فَلَا تَهِنُوا وَتَدْعُٓوا اِلَى السَّلْمِۗ وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَۗ وَاللّٰهُ مَعَكُمْ وَلَنْ يَتِرَكُمْ اَعْمَالَكُمْ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَلَا | asla |
|
2 | تَهِنُوا | gevşemeyin |
|
3 | وَتَدْعُوا | ve davet etmeyin |
|
4 | إِلَى |
|
|
5 | السَّلْمِ | barışa |
|
6 | وَأَنْتُمُ | siz iken |
|
7 | الْأَعْلَوْنَ | galip durumda |
|
8 | وَاللَّهُ | Allah |
|
9 | مَعَكُمْ | sizinle beraberdir |
|
10 | وَلَنْ | ve asla |
|
11 | يَتِرَكُمْ | zayi etmeyecektir |
|
12 | أَعْمَالَكُمْ | sizin amellerinizi |
|
Savaş ve barış konusundaki açıklamalar daha önce geçen ilgili âyetlerin tefsirinde yapılmıştı. Burada müminler barış istemekten menedilmiyorlar, ancak üstün durumda iken (veya mümin olmak üstün ve şerefli olmayı da ihtiva ettiği için) zaaf ve gevşeklik gösterip düşmandan önce barış istemeleri uygun bulunmuyor, böyle bir davranışın müminleri, “barış, adalet ve din özgürlüğünün hâkim olduğu bir dünya düzenini sağlama” amaçlarına ulaştırmayacağına işaret ediliyor.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 59-60Vetera وتر :
وَتْرٌ sözcüğü sayılarda çift sayının zıddı olan tek sayılardır.
تَواتُرٌ ; bir şeyi tek tek ve birer birer takip etmektir.
تِرَةٌ ve وِتْرٌ lafızlarına gelince; öc almak, misilleme yapmak, darılmak ve içerlemek demektir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de bir kez fiil, iki kez de farklı isim formlarında olmak üzere 3 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)
Türkçede kullanılan şekilleri vitir, vetire ve tevatürdür. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
فَلَا تَهِنُوا وَتَدْعُٓوا اِلَى السَّلْمِۗ
Fiil cümlesidir. فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir.
لَا تَهِنُوا وَتَدْعُٓوا mukadder şartın cevabıdır. Takdiri, إذا لقيتم الكافرين فلا تهنوا (Kâfirlerle karşılaştığınızda cesaretiniz kırılmasın) veya إذا علمتم وجوب الجهاد فلا تهنوا (Cihadın farz olduğunu biliyorsanız cesaretiniz kırılmasın) şeklindedir.
لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَهِنُوا fiili نَ ’un hazfı ile meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
تَدْعُٓوا fiili atıf harfi و ‘la makabline matuftur. تَدْعُٓوا fiili نَ ’un hazfiyle meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. اِلَى السَّلْمِ car mecruru تَدْعُٓوا fiiline mütealliktir.
وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَۗ
Hal cümlesi olarak mahallen mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).
Burada hal isim cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) isim cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başına “و ve zamir” veya yalnız “و ” gelir. Bazen “و ” gelmediği de olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
İsim cümlesidir. وَ haliyyedir. Munfasıl zamir اَنْتُمُ mübteda olarak mahallen merfûdur. الْاَعْلَوْنَ haber olup ref alameti و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar.
