Muhammed Sûresi 27. Ayet

فَكَيْفَ اِذَا تَوَفَّتْهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْ  ...

Melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken hâlleri nasıl olacak?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَكَيْفَ nice olur? ك ي ف
2 إِذَا
3 تَوَفَّتْهُمُ canlarını alırken و ف ي
4 الْمَلَائِكَةُ melekler م ل ك
5 يَضْرِبُونَ vurarak ض ر ب
6 وُجُوهَهُمْ yüzlerine و ج ه
7 وَأَدْبَارَهُمْ ve arkalarına د ب ر
 

Kulun vazifesi Allah’ın razı olduğuna razı olmak, O’nun istemediği hal ve davranıştan uzak durmaktır. Açık ve gizli kâfirler ise tam bunun tersini yapmakta, âdeta Allah’a karşı bir muhalefet bayrağı açmaktadırlar. Bu tavır ve amelin dünyadaki sonucu başarısızlık, ölüm anından başlamak üzere âhiretteki sonucu ise rezillik ve azaptır.

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 57
 

فَكَيْفَ اِذَا تَوَفَّتْهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْ

 

فَ  istînâfiyyedir.  كَيْفَ  istifham ismi mahzuf mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. Takdiri, حالهم (onların durumu nasıl) şeklindedir. 

اِذَا  şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا ‘dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  إِذَا ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تَوَفَّتْهُمُ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  تَوَفَّتْهُمُ  fetha üzere mebni mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

الْمَلٰٓئِكَةُ  fail olup lafzen merfûdur.  يَضْرِبُونَ  fiili  الْمَلٰٓئِكَةُ ‘nin veya mef’ûlun hali olarak mahallen mansubdur. 

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde  iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya  و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).

Burada hal muzari fiil cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) muzari fiil cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başında  “و ” gelmez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَضْرِبُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  وُجُوهَهُمْ  mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

اَدْبَارَهُمْ  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur.

 

فَكَيْفَ اِذَا تَوَفَّتْهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْ

 

فَ  istînâfiyyedir. İstifham üslubunda talebi inşaî isnad olan cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. İstifham ismi  كَيْفَ , mahzuf mübteda için haberdir. Takdiri, كَيْفَ حالهم  (Onları hali nasıldır) şeklindedir. 

Âşûr; tefrî’ veya fasiha olduğunu söylemiştir. (Âşûr)

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen tahkir ve kınama amacı taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

Şarttan mücerret zaman zarfı  اِذَا , mukadder mübtedaya veya mahzuf fiile mütealliktir.

Soru isminin delalet ettiği bir kelimeye mütealliktır. Takdiri: كَيْفَ حالُهم أوْ عَمَلُهم حِينَ تَتَوَفّاهُمُ المَلائِكَةُ. (Melekler onları vefat ettirirken onların halleri ve amelleri nasıldır?) şeklindedir. (Âşûr)

تَوَفَّتْهُمُ الْمَلٰٓئِكَةُ يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْ  cümlesi  اِذَا ‘nın muzâfun ileyhidir.

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

يَضْرِبُونَ وُجُوهَهم وأدْبارَهُمْ  cümlesi meleklerden haldir. (Âşûr)

يَضْرِبُونَ وُجُوهَهُمْ وَاَدْبَارَهُمْ  cümlesi,  الْمَلٰٓئِكَةُ ’nin veya mef’ûlun halidir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. Muzari fiil gelerek yapılan amellerin zihinde canlanması sağlanmıştır.  

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اَدْبَارَهُمْ  -  وُجُوهَهُمْ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

تَوَفَّتْهُمُ  de okunmuştur ki, maziye de, iki  تْ 'sinden biri hazf edilmiş muzariye de ihtimali vardır. (Beyzâvî) 

Eğer savaşsalardı vurma yeri olan sırtlarına vururlardı ki, bu da savaşacak olsalardı kaçacakları manasında tarizdir. Çünkü darb (dayak) sadece sırtlarına olmaktadır. (Âşûr)