Muhammed Sûresi 37. Ayet

اِنْ يَسْـَٔلْكُمُوهَا فَيُحْفِكُمْ تَبْخَلُوا وَيُخْرِجْ اَضْغَانَكُمْ  ...

Eğer onları sizden isteyip de sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz, O da kinlerinizi ortaya çıkarırdı.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنْ eğer
2 يَسْأَلْكُمُوهَا onları isteseydi س ا ل
3 فَيُحْفِكُمْ ve sizi sıkıştırsaydı ح ف و
4 تَبْخَلُوا cimrilik ederdiniz ب خ ل
5 وَيُخْرِجْ ve ortaya çıkarırdı خ ر ج
6 أَضْغَانَكُمْ kinlerinizi ض غ ن
 

Allah müminlerden itaat istiyor, âhiret saadetinden ibaret olan büyük ödülü de müminlerin servetlerine değil, itaatlerine, mümine yaraşan hayat tarzına veriyor. İslâm fıtrat dini olduğuna göre onun teklifleri de fıtrata uygun olacaktır. İnsan tabiatında mal sevgisi, servete bağlılık ve onu koruma arzusu vardır. Bu duygu ve arzulara rağmen müminlerden, âhiret saadeti ve Allah rızası için kesin olarak, bağlayıcı bir buyrukla servetlerinin tamamı istenseydi, bu emri yerine getirmede zorlanırlardı, itaatsizlikler olur, beşerî zaaflar kendini gösterirdi. Böyle yapılmadı, farz olan harcamalar ve vergiler dışında kalan ibadet maksatlı harcamalar (sadakalar, bağışlar) kişilerin tercihine bırakıldı. Bununla beraber dini, ırkı, bölgesi farklı da olsa bütün insanların yaşama hakkı bulunduğu, bu hakkın gerçekleşebilmesi için de her insanın yaşamak için muhtaç bulunduğu şeyleri elde etmiş olması gerektiği için cebrî ödemelerin (zekât, fitre, kefâret vb.) temel ihtiyaçları karşılamaması halinde müslümanların, ihtiyaç fazlası mallarından yine ödeme yapmaları –zarûreten– farz olur. “Yardım isteyenlere ve yoksullara mallarından belli bir pay ayırırlardı” meâlindeki âyetle, (Zâriyât 51/19) bir seferde Hz. Peygamber’in, çeşitli malları ve ihtiyaç maddelerini tek tek zikrederek, “Fazlası olan, ihtiyacı olana versin” deyince sahâbenin bu sözden, “ihtiyaç devam ettikçe fazlada haklarının bulunmadığı” sonucunu çıkarmaları da bu zaruret hükmünü desteklemektedir (Müslim, “Lukata”, 18).

 

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 60
 

اِنْ يَسْـَٔلْكُمُوهَا فَيُحْفِكُمْ تَبْخَلُوا وَيُخْرِجْ اَضْغَانَكُمْ

 

Fiil cümlesidir.  اِنْ  şart harfi iki muzari fiili cezm eder.  يَسْـَٔلْكُمُوهَا  sükun üzere meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir  كُمُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. Cemi müzekker muhatap mazi fiillere mansub muttasıl zamirler doğrudan doğruya gelmez. Bu fiillerle söz edilen zamir arasına bir  و  harfi getirilir.  يَسْـَٔلْكُمُوهَا  fiilinde olduğu gibi. Buna işbâ vavı - işbâ edatı denilir. Muttasıl zamir  هَا  ikinci mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يُحْفِكُمْ  illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو 'dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

فَ  karînesi olmadan gelen  تَبْخَلُوا  cümlesi şartın cevabıdır.  تَبْخَلُوا   fiili  نَ ’un hazfı ile meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  يُخْرِجْ  cümlesi atıf harfi  وَ ‘la cevap cümlesine matuftur. 

يُخْرِجْ  sükun üzere meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  اَضْغَانَكُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

يُحْفِكُمْ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  خفى ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

 

اِنْ يَسْـَٔلْكُمُوهَا فَيُحْفِكُمْ تَبْخَلُوا وَيُخْرِجْ اَضْغَانَكُمْ

Beyanî istînâf veya ta’liliyye olarak fasılla gelen son cümlenin fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisâldır.

Şart üslubunda haberî isnaddır.  يَسْـَٔلْكُمُوهَا  şart cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Aynı üsluptaki  فَيُحْفِكُمْ  cümlesi, hükümde ortaklık sebebiyle, şart cümlesine atfedilmiştir. 

اِنْ  şart harfi, asıl şart edatlarındandır. Çoğu zaman şartın vukuunda şek ifade eder. 

فَ  karînesi olmadan gelen cevap cümlesi  تَبْخَلُوا , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

وَيُخْرِجْ اَضْغَانَكُمْ  cümlesi  وَ ‘la şartın cevabına atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

Fiillerin muzari fiil sıygasıyla gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt, tecessüm ve istimrar ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

يُخْرِجْ  (çıkarırdı) fiilinin faili Allah’tır; yani Allah mallarınızın tümünü istemek suretiyle sizi kin tutmaya sevk ederdi. Veya fail cimriliktir; çünkü kinin sebebi cimriliktir. (Keşşâf)