Duhân Sûresi 5. Ayet

اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ  ...

Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet olarak biz peygamberler göndermekteyiz. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.  (4 - 7. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 أَمْرًا emir ا م ر
2 مِنْ
3 عِنْدِنَا katımızdan olan ع ن د
4 إِنَّا çünkü biz
5 كُنَّا biz ك و ن
6 مُرْسِلِينَ elçi göndericiyiz ر س ل
 

Bu âyetlerde “bütün işler”in o gecede ayrıldığından söz edilmiş olmakla beraber özellikle Kur’an’ın o gecede ayrıldığı açıklanmaktadır; yani “O gece bütün hikmetli işlerin ayrıldığı bir gecedir; Kur’an da işte o gecede ayrılmıştır” denilmektedir. “Ayrılma” kelimesinin öncesinde ve sonrasında “indirme” ve “gönderme” zikredildiğine göre, kelimenin buradaki mânası da açıklanmış olmaktadır. Allah’ın emriyle veya bir başka yoruma göre Allah’ın emri (işi) olarak ayrılan / gönderilen / indirilen şey Kur’an’dır. Ayırmaktan maksat indirmek, Cebrâil ve Hz. Peygamber aracılığı ile insanlara göndermektir. “İndirme ve gönderme” yanında “ayırma ve ayrılma” kelimesinin de kullanılması, ister Kur’an olsun, ister hükmü verilmiş, zamanı gelmiş diğer hikmetli işler olsun hepsinin, bir bütün içinden ayrılarak kuvveden fiile, kaderden kazâya, takdirden tekvîne, bilgi ve tasarıdan gerçekleştirme ve yaratmaya geçirildiğini anlatma amacına yöneliktir. Nitekim İsrâ sûresinde (17/106) Kur’an’ın bütününden ayrılan parçaların yeri ve zamanı geldikçe Hz. Peygamber’e gönderilmesi aynı kelime ile “ayırdık” denilerek ifade edilmiştir.

Yukarıda meâli verilen ve açıklanan altı âyette Kur’an’la ilgili olarak şu önemli nitelik ve özellikler, âdeta altları çizilerek açıklanmıştır:

1. Kur’an, Allah’ın üzerine yemin edeceği kadar önemli bir kitaptır;

2. Onu Allah göndermiştir; 3. Şerefi ve önemine lâyık bir mübarek gecede göndermeye başlamıştır; 4. Allah insanlık tarihi boyunca peygamberler ve kitaplar göndererek kullarına doğru yolu göstermiş, onları uyarmıştır. Kur’an da bu seriden bir rehber, bir irşad ve uyarı kitabıdır; 5. Bütün bu nitelikleriyle o Allah’ın bir rahmetidir; kullarına olan sevgi ve merhametinin bir eseridir.

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 791-792
 

   Rasele رسل  :

  رَسْلٌ  sözcüğü temelde teenni ile gitmek/gönderilmektir. 

  رَسْلٌ sözcüğünde bulunan rıfk ve yumuşaklık anlamı düşünülerek nezaket ve teenni ile hareket etmesi emredildiğinde عَلَى رِسْلِك tabiri kullanılır. Kimi zamanda kökün gönderilme anlamı düşünülerek رَسُولٌ (elçi)sözcüğü türetilir.

  رَسُولٌ kelimesi bazen kişinin üstüne aldığı/yüklendiği söz ve bazen de sözü üstüne alan kimse için kullanılır.

  رَسُولٌ sözcüğü hem tekil hem çoğul için kullanılmaktadır. Bazen çoğulu رُسُلٌ şeklinde de gelir.

  رُسُل الّلهِ  ifadesinde bazen peygamberler bazen de melekler kastedilir.

  Gönderme/yollama anlamına gelen رَسُولٌ kelimesi hem insanlar hem de hoşa giden/gitmeyen şeylerle ilgili kullanılır. Bazen bu teshir yani zorla boyun eğdirilip sevk edilme şeklinde, bazen de seçme yetisine ve iradeye sahip kimselerin gönderilmesi ile ilgili kullanılır. Bazen de bırakma, serbest bırakma ve engel olmamak şeklinde olur.

  إرْسالٌ  Göndermek ise إمْساكٌ  tutmak sözcüğünün karşıtıdır. (Müfredat) 

  Kuran’ı Kerim’de if'al babında fiil ve dört farklı isim formunda toplam 513 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)

  Türkçede kullanılan şekilleri rasul, risâle, risâlet ve irsaliyedir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ

 

اَمْراً , masdardan naib mef’ûlü mutlak olup fetha ile mansubdur. Takdiri, فرقاً (Ayırmak) şeklindedir. 

Mef’ûlu mutlak: Fiil ile aynı kökten gelen masdardır. Mef’ûlu mutlak harf-i cer almaz. Harf-i cer alırsa hal olur. Mef’ûlu mutlak cümle olmaz. Mef’ûlu mutlak üçe ayrılır:

1. Tekid (Kuvvetlendirmek) İçin: Fiilin manasını kuvvetlendirir. Masdar olur. Daima müfreddir. Fiilinden sonra gelir. Türkçeye “muhakkak, şüphesiz, gerçekten, çok, iyice, öyle ki” diye tercüme edilir.

