Kaf Sûresi 40. Ayet

وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ  ...

Gecenin bir kısmında ve secdelerin ardından da O’nu tespih et.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمِنَ ve bir kısmında
2 اللَّيْلِ gecenin ل ي ل
3 فَسَبِّحْهُ O’nu tesbih et س ب ح
4 وَأَدْبَارَ ve arkalarında د ب ر
5 السُّجُودِ secde س ج د
 

Tefsircilerin bir kısmı, güneş doğmadan önceki hamd ve tesbihi sabah namazı, batmadan öncekini öğle ve ikindi namazları, gecenin bir kısmındakini akşam ve yatsı namazları, secdelerin ardından yapılması istenen tesbihi ise nâfile (sünnet) namazları olarak yorumlamışlardır. Sûrenin peygamberliğin ilk yıllarında nâzil olduğu ve bu sırada henüz beş vakit namazın farz kılınmadığı dikkate alındığında, âyetlerde zikredilen vakitlerde Allah’ı hamd ve tesbih (tenzih) ile anmayı, nâfile namaz veya doğrudan zihin ve dil ile anma şeklinde anlamak daha uygun olur. Konuya açıklık getiren sahih hadisler de vardır:

a) Cerîr b. Abdullah isimli sahâbî anlatıyor: Hz. Peygamber ile beraber oturuyorduk, dolunayın bulunduğu gece idi, aya baktı ve şöyle buyurdu: “Bakın, şu ayı nasıl görüyorsanız rabbinizi de böyle, zahmet çekmeden göreceksiniz. Güneş doğmadan ve batmadan namaz kılmayı engelleyen şeylerin üstesinden gelebilirseniz kılın.” Râvi Cerîr, bununla sabah ve ikindi namazlarının kastedildiğini söylemiş, sonra da açıklamakta olduğumuz âyeti okumuştur (Müslim, “Mesâcid”, 211). Râvi bu ifadeyi sabah ve ikindi namazları olarak yorumlamış olsa da, “yapabilirseniz, meşgaleleri yenebilirseniz” mânasına da gelen şart, kastedilen namazın farz namaz olmadığını göstermektedir.

b) Geceleyin uyanıp da “Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh, lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Sübhânallâhi ve’l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm” diyen, sonra da bağışlanmayı dileyen bağışlanır, dua edenin duası kabul edilir, abdest alanın (ve namaz kılanın namazı) makbul olur” (Buhârî, “Teheccüd”, 21). Bu hadis de gece zikrinin (tesbihinin) ne olduğunu açıklamaktadır.

c) Hz. Peygamber’in namazlardan sonra, bugün de söylemeye devam ettiğimiz sözleri (zikir ve tesbihleri) söylediği sahih kaynaklarda yer almaktadır (meselâ bk. Müslim, “Mesâcid”, 135-146). Vahiy dilinde namaz, secde kelimesiyle de ifade edilmektedir, her secdeden sonra yapılacak zikir ve tesbihin ne olduğu da bu hadislerden anlaşılmaktadır.

Müşriklerin sözlü sataşmalarına ve iftiralarına karşı sabır tavsiye edilirken arkasından namaz ve zikir tedbirine yer verilmesi, namaz ve zi-kirle (Allah’ı anma, O’nunla gönül ve şuur ilişkisini diri tutma) sabır, direnme ve dayanma arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğunu göstermektedir. 

Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 113-114
 

وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ

 

Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir. مِنَ الَّيْلِ  car mecruru mahzuf fiiline mütealliktir. Takdiri, سبّحه (tesbih et!) veya  قم (kalk!) şeklindedir. 

سَبِّحْهُ  atıf harfi  فَ  ile mahzuf fiile mütealliktir.  سَبِّحْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. اَدْبَارَ zaman zarfı atıf harfi وَ ‘la önceki zarfa matuftur.  السُّجُودِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

سَبِّحْ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi  سبح ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

وَمِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ

 

 

Hükümde ortaklık nedeniyle önceki ayette atfedilen ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır.  مِنَ الَّيْلِ , takdiri  سبّحه  veya  قم (Tesbih et veya kalk) olan mahzuf fiile mütealliktir. Bu takdire göre cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Hükümde ortaklık nedeniyle makabline atfedilen  فَسَبِّحْهُ وَاَدْبَارَ السُّجُودِ  cümlesi de emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.  فَ ‘nin tefsiriye olduğu da söylenmiştir. اَدْبَارَ , önceki ayetteki  قَبْلَ  zarfına matuftur. Zarfın muzâfun ileyhi olan  السُّجُودِ , masdar vezninde gelerek mübalağa fade etmiştir.

اَدْبَارَ  zarfı  مِنَ الَّيْلِ فَسَبِّحْهُ  sözüne matuftur. (Âşûr)

Namazın bir rüknü olan  السُّجُودِ  kelimesiyle namaz kastedilmiştir. Cüz-kül alakasıyla mecâz-ı mürsel sanatıdır.

فَسَبِّحْهُ - السُّجُودِ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.