Muhammed Sûresi 28. Ayet

ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَٓا اَسْخَطَ اللّٰهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ۟  ...

Bu, Allah’ı gazaplandıran şeylere uydukları ve O’nun hoşnut olduğu şeyleri beğenmedikleri içindir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ذَٰلِكَ bu böyledir
2 بِأَنَّهُمُ çünkü onlar
3 اتَّبَعُوا ardınca gittiler ت ب ع
4 مَا şeylerin
5 أَسْخَطَ kızdıran س خ ط
6 اللَّهَ Allah’ı
7 وَكَرِهُوا ve hoşlanmadılar ك ر ه
8 رِضْوَانَهُ O’nu razı edecek şeylerden ر ض و
9 فَأَحْبَطَ ve boşa çıkardı ح ب ط
10 أَعْمَالَهُمْ onların amellerini ع م ل
 

Kulun vazifesi Allah’ın razı olduğuna razı olmak, O’nun istemediği hal ve davranıştan uzak durmaktır. Açık ve gizli kâfirler ise tam bunun tersini yapmakta, âdeta Allah’a karşı bir muhalefet bayrağı açmaktadırlar. Bu tavır ve amelin dünyadaki sonucu başarısızlık, ölüm anından başlamak üzere âhiretteki sonucu ise rezillik ve azaptır.

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 57
 

ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَٓا اَسْخَطَ اللّٰهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ۟

 

İsim cümlesidir. İşaret ismi  ذٰلِكَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  اَنَّ  ve masdar-ı müevvel  بِ  harf-i ceriyle mahzuf mübtedanın haberine mütealliktir. 

اَنَّ  masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.  هُمْ  muttasıl zamir  اَنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur. اتَّبَعُوا  cümlesi  اَنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

اتَّبَعُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

Müşterek ism-i mevsûl  مَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  اَسْخَطَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

اَسْخَطَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  اللّٰهَ  lafza-i celâl mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  

كَرِهُوا  atıf harfi وَ ‘la  اتَّبَعُوا ‘ya matuftur. كَرِهُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  رِضْوَانَهُ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  

فَ  atıf harfidir.  اَحْبَطَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  اَعْمَالَهُمْ۟  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ۟  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  

اتَّبَعُوا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi  تبع ’dır.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır. 

اَسْخَطَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  سخط ’dır.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

ذٰلِكَ بِاَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَٓا اَسْخَطَ اللّٰهَ وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ۟

 

Ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Ta’lil cümleleri ıtnâb babındandır.

Cümle, sübut ifade eden isim cümlesi formunda olup faide-i haber ibtida-i kelamdır. 

ذٰلِكَ  mübtedadır. Müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife olması, işaret edilenin önemini vurgular. 

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. 

Tekid ifade eden  أَنَّ  ve akabindeki  بِاَنَّهُمُ اتَّبَعُوا مَٓا اَسْخَطَ اللّٰهَ  cümlesi, masdar tevilinde, sebep bildiren  بِ  harfiyle birlikte  ذَ ٰ⁠لِكَ ‘nin mahzuf haberine mütealliktir.

اَنَّ ’nin haberi olan  اتَّبَعُوا مَٓا اَسْخَطَ اللّٰهَ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede müsnedin mazi fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)

Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsul  مَٓا ’nın sılası olan  اَسْخَطَ اللّٰهَ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

السُّخْطُ  kelimesi, fiile rızanın olmadığı manasında müstear olarak kullanılmıştır. (Âşûr)

Mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle ayetteki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

İşaret isminde istiare vardır.  ذٰلِكَ  ile duruma işaret edilmiştir. Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)

ذَ ٰ⁠لِكَ  ile muşârun ileyh en kâmil şekilde ayırt edilir. Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman müşarun ileyhi bu işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamda bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri 5, Duhan Suresi 57, s. 190)

وَكَرِهُوا رِضْوَانَهُ  cümlesi, aynı üslupla gelerek … اتَّبَعُوا  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

فَ , atıf harfidir.  فَاَحْبَطَ اَعْمَالَهُمْ۟  cümlesi … كَرِهُوا  cümlesine matuftur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Veciz ifade kastına matuf  رِضْوَانَهُ  izafetinde, Allah’a ait zamire izafe edilmesi  رِضْوَانَ  için tazim ve teşrif ifade eder.

Allah onların amellerini boşa çıkarmıştır. Ayette geçen اَحْبَطَ , amelin sevabını giderip hiçe indirmektir. Güzel amel günaha kefaret olup kötü ameli örttüğü gibi kötü ameller de iyi amelleri boşa çıkarır. Bu şekilde  اَحْبَطَ , kefaret ve mağfiretin zıddı demek olur. Anlaşılıyor ki onların iyi amelleri de yok değildi. Fakat Allah'ın gazabını davet eden şeyler yapıp rızasını gözetmediklerinden dolayı iyi amelleri boşa gitmiştir. (Elmalılı)

الإحْباطُ : amelin iptal olmasıdır. Yani müminlerle yaptıkları amellerden, kelime-i tevhid sözünden, namazdan, zekattan ve benzeri şeylerden faydalanmamışlardır. Surenin başında da bu manalar zikredilmiştir. (Âşûr)