inkari kelamdır. 

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ  ve isim cümlesi olmak üzere iki tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اِنَّ ’nin haberi olan مُبْرِمُونَ , ism-i fail vezninde gelerek sübut ve istimrar ifade etmiştir.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Tevbe Suresi, 120-121) (Halidî, Vakafat, s. 80)

İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Failin İfade Göstergesi (Manaya Delâleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)

مُبْرِمُونَۚ ‘nin mef’ûlü önceki cümlenin delaletiyle mahzuftur. (Âşûr)

Ayetteki cümleler arasında ihtibâk sanatı vardır. اَمْ اَبْرَمُٓوا اَمْراً  sözünden sonra sadece  مُبْرِمُونَۚ  lafzıyla yetinilmiş  اَمْراً , hazf edilmiştir. 

İhtibâk, sözden düşürülmüş olan kelime veya ifadelerin, zikredilen kelime veya ifadeden hareketle tespit edilerek yerine konulmasıdır. (Suyûtî, İtkân, II, 831) 

اَبْرَمُٓوا - مُبْرِمُونَۚ  kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. Bu iki kelime arasında müşakele sanatı vardır.

Bu kelimelerin biri isim diğeri fiil olarak gelmiştir. Çünkü Onların bu işte kararlı oluşları gerçekleşmiştir. Allah Teâlâ’nın kararlılığı ise bir vaaddir. Allah’ın onların kararlılığını bozacağı vaadidir. Çünkü ism-i fail aslında şimdiki hale delalet eder. (Âşûr)