وَسَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً مِنْهُۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَسَخَّرَ | ve boyun eğdirdi |
|
2 | لَكُمْ | size |
|
3 | مَا | bulunan şeyleri |
|
4 | فِي |
|
|
5 | السَّمَاوَاتِ | göklerde |
|
6 | وَمَا | ve bulunan şeyleri |
|
7 | فِي |
|
|
8 | الْأَرْضِ | yerde |
|
9 | جَمِيعًا | hepsini |
|
10 | مِنْهُ | kendisinden |
|
11 | إِنَّ | elbette |
|
12 | فِي | vardır |
|
13 | ذَٰلِكَ | bunda |
|
14 | لَايَاتٍ | ibretler |
|
15 | لِقَوْمٍ | bir toplum için |
|
16 | يَتَفَكَّرُونَ | düşünen |
|
Yine kâinat kitabına dönülmekte, deniz, kara ve göklere dikkat çekilerek hem bunların yaratanı bulduran bir gözle okunmasına hem de buralardan insanlara sunulan nimetler sebebiyle Allah’a şükredilmesine yönlendirme yapılmaktadır. Araya yerleştirilen 6-11. âyetlerde Kur’an’a dikkat çekilmesi, onun öneminin ve niteliklerinin açıklanması, dolaylı olarak “doğru düşünme, nimetlerden hakkıyla yararlanma ve onları lutfeden Allah’a şükretme vazifelerini yerine getirmek için”insanların, Kur’an’ın rehberliğine muhtaç olduklarının altını çizme amacına yöneliktir. Mümin hem aklını ve duyu organlarını kullanarak kâinat kitabını okuyacak, hem de Kur’an’ı okuyarak ilâhî irşattan istifade edecektir; bu takdirde iki kanat elde edilmiş olacak, tek kanatla ulaşılması mümkün olmayan bilgi ufuklarına, aşkın hedeflere ulaşılacaktır.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 13-14
وَسَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً مِنْهُۜ
Ayet, atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki سَخَّرَ ‘ya matuftur.
سَخَّرَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. لَكُمْ car mecruru سَخَّرَ fiiline mütealliktir.
Müşterek ism-i mevsûl مَا mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur. فِي السَّمٰوَاتِ car mecruru mahzuf sılaya mütealliktir. مَا فِي الْاَرْضِ atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.
جَم۪يعاً kelimesi müşterek ism-i mevsûl مَا ‘yı tekid eder. Manevi tekiddir. مِنْهُ car mecruru مَا ‘nın mahzuf haline mütealliktir.
Tekid: Tabi olduğu kelimenin veya cümlenin manasını kuvvetlendiren, pekiştiren, manasındaki kapalılığı gideren ve aynı irabı alan sözdür. Tekide “tevkid” de denilir. Tekid eden kelimeye veya cümleye “tekid (müekkid- ٌمُؤَكِّد)”, tekid edilen kelime veya cümleye de “müekked (مَؤَكَّدٌ)” denir. Tekid, çoğunlukla muhatabın zihninde iyice yerleşmesi veya onun tereddütünü gidermek için yapılan vurguya denir. Tekid, lafzî ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır.
Lafzi tekid: Harfin, fiilin, ismin hatta cümlenin tekrarı ile olur. Zamirler zamir ile tekid edilebilirler. Bu durumda sayı ve cinsiyet yönünden te’kid müekkede uyar.
Manevi tekid: Manevi tekid marifeyi tekid eder, belirli kelimelerle yapılır. Bu kelimeler: كُلُّ , اَجْمَعُونَ , اَجْمَعِينَ dir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ف۪ي ذٰلِكَ car mecruru, اِنَّ ‘nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktır.
لَ tekid içindir. اٰيَاتٍ kelimesi اِنَّ ‘nin muahhar ismi olup nasb alameti kesradır. Cemi müennes salim kelimeler hareke ile îrablanır.
لِقَوْمٍ car mecruru اٰيَاتٍ ‘nin mahzuf sıfatına mütealliktir. يَتَفَكَّرُونَ cümlesi قَوْمٍ ‘in sıfatı olarak mahallen mecrurdur.
يَتَفَكَّرُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. يَتَفَكَّرُونَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi فكر ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar.
وَسَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ جَم۪يعاً مِنْهُۜ
Ayet, atıf harfi وَ ile önceki ayetteki …سَخَّرَ cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا ‘nın sılası mahzuftur. فِي السَّمٰوَاتِ , bu mahzuf sılaya mütealliktir. Sılanın hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur لَكُمُ , ihtimam için mef’ûl olan mevsûle takdim edilmiştir.
Ayetteki ikinci mevsûl, birinciye matuftur. Sıla cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur فِي الْاَرْضِ , mahzuf sılaya mütealliktir.
السَّمٰوَاتِ - وَالْاَرْضِۜ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr ve tıbâk-ı îcab sanatları vardır.
السَّمٰوَاتِ ’tan sonra الْاَرْضِ ’nin zikredilmesi, umumdan sonra hususun zikredilmesi babında ıtnâb sanatıdır. Çünkü semavat, arza şamildir.
جَم۪يعاً kelimesi مَا ’nın hali olarak mansubdur. Manevi tekiddir. مِنْهُ car mecruru جَم۪يعاً ’ın mahzuf sıfatına mütealliktir.
مِن ibtidaiyyedir. (Âşûr)
جَمِيعًا kelimesi ما في السَّماواتِ وما في الأرْضِ ‘den hal olduğu için nasbolmuştur. Ve جَمِيعًا 'ın tenvini mahzuf muzâfun ileyhten avz tenvinidir. (Âşûr)
سَخَّرَ لَكُمُ الْبَحْرَ [Denizi sizin emrinize verdi…] ayetinden sonra سَخَّرَ لَكُمْ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ [Göklerde ve yerde olanları sizin emrinize verdi.] ayeti getirilerek lafzın tekrarlanmasıyla ıtnâb yapılmıştır. Yüce Allah, verdiği nimeti açıklamak için böyle yapmıştır. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsir)
اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Ayetin son cümlesi beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldır.
اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. ف۪ي ذٰلِكَ car mecruru, اِنَّ ‘nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir. اِنَّ ’nin muahhar ismi olan لَاٰيَاتٍ ’e dahil olan لَ , tekid ifade eden lam-ı muzahlakadır.
Ayetin başında söylenen hususları net bir şekilde göstererek dikkati çekmek, muhatabın zihnine iyice yerleştirmek ve onları yüceltmek kastıyla gelen işaret ismi ذٰلِكَ ’de istiare vardır. اِنَّ ’nin haberi olarak takdimi de önemine işaret etmektedir.
Tecessüm ve cem’ ifade eden ذٰلِكَ ile Allah’ın insanlara bahşettiği nimetlere işaret edilmiştir.
Bilindiği gibi işaret isimleri mahsus şeyler için kullanılır. Burada olduğu gibi aklî bir şeye işaret edildiğinde istiare oluşur. Câmi’, her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
ذٰلِكَ ile muşârun ileyh en kâmil bir şekilde ayırt edilir. Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman muşârun ileyhi bu işaret ismiyle kamil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamdan bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Mûsâ, Hâ-Mîm Sûreleri Belâgî Tefsiri, Duhan/57, C. 5, s. 190)
İşaret ismine dahil olan ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla işaret edilenler içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. İşaret edilenler hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Bahsedilenlerin derecesinin yüksekliğini ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.
لِقَوْمٍ car mecruru لَاٰيَاتٍ ’in mahzuf sıfatına mütealliktir. Kelimenin nekre gelişi, muayyen olmayan nev ve tazim ifade eder. قَوْمٍ ‘deki nekrelik ise nev, kesret ve tazim içindir.
Ayetin sonundaki muzari fiil sıygasındaki يَتَفَكَّرُونَ cümlesi لِقَوْمٍ için sıfattır. Sıfatlar ıtnâb babındandır. Muzari sıygada gelen cümle teceddüt ve istimrar ifade etmiştir.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اِنَّ ve tekid lamı, cümlede beraberce bulunursa bu cümle, üç kez tekrar edilen cümle gibi olur. Çünkü اِنَّ, cümlede iki kez tekrar gücünü taşır, buna tekid lamı da ilave edilince, üçüncü tekrar sağlanmış olur. Tekid edilen, اِنَّ ’nin ismi ve haberinden ziyade, cümlenin taşıdığı hükümdür. (Suyûtî, İtkan, c. 2 s.176)