اَلْاَعْلَوْنَ ve مُصْطَفَوْنَ kelimelerinin, ref hallerinde, asıllarının nasıl olduğu bilinir. Çekim esnasında bu durumu nasıl aldığı ise malûmdur; çünkü, bunların asılları, normal, çoğul şeklinde, اَعْلَيُونَ ve مُصْطَفَيُونَ biçimindedir. Derken, ى harfi, illet harfi olup, kendisinden önceki harf de harekeli olduğu için, sakin kılınmış, و da zâten sakin olduğundan, böylece iki sakin bir araya gelmiştir. Bu durumda ya bunlardan birisini mutlaka hazfetmek, ya da harekelemek gerekmiştir. Bunlardan birisini harekelemek, kaçınılmak istenen mahzura yeniden düşmek olur. Binâenaleyh, hazfetmek gerekir. و da, ancak kendisinden anlaşılan bir mana, yani çoğulluk manası vardır. Dolayısıyla, ى harfi hazfedilmiş, böylece de geriye اَعْلَوْنَ şekli kalmıştır. (Fahreddin er-Razi)
وَاللّٰهُ مَعَكُمْ وَلَنْ يَتِرَكُمْ اَعْمَالَكُمْ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. اللّٰهُ lafza-i celâli mübteda olup lafzen merfûdur. مَعَكُمْ car mecruru mahzuf mübtedanın haberine mütealliktir.
وَ atıf harfidir. لَنْ muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir.
يَتِرَكُمْ fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. اَعْمَالَكُمْ ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَلَا تَهِنُوا وَتَدْعُٓوا اِلَى السَّلْمِۗ وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَۗ
Rabıta harfi فَ , mahzuf şartın cevabının başına gelmiştir. Cevap cümlesi olan فَلَا تَهِنُوا , nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Takdiri إذا لقيتم الكافرين (Kâfirlerle karşılaştığınızda) veya إذا علمتم وجوب الجهاد (Cihadın farz olduğunu öğrendiğinizde) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.
Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
وَتَدْعُٓوا اِلَى السَّلْمِۗ cümlesi, şartın cevabına matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. اِلَى السَّلْمِۗ car mecruru, تَدْعُٓوا fiiline mütealliktir.
Hal وَ ’ıyla gelen وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَ , mübteda ve haberden oluşmuş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Müsnedin الْ takısıyla marife oluşu bu vasfın kemâl derecede olduğunu ifade eder.
Müsnedin, ism-i tafdil kalıbında isim olarak gelmesi durumun devamlılığındaki mübalağaya işaret etmiştir.
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Hal cümleleri anlamı açıklayan ıtnâb sanatıdır.
السَّلْمِۗ , “barışmak” anlamındadır. (Keşşâf)
Bu ayetten maksat herhalde, barışı reddetmek değil gevşeklik edip de zillet ile barışa talip olmamaktır. (Elmalılı Hamdi Yazır)
الوَهَنُ ; zayıflık, acziyet demektir. Burada dua talebi manasında mecaz olarak kullanılmıştır. Zayıf olduklarını düşünerek barışa çağırmaları yasaklanmıştır. (Âşûr)
وَاللّٰهُ مَعَكُمْ وَلَنْ يَتِرَكُمْ اَعْمَالَكُمْ
وَ , istînâfiyyedir.
İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)
Mübteda ve haberden oluşmuş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede icâz-ı hazif sanatı vardır. اللّٰهُ mübteda, مَعَكُمْ car mecruru, mahzuf habere mütealliktir.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve güven duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
مَعَ , onlara lütfetmek ve ihtimam göstermek manasında mecazdır. (Âşûr, Ankebut/69)
وَلَنْ يَتِرَكُمْ اَعْمَالَكُمْ cümlesi atıf harfi وَ ‘la makabline atfedilmiştir. Menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasındaki anlam bütünlüğü barizdir. Vaslda, atfedilen cümlelerin her ikisinin de aynı tür olması vaslın güzelliklerinden kabul edilmiştir. Fakat burada fiil cümlesi isim cümlesine atfedilmiştir.
İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır. Hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Mesela, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden ise başlayıp halen devam ettiği kastediliyorsa aralarında atıf yapılabilir (Rıfat Resul Sevinç, Arapçada Cümle Yapısı, 2010, S. 190-191)
Cümleye dahil olan لَنْ muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çevirmiştir. Ayrıca ‘asla’ manası katarak tekid etmiştir.