2. Nev’ini (Çeşidini) Belirtmek İçin: Fiilin nasıl meydana geldiğini ve nev’ini bildirir. Nev’ini bildiren mef’ûlu mutlak umumiyetle sıfat veya izafet terkibi halinde gelir. Tesniye ve cemi de olabilir. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “gibi, şeklinde, aynen, tıpkı, tam” diye tercüme edilir.

3. Adedini (Sayısını) Belirtmek İçin: Failin yaptığı işin sayısını belirtir. Adedini belirten mef’ûlu mutlak  فَعْلَةً  vezninden gelen bina-ı (masdar-ı) merreden yapılır.

مَرَّةً  kelimesi de mef’ûlu mutlak olur. Fiilinin önüne geçebilir. Türkçeye “kere, defa” diye tercüme edilir. Burada tekid için gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

مِنْ عِنْدِنَا  car mecruru  اَمْراً ‘in mahzuf sıfatına mütealliktir. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.


اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  نَا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. 

كُنَّا ‘nın dahil olduğu cümle  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  نَا  mütekellim zamiri  كَانَ ‘nin ismi olarak mahallen merfûdur. 

مُرْسِل۪ينَ  kelimesi  كَانَ ‘nin haberi olup nasb alameti  ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

مُرْسِل۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

اَمْراً مِنْ عِنْدِنَاۜ 

 

Ayet fasılla gelmiştir.  اَمْراً  kelimesi, اَنْزَلْنَا  fiilinin failinden veya mef’ûlünden haldir. Veya mahzuf fiilin mef’ûlu mutlakıdır. Takdiri,  أمرنا أمرًا مِنْ عِنْدِنَاۜ (Katımızdan bir emir verdik) şeklindedir.  مِنْ عِنْدِنَا  car mecruru,  اَمْراً ’in mahzuf sıfatına mütealliktir. Ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır. 

اَمْراً  kelimesi tekrar edilmiş ve nekre gelerek bu işin yüceliğine delalet ederek tazim bildirmiştir.

عِنْدِنَاۜ  izafeti, azamet zamirine muzâf olan  عِنْدِ ‘nin tazimine işaret eder.

Aslında  عِنْد۪  yakın mekan için kullanılan bir zarftır. Bir şeyin, bir şeydeki istikrarını ve onun üzerindeki otoritesini ifade için mecaz olarak kullanılır.  وعِنْدَهُ مَفاتِحُ الغَيْبِ  (Enâm/59) cümlesi de bunun gibidir. Bir şeyi kontrol altında tutmak manasında da mecazî olarak kullanılır.  وعِنْدَهُ عِلْمُ السّاعَةِ (Zuhruf/85) ve  وعِنْدَ اللَّهِ مَكْرُهُمْ  (İbrahim/46) ayetleri bu manadadır.  (Âşûr, Enam/57)

اَمْراً  kelimesiyle, nehyin zıddı olan emrin kastedilmiş olması da mümkündür. Bu durumda emir, ya  يُفْرَقُ  fiilinin masdarı olan  فرقاناً  kelimesinin yerine konacaktır -zira emr ve furkān kelimeleri, Allah’ın bir şeye hükmedip onu yazdığında onu emretmiş ve farz kılmış olması açısından aynı anlamdadır- ya da  اَنْزَلْنَاهُ  fiilindeki fail ve mef‘ûl zamirlerinden birinin hali olacaktır. Fail zamirinden hal olursa, bu durumda “Onu (Kur’an’ı) bir emir şeklinde emrederek indirdik. manasına gelir; ama eğer mef‘ûl zamirinden hal olursa bu durumda (Onu, yapılması gerektiği şekilde, katımızdan bir emir olduğu halde indirdik.) manasına gelir. (Keşşâf) 


اِنَّا كُنَّا مُرْسِل۪ينَۚ


Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ta’lil cümleleri ıtnâb sanatı babındandır. Nakıs fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. 

İsim cümleleri zamandan bağımsız sübut ifade ederler. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa  asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

 اِنَّ ‘nin haberi,  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesidir.  كَانَ ’nin haberi olan  مُرْسِل۪ينَ ’nin, ism-i fail kalıbıyla gelmesi durumun devamlılığına işaret etmiştir. İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsufa olan bağlılığına delalet eder.

İsim cümlesinde yer alan ism-i fail, çoğunlukla sübut ve süreklilik anlamı ifade eder. Fiil cümlesinde yer alan ism-i fail ise hudûs ve yenilenme anlamı ifade eder. İsm-i fail, isim cümlesi bağlamında kullanılıp başında tekid lâmı (lâm-ı muzahlaka) bulunursa bu durum sübut manasını artırır. (Muhammed Rızk, Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Arap Dili ve Belâgatı Anabilim Dalı, Kur’an-ı Kerim’de İsm-i Failin İfade Göstergesi (Manaya Delâleti, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Haziran/June 2020, 19/1: 405-426)

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan s.124)