وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلَقَدْ | ve andolsun |
|
2 | خَلَقْنَا | biz yarattık |
|
3 | السَّمَاوَاتِ | gökleri |
|
4 | وَالْأَرْضَ | ve yeri |
|
5 | وَمَا | ve bulunanları |
|
6 | بَيْنَهُمَا | ikisi arasında |
|
7 | فِي |
|
|
8 | سِتَّةِ | altı |
|
9 | أَيَّامٍ | günde |
|
10 | وَمَا | ve |
|
11 | مَسَّنَا | bize dokunmadı |
|
12 | مِنْ | hiçbir |
|
13 | لُغُوبٍ | yorgunluk |
|
Eldeki Tevrat nüshalarında Allah’ın evreni altı günde yarattığı, yedinci gün –yaratmayı bitirmiş olduğu için– istirahat ettiği ve o günü kutsal kıldığı belirtilir (Tekvin, 1-2). Konumuz olan âyette ise göklerin ve yerin altı günde yaratıldığı gerçeği teyit edilmekte, fakat yedinci gün dinlenme haberi ve inancı reddedilmektedir; çünkü yorulma ve dinlenme kavramları Allah’ın bildirdiği yüce sıfatlarına ters düşmektedir. Yerin ve göklerin altı günde yaratılması da yoruma açık bir ifadedir. Bu sözü lugat mânasıyla alıp dünyevî zaman ölçülerine göre yirmi dörder saatten oluşan altı gün şeklinde değerlendirmek de doğru olmaz (bu konuda bilgi için bk. A‘râf, 7/54).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 112-113وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. ل harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
خَلَقْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olup mahallen merfûdur.
السَّمٰوَاتِ mef'ûlun bih olup cemi müennes salim olduğu için nasb alameti kesradır. الْاَرْضَ kelimesi atıf harfi و ’la السَّمٰوَاتِ ’ye matuftur.
Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَا müşterek ism-i mevsûl atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. بَيْنَهُمَا mekan zarfı mahzuf sılaya mütealliktir. Muttasıl zamir هُمَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
ف۪ي سِتَّةِ car mecruru خَلَقْنَا fiiline mütealliktir. اَيَّامٍۗ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ
مَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ cümle hal olarak mahallen mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim)
Burada hal fiil cümlesi olarak gelmiştir. Hal menfi (olumsuz) fiil cümlesi olarak geldiğinde başında “و” gelebilir de gelmeyebilir de. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Fiil cümlesidir. وَ haliyyedir. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. مَسَّنَا fetha üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. مِنْ zaiddir. لُغُوبٍ lafzen mecrur, fail olarak mahallen merfûdur.
اللَّمْسُ ; Dokunmak demektir. İtmek veya tokatlamak dışında eli şiddetli olmayan bir şekilde bir şeyin üzerine koymak. İsabet eden şeyin en zayıf koşullarını inkâr için, dokunma olumsuzlanmıştır. Böylece en az düzeydeki isabetin olumsuzluğunu enfeksiyonun inkârını ifade etti. (Âşûr)
وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ
وَ , istînâfiyyedir.
İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)
لَ , mahzuf kasemin cevabının başına gelen harftir. Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır.
قَدْ ve لَ tekid edilmiş cevap cümlesi وَلَقَدْ خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
Mef’ûl konumundaki ism-i mevsul مَا ‘nın sılası mahzuftur. Mekan zarfı بَيْنَهُمَا , mahzuf sılaya mütealliktir. Sılanın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ car mecruru خَلَقْنَا fiiline mütealliktir.
السَّمٰوَاتِ ve الْاَرْضَ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır.
Semavat yeryüzünü, gökyüzünü ve ikisi arasında olanları kapsadığı halde semavattan sonra bunların tekrar söylenmesi umumdan sonra husus babında ıtnâbtır.
ف۪ي سِتَّةِ اَيَّامٍۗ ibaresindeki ف۪ي harfinde istiare vardır. ف۪ي harf-i cerindeki zarfiyet manası nedeniyle günler, içi olan bir nesneye benzetilmiştir. Câmi’ her ikisinde de mevcut olan mutlak irtibat ve alâkadır.
وَمَا مَسَّنَا مِنْ لُغُوبٍ cümlesi وَ ’la gelmiş haldir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.Menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.
Fail olan لُغُوبٍ ’deki tenkir kıllet ve nev ifade eder. Bilindiği gibi nefy siyakında nekre umum ve şümule işarettir. Tekid ifade eden zaid مِنْ harfi de kelimeye ‘hiçbir’ anlamı katmıştır.
مسّ fiili لُغُوبٍ ‘e nispet edilmiştir. Bu ifadede istiare vardır. Canlılara mahsus olan dokunma fiili yorgunluğa nispet edilmiş, böylece cansız olan bir şey canlı yerinde kullanılmıştır.
مِنْ zaiddir. Tekid ifade eder. لُغُوبٍ lafzen mecrur mahallen merfûdur.
Cümledeki birinci مَا ism-i mevsûl, ikincisi ise nefy harfidir. Aralarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.