Duhân Sûresi 48. Ayet

ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ  ...

“Sonra başının üstüne kaynar su azabından dökün.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ثُمَّ sonra
2 صُبُّوا dökün ص ب ب
3 فَوْقَ üstüne ف و ق
4 رَأْسِهِ başının ر ا س
5 مِنْ -ndan
6 عَذَابِ azabı- ع ذ ب
7 الْحَمِيمِ kaynar su ح م م
 

Dünyanın fâni, insanların ölümlü oldukları açıklanınca yeniden dirilişi takip edecek zaman içinde nelerin olacağı, insanların dünyada yapıp ettiklerine göre ebedî hayatta nelerle karşılaşacakları, kötüleri bekleyen cehennemin nasıl bir yer olduğu, oraya girenlerin çekecekleri ceza; iyiler için hazırlanmış olan cennetin tasviri, buraya girme bahtiyarlığına erecek olanların nâil olacakları çeşitli nimetler, insanların dünyadaki idrakleri, hayalleri, arzuları ve korkularından yola çıkılarak, bu kavramlarla anlatılmaktadır.

“Yargı günü”nden maksat kıyameti takip edecek olan sorgulama ve yargılamanın yapılacağı zamandır. Bu muhâkeme sonunda iyiler ve kötüler, suçlular ve mâsumlar, zalimler ve mazlumlar, cennetlikler ve cehennemlikler birbirinden ayrılacak, herkes dünyada yaptıklarının karşılığını elde edecektir.

43. âyetteki “zakkum ağacı” cehennemde bulunan ve azap için kulla­nılan bir ağaçtır (bk. Sâffât 37/62).

49. âyette geçen “Sen güçlü ve değerlisin” sözü, dünyada güçlerine güvenen, kendilerini değerli ve önemli bilen, böyle kabul ettiren, bu sayede kendilerine kimsenin dokunamayacağını zanneden kimselerin âhiretteki âcizlik ve çaresizliklerini, alaycı bir üslûpla dile getirmektedir.

56. âyette “İlk ölümlerinden başka bir ölüm tatmayacaklar” buyuruluyor. Mü’min (Gāfir) sûresinde (40/11) ise iki kere öldürme ve iki kere diriltme olacağı ifade edilmişti. “İlk ölümleri” ifadesinden, her ikisi de gelip geçtiği ve “önceki” niteliğini aldığı için “dünyada ve berzahta vuku bulan iki ölüm” kastedilmiş olabilir. Bu ihtimali de geçerli görmekle beraber bize daha güçlü gelen ihtimal, dünya hayatının sonundaki ölümün kastedilmiş olmasıdır. Çünkü burada dünya ile âhiret, geçici ile ebedî, sonunda ölüm bulunan hayat ile bulunmayan hayat karşılaştırılmaktadır. Hangi ihtimal geçerli olursa olsun insanların defalarca ölüp dirileceklerini değil, dünya hayatı sonunda bir kere öleceklerini ifade eden âyet, reenkarnasyon inancını da reddetmiş olmaktadır (bk. Bakara 2/28).

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 799-800
 

ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ

 

Ayet,  ثُمَّ  atıf harfi ile  اعْتِلُوهُ  cümlesine matuftur.  ثُمَّ  tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir.

ثُمَّ  edatı mertebe açısından terahi manasınadır. Yani; aralıklarla, zaman içinde serpiştirilerek peyderpey olabilecek durumları bildirmektedir. 

Fiil cümlesidir. صُبُّوا  fiili  نَ ‘un hazfıyla mebni fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  فَوْقَ  zarfı mekân olup  صُبُّوا  fiiline mütealliktir.

رَأْسِه۪  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  مِنْ  harf-i ceri zaiddir.

عَذَابِ  lafzen mecrur, mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. الْحَم۪يمِۜ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  

 

ثُمَّ صُبُّوا فَوْقَ رَأْسِه۪ مِنْ عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ

 

Cümle terâhî ve rütbe ifade eden (Âşûr)  ثُمَّ  ile makabline atfedilmiştir. Emir üslubunda talebî inşaî isnaddır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

ثُمَّ  atıf harfidir. Asıl manası ‘tertip ve mühlet’ olmasına rağmen burada ‘başa dökülen azap’ şeklindeki ‘hakir görmek’ manasındaki değişikliğe dikkat çekmek için gelmiştir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 5, s.161)

الصَّبُّ : Bir şeyin bir mazrufa dökülmesi demektir.  صَّبُّ  fiili azaba müteaddi olmaz. Çünkü azap manevi bir emir olup dökülmez.  صَّبُّ  azabı hızlandırmak ve kuvvetlendirmek için müstear lafız olup, bunu duyan günahkârın korkutulmasını sağlayan bir temsil içindir. (Âşûr) 

فَوْقَ  zaman zarfı  صُبُّوا  fiiline mütealliktir. 

مِنْ  tekid ifade eden zaid harftir.  عَذَابِ الْحَم۪يمِ  lafzen mecrurdur. Mef’ûl olarak mahallen mansubdur.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Mekan zarfı  فَوْقَ رَأْسِه۪ , durumun önemini vurgulamak için mef’ûle takdim edilmiştir.

عَذَابِ الْحَم۪يمِۜ  ifadesinde mecazî isnad vardır.  الْحَم۪يمِۜ ‘kaynama derecesine ulaşmış su’ demektir ve dökülen azap değil kaynar sudur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 5, s.161)