Duhân Sûresi 6. Ayet

رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ  ...

Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet olarak biz peygamberler göndermekteyiz. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.  (4 - 7. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 رَحْمَةً rahmet olarak ر ح م
2 مِنْ -nden
3 رَبِّكَ Rabbi- ر ب ب
4 إِنَّهُ doğrusu O
5 هُوَ O
6 السَّمِيعُ işitendir س م ع
7 الْعَلِيمُ bilendir ع ل م
 

Bu âyetlerde “bütün işler”in o gecede ayrıldığından söz edilmiş olmakla beraber özellikle Kur’an’ın o gecede ayrıldığı açıklanmaktadır; yani “O gece bütün hikmetli işlerin ayrıldığı bir gecedir; Kur’an da işte o gecede ayrılmıştır” denilmektedir. “Ayrılma” kelimesinin öncesinde ve sonrasında “indirme” ve “gönderme” zikredildiğine göre, kelimenin buradaki mânası da açıklanmış olmaktadır. Allah’ın emriyle veya bir başka yoruma göre Allah’ın emri (işi) olarak ayrılan / gönderilen / indirilen şey Kur’an’dır. Ayırmaktan maksat indirmek, Cebrâil ve Hz. Peygamber aracılığı ile insanlara göndermektir. “İndirme ve gönderme” yanında “ayırma ve ayrılma” kelimesinin de kullanılması, ister Kur’an olsun, ister hükmü verilmiş, zamanı gelmiş diğer hikmetli işler olsun hepsinin, bir bütün içinden ayrılarak kuvveden fiile, kaderden kazâya, takdirden tekvîne, bilgi ve tasarıdan gerçekleştirme ve yaratmaya geçirildiğini anlatma amacına yöneliktir. Nitekim İsrâ sûresinde (17/106) Kur’an’ın bütününden ayrılan parçaların yeri ve zamanı geldikçe Hz. Peygamber’e gönderilmesi aynı kelime ile “ayırdık” denilerek ifade edilmiştir.

Yukarıda meâli verilen ve açıklanan altı âyette Kur’an’la ilgili olarak şu önemli nitelik ve özellikler, âdeta altları çizilerek açıklanmıştır:

1. Kur’an, Allah’ın üzerine yemin edeceği kadar önemli bir kitaptır;

2. Onu Allah göndermiştir; 3. Şerefi ve önemine lâyık bir mübarek gecede göndermeye başlamıştır; 4. Allah insanlık tarihi boyunca peygamberler ve kitaplar göndererek kullarına doğru yolu göstermiş, onları uyarmıştır. Kur’an da bu seriden bir rehber, bir irşad ve uyarı kitabıdır; 5. Bütün bu nitelikleriyle o Allah’ın bir rahmetidir; kullarına olan sevgi ve merhametinin bir eseridir.

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 791-792
 

رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ

 

رَحْمَةً  mef’ûlun lieclih olup fetha ile mansubdur. 

Fiilin oluş sebebini bildiren mef’ûldür. “Mef’ûlün lieclihi” veya “Mef’ûlün min eclihi” de denir. Mef’ûlün leh mansubdur. Fiile, “neden, niçin?” soruları sorularak bulunur.

Türkçede “için, -den dolayı, sebebiyle, -sın diye, ta ki zira, maksadıyla, uğruna” gibi manalara gelir. Mef’ûlün leh fiilinin önüne geçebilir.

2 tür kullanımı vardır: 1) Harf-i cersiz kullanımı. 2) Harf-i cerli kullanımı

Harf-i cersiz olması için şu şartlar gereklidir:

a. Mef’ûlün leh, cümledeki fiilin masdarı dışında bir masdar olmalıdır.

b. Nekre (belirsiz) olmalıdır.

c. Mef’ûlün leh olacak masdarın (iç duygularımızı ifade ettiğimiz, “saygı göstermek, küçümsemek, korkmak, bilmek, bilmemek” gibi) kalbî fiillerden olması gerekir.

d. Fiilin faili ile mef’ûlün faili aynı olmalıdır.

e. Fiilin oluş zamanı ile mef’ûlün lehin oluş zamanı aynı olmalıdır.

Not: Mef’ûlün lehin harf-i cersiz kullanılabilmesi için yukarıdaki 5 şartın beraber bulunması gerekir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مِنْ رَبِّكَ  car mecruru  رَحْمَةً ‘in mahzuf sıfatına mütealliktir. Muttasıl zamir  كَۜ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.


 اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ

 

İtiraziyyedir.İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  هُ  muttasıl zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. 

