Duhân Sûresi 47. Ayet

خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ  ...

(Allah, görevli meleklere şöyle der:) “Tutun onu, cehennemin ortasına sürükleyin.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 خُذُوهُ tutun onu ا خ ذ
2 فَاعْتِلُوهُ sürükleyin ع ت ل
3 إِلَىٰ
4 سَوَاءِ ortasına س و ي
5 الْجَحِيمِ cehennemin ج ح م
 

Dünyanın fâni, insanların ölümlü oldukları açıklanınca yeniden dirilişi takip edecek zaman içinde nelerin olacağı, insanların dünyada yapıp ettiklerine göre ebedî hayatta nelerle karşılaşacakları, kötüleri bekleyen cehennemin nasıl bir yer olduğu, oraya girenlerin çekecekleri ceza; iyiler için hazırlanmış olan cennetin tasviri, buraya girme bahtiyarlığına erecek olanların nâil olacakları çeşitli nimetler, insanların dünyadaki idrakleri, hayalleri, arzuları ve korkularından yola çıkılarak, bu kavramlarla anlatılmaktadır.

“Yargı günü”nden maksat kıyameti takip edecek olan sorgulama ve yargılamanın yapılacağı zamandır. Bu muhâkeme sonunda iyiler ve kötüler, suçlular ve mâsumlar, zalimler ve mazlumlar, cennetlikler ve cehennemlikler birbirinden ayrılacak, herkes dünyada yaptıklarının karşılığını elde edecektir.

43. âyetteki “zakkum ağacı” cehennemde bulunan ve azap için kulla­nılan bir ağaçtır (bk. Sâffât 37/62).

49. âyette geçen “Sen güçlü ve değerlisin” sözü, dünyada güçlerine güvenen, kendilerini değerli ve önemli bilen, böyle kabul ettiren, bu sayede kendilerine kimsenin dokunamayacağını zanneden kimselerin âhiretteki âcizlik ve çaresizliklerini, alaycı bir üslûpla dile getirmektedir.

56. âyette “İlk ölümlerinden başka bir ölüm tatmayacaklar” buyuruluyor. Mü’min (Gāfir) sûresinde (40/11) ise iki kere öldürme ve iki kere diriltme olacağı ifade edilmişti. “İlk ölümleri” ifadesinden, her ikisi de gelip geçtiği ve “önceki” niteliğini aldığı için “dünyada ve berzahta vuku bulan iki ölüm” kastedilmiş olabilir. Bu ihtimali de geçerli görmekle beraber bize daha güçlü gelen ihtimal, dünya hayatının sonundaki ölümün kastedilmiş olmasıdır. Çünkü burada dünya ile âhiret, geçici ile ebedî, sonunda ölüm bulunan hayat ile bulunmayan hayat karşılaştırılmaktadır. Hangi ihtimal geçerli olursa olsun insanların defalarca ölüp dirileceklerini değil, dünya hayatı sonunda bir kere öleceklerini ifade eden âyet, reenkarnasyon inancını da reddetmiş olmaktadır (bk. Bakara 2/28).

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 799-800
 

خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ

 

Ayet, mukadder bir söz için mekulü’l-kavl olarak mahallen mansubdur. Takdiri, يقول الله للزبانية (Allah zebanilere şöyle der) şeklindedir. 

Fiil cümlesidir.  خُذُوهُ  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

فَاعْتِلُوهُ  atıf harfi  فَ  ile mukadder mekulü’l-kavl cümlesine matuftur. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اعْتِلُوهُ  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  

اِلٰى سَوَٓاءِ  car mecruru  اعْتِلُوهُ  fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır.  الْجَح۪يمِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 
 

خُذُوهُ فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ

 

Mukadder bir sözün mekulü’l-kavli olan ayet fasılla gelmiştir. Takdiri, يقول الله للزبانية  (Allah zebanilere şöyle der) şeklindedir. Bu takdire göre cümle, muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mekulü’l-kavl cümlesi olan  خُذُوهُ , emir üslubunda talebî inşaî isnaddır. Aynı üslupta gelen فَاعْتِلُوهُ اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ  cümlesi atıf harfi  فَ  ile öncesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

اِلٰى سَوَٓاءِ  car mecruru اعْتِلُو  fiiline mütealliktir.  جَح۪يمِ  muzâfun ileyhtir.

فَاعْتِلُوهُ  -  خُذُوهُ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

فَاعْتِلُوهُ  sıygası Kur’an-ı Kerîm'de bu ayetten başka bir yerde gelmemiştir. Bu kelimenin sülâsî şekli Kalem Suresinde  عُتُلٍّ (kaba ve haşin) şeklinde gelmiştir. Râğıb'ın dediği gibi: “Malı kendisine doğru çeken obur ve malı başkasından men eden cimri kişi” demektir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 5, s.159)

اِلٰى سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ [Cahîm'in ortasına] sözü, cahîm'in ortasında tutuşan ateşin daha kuvvetli ve daha şiddetli olması dolayısıyladır. Burada,  سَوَٓاءِ الْجَح۪يمِۚ  sözü tercih edilmiştir, bunda o kişinin farklılığına işaret vardır. O, nâr (ateş) ehlinin çoğunluğu gibi değildir, onların arasından özel biridir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 5, s.160)