اَمْ حَسِبَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ اَنْ لَنْ يُخْرِجَ اللّٰهُ اَضْغَانَهُمْ
اَمْ حَسِبَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ اَنْ لَنْ يُخْرِجَ اللّٰهُ اَضْغَانَهُمْ
اَمْ munkatıadır. بل ve hemze manasındadır. Çoğunlukla soru edatlarıyla birlikte kullanılır ve muhataptan bu edatın öncesi ile sonrasındaki unsurlardan birini ta’yin ve tercih etmesini zorunlu kılar. Genellikle soru edatı olan hemze ile (اَ) birlikte kullanılır. İkiye ayrılır: Muttasıl اَمْ Munkatı’ اَمْ (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Fiil cümlesidir. حَسِبَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ fail olup mahallen merfûdur.
حَسِبَ kalp fiillerinden olup, sanmak anlamındadır. Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:
1. Bilmek manasında olanlar.
2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. ‘Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek’ gibi manalara gelir.
3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.
Değiştirme manasına gelen fiiller ‘etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi’ gibi manalara gelir.
Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen اَنَّ ’li ve اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
ف۪ي قُلُوبِهِمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. مَرَضٌ muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.
اَنْ tekid ifade eden muhaffefe اَنَّ ’dir. İsmi olan şan zamiri mahzuftur. Takdiri; أنه şeklindedir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel حَسِبَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
لَنْ muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir. يُخْرِجَ mansub muzari fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâl fail olup lafzen merfûdur. اَضْغَانَهُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. يُخْرِجَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi خرج ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
اَمْ حَسِبَ الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ اَنْ لَنْ يُخْرِجَ اللّٰهُ اَضْغَانَهُمْ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayetteki اَمْ , inkâri manada hemze ve بل manasında munkatıadır. (Âşûr)
Cümle istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen tevbih ve tehdit kastı taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
حَسِبَ fiilinin faili konumundaki has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ cümlesinde îcâz-ı hazif ve tekdim-tehir sanatları vardır. ف۪ي قُلُوبِهِمْ mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Muahhar mübteda olan مَرَضٌ ’daki tenvin kesret, nev ve tahkir ifade eder.
Bahsi geçen kişilerin ism-i mevsûlle ifade edilmeleri sonradan gelen habere dikkat çekmenin yanında bu kişileri tahkir ifade eder.
ف۪ي قُلُوبِهِمْ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla kalp içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü kalp hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Ancak bu kimselerin fikirlerindeki yanlışlığı etkili bir şekilde ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Beyân İlmi Kur’ân Işığında Belâğat Dersleri)
Cümledeki اَنْ harfi اَنَّ ’den hafifletilmiş tekid harfidir. Takdiri اَنّهُ olan isminin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki لَنْ يُخْرِجَ اللّٰهُ اَضْغَانَهُمْ cümlesi, masdar tevili ile حَسِبَ fiilinin iki mef’ûlü yerindedir. Masdar-ı müevvel cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.
اَنْ ’nin haberi olan لَنْ يُخْرِجَ اللّٰهُ اَضْغَانَهُمْ cümlesi, menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
Cümleye dahil olan لَنْ muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çevirmiştir. Ayrıca ‘asla’ manası katarak tekid etmiştir.
لَنْ harfi nefyi tekid içindir. Yani geçmişte inkâr edildiği gibi gelecekte de kinlerinin ortaya çıkmayacağını düşünmüyorlar. Belki de Allah onların iki yüzlülüğünü ortaya çıkaracaktır. (Âşûr)
اَنَّ ‘nin haberinin muzari fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi korkuyu artırmak ve ikaz içindir.
Mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle ayetteki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır. Münafıklar hakkındaki bu ayet-i kerîmede مَرَضٌ kelimesinde istiâre yapılmıştır. (Âşûr) مَرَضٌ bedenî bir hastalıktır, kalbî bir hastalık olan nifak için müsteâr olmuştur. Aralarındaki benzerlik her ikisinin de yakaladıkları şeyi ifsad etmesidir. Maraz bedeni, nifak kalbi ifsad eder. Bu kelimenin hakiki manasında kullanılmayıp müsteâr olduğunun delili, yani karîne-i mania ayet-i kerîmenin münafıkları zem siyakında olmasıdır. Bedenî hastalıkları değil kalbî fesatları zemmedilmektedir. Ayette hakiki manadan mecazî manaya geçişin sebebi; nifakın bir hastalık gibi kanlarında dolaşacak kadar etkili hale geldiğini ifade etmektir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
Bu sayfadaki ayetlerin son kelimelerinin fasılalarındaki م ve هِ harfleriyle oluşan ahenk, surenin genelinde olduğu gibi son derece dikkat çekicidir. Bu fasılalarda lüzum ma la yelzem sanatı vardır.