هُوَ  fasl zamiridir. Zamiru’l Fasl (ضَمِيرُ الفَصْلِ  Ayırma Zamiri): Umumiyetle mübteda marife, haberse nekre gelir: Ancak, haber mübteda gibi marife olunca çoğu defa aralarında -îrabdan mahalli olmayan- bir zamir bulunur. Haber ile sıfatı birbirinden ayırdığı için buna “zamiru’l fasl” (ضَمِيرُ الفَصْلِ  ayırma zamiri) denir.

 Zamirler ne mevsuf ne de sıfat olurlar. Bundan dolayı marife olan iki ismin arasına girince iki ismin arası açılır; sıfat – mevsuf olma durumları ortadan kalkar, mevsuf mübteda, sıfat da haber olur.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

السَّم۪يعُ  kelimesi  اِنَّ ‘nin haberi olup lafzen merfûdur.  الْعَل۪يمُۙ  kelimesi  اِنَّ ‘nin ikinci haberi olup lafzen merfûdur. 

السَّم۪يعُ - الْعَل۪يمُۙ  kelimeleri, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَۜ

 

رَحْمَةً  önceki ayetteki  مُرْسِل۪ينَۚ ’nin mef’ûlüdür.  مُرْسِل۪ينَۚ ‘nin mef’ûle amil olması, ism-i fail vezni sayesindedir.  مِنْ رَبِّكَ  car mecruru  رَحْمَةً ’in mahzuf sıfatına mütealliktir.

رَحْمَةً ’in nekreliği, tazim, nev ve kesret ifade eder.

Veciz ifade kastına matuf  رَبِّكَ  izafetinde, Hz. Peygamber’e ait zamirin Rabb ismine muzâfun ileyh olması Peygamberimize tazim teşrif ve destek içindir

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Önceki ayetteki  عِنْدِنَاۜ ‘daki azamet zamirinden  bu ayette  رَبِّكَۜ ‘yle gaib zamire geçişte güzel bir iltifat sanatı vardır.


 اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ

 

Ayetin son cümlesi itiraziyye olarak gelmiştir. İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır.

İtiraz cümleleri, parantez arası cümleler (cümle-i mu‘teriza) vasıtasıyla yapılan ıtnâbdır. Bir cümlenin öğeleri arasına veya anlamca ilgili iki cümle arasına anlamı pekiştirmek, güzelleştirmek veya tenzih, tazim, tenbih, dua gibi amaçlarla bir kelime, cümle yahut cümleler getirilerek ıtnâb sağlanır. Bu cümleler genellikle öndeki kelime veya cümleyle bağlantılı olarak sırası ve yeri gelmişken hemen kaydedilmesi gerekli açıklayıcı notlar şeklinde gelir. (TDV İslam ansiklopedisi)

اِنَّ , fasıl zamiri ve kasrla tekid edilen cümle, faide-i haber inkârî kelamdır. 

Böylece bu iki sıfata sahip olan tek zatın müşriklerin taptığı putlar değil, O (cc)olduğu ifade edilmiştir. Bu iki vasıf, kemâl derecede olmak üzere, sadece Allah’a aittir.

Cümledeki  هُوَ  fasıl zamiridir. Bu zamir, tekid ifade eder. Pekiştirme dışındaki bir faydası da ihtisas ifade etmesidir. Böylece kendisinden sonra gelen kelime de sıfat değil haber olur. Haber, cümlede sıfattan daha kuvvetli bir rükündür.

اِنَّ ’nin haberinin  الْ  ile marife gelmesi, müsnedün ileyhin bu vasıfla kemâl derecede muttasıf olduğuna işaret eder. Haber olan iki vasfın aralarında  و  olmadan gelmesi her ikisinin birden müsnedün ileyhte mevcut olduğuna işaret eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

السَّم۪يعُ , الْعَل۪يمُ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu, teşâbüh-i etrâf sanatıdır.

Önceki cümledeki lafza-i celâlden bu cümlede gaib zamire iltifat sanatı vardır.

Ayetin fasılası tezyîl cümlesidir.

İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu (sabit olması) veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. Fiilin Allah Teâlâ’ya isnadı, istimrarın/devamlılığın karînesidir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden fasıl zamiri, isim cümlesi ve müsnedin harf-i tarifle marife gelmesi olmak üzere üç tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.

Ta’lil hükmündeki cümlede  السَّم۪يعُ ‘un  الْعَل۪يمُۙ ‘e takdimi, ihtimam içindir. (Âşûr)

Ta’lil cümleleri anlamı zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Bu fasılada tekid edatı, fasl zamiri, iki tarafın marife oluşu ve  السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُۙ  isimlerinin zikri dolayısı ile dört tekid vardır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 2, s.158)

Bu cümle, Kur’an-ı Kerim’in birçok suresinde ufak farklılıklarla veya aynen tekrarlanmıştır.Tekrarlanan cümleler arasında tekrir, ıtnâb ve reddü'l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.

Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkaf/28, C. 7, S. 314)