وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Öyle anlaşılıyor ki 56. âyette sözü edilen öğüdün özü, insanların ve cinlerin yaratılış amacını hatırlatmaktır. 56. âyette açıkça ifade edildiği üzere bu yaratılış amacı, onların sadece Allah’a kulluk etmeleridir. Fakat burada fert fert her bir insan ve cinin zorunlu olarak Allah’a kulluk etmeleri değil, bu iki türden isteyenlerin kendi seçimleriyle bunu yapmaları kastedilmektedir (Zemahşerî, IV, 32). Nitekim başka birçok âyetten de bu mâna anlaşılmaktadır. Meselâ Mülk sûresinin 2. âyetine göre hayat ve ölüm insanların sınanması amacıyla var edilmiştir. 56. âyetin “sırf bana kulluk etsinler” şeklinde tercüme edilen kısmı “sırf beni tanısınlar” şeklinde de anlaşılmıştır (Şevkânî, V, 106); fakat son tahlilde Allah’ı tanımanın anlamı O’na gerektiği şekilde kulluk etmektir. Burada “kulluk” ile Allah Teâlâ’nın buyruk ve yasaklarına uymanın değil, mümin olsun inkârcı olsun bütün cinlerin ve insanların Allah’ın kudreti ve koyduğu ilâhî-tabii yasalar önünde zorunlu olarak boyun eğmelerinin kastedildiği yorumu da yapılmıştır; Taberî’nin tercih ettiği yorum budur (XXVII, 11-12). İbn Atıyye’ye göre bu ifadeyle, anılan varlıkların Allah’a kulluk etmeye yatkın bir yapıda yaratıldıkları ve onları buna yöneltecek yeteneklerle donatıldıkları da kastedilmiş olabilir (V, 183; İbn Atıyye’nin burada kullandığı deliller ve izahı için bk. Rûm 30/30). 57 ve 58. âyetlerde bu kulluğun –hâşâ– Allah’ın yararınaymış gibi algılanmaması için çok açık ifadelerle O’nun buna muhtaç olmadığı, asıl şuurlu varlıkların O’na kulluk etme ihtiyacı içinde oldukları belirtilmiştir.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 137وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
خَلَقْتُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri تُ fail olarak mahallen merfûdur. الْجِنَّ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. الْاِنْسَ atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. اِلَّا hasr edatıdır.
لِ harfi, يَعْبُدُونِ fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte خَلَقْتُ fiiline mütealliktir.
اَنْ harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’ den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَعْبُدُونِ fiili نَ ‘un hazfıyla mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Sonundaki نِ vikayedir. Esre ise mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır. Hazf edilen يَ ise mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
Burada bu ي harfinin mahzuf olduğuna işaret etmek için fiilin sonunda bulunan نِ harfinin harekesi esre gelmiştir.وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ
وَ , istînâfiyyedir.
İstînâfiyye وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)
Mazi fiil sıygasındaki cümle, kasrla tekid edilmiştir. Faide-i haber inkârî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ sözü yaratıldıkları fıtrattan sapan ve dalalette olanları saptırmak için yaratılış sünnetine tabi olanlara karşı çıkan müşriklere tariz içindir. (Âşûr)
Nefiy harfi مَٓا ve istisna harfi اِلَّا ile oluşan kasr cümleyi tekid etmiştir. Kasr fiille, mef’ûlun lieclih arasında, kasr-ı sıfat ale’l-mevsûftur.
Kasr-ı sıfat ale’l-mevsûf yani fail tarafından gerçekleştirilen fiil başka mef'ûllere değil zikredilen mef'ûle tahsis edilmiştir. O mef'ûlde vaki olan başka fiiller de vardır. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfat olması da caizdir. Yani bu durumda fail, mef'ûl üzerinde gerçekleşen fiile tahsis edilmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Bu kelam, bundan önceki öğüt emrini tekîd etmekte ve zikredilen illetini izah etmektedir. Zira cinlerin ve insanların yaratılış amaçlarının, Allah'a ibadet etmek olması, peygamberinizin, onlara öğüt vermesini ve onların da, öğüdü kabul etmelerini gerektirmektedir. Öyle ki, ayette, cinlerin yaratılmasının önce zikredilmesi, onların yaratılmasının, insanlardan önce olmasından dolayıdır. (Ebüssuûd)
Sebep bildiren harf-i cer لِ ’nin gizli أنْ ’le masdar yaptığı لِيَعْبُدُونِ cümlesi, mecrur mahalde خَلَقْتُ fiiline mütealliktir. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
لِيَعْبُدُونِ fiilinin sonundaki نِ , vikayedir. Esre, mef’ûl olan mahzuf mütekellim zamirinden ıvazdır.
Buradaki istisna; umumi illeti hazfedilmiş müferrağ istisnadır. لِيَعْبُدُونِ ‘deki lam illet lamıdır. Yani, ‘’onları yaratmamın sebebi bana ibadet etmeleridir’’ demektir. (Âşûr)
El-Kuşeyrî dedi ki: Ayet-i kerîme kafi (yeterli) olarak tahsis edilmiştir. Çünkü deliler ve çocuklar Allah'a ibadet etmekle emrolunmamışlardır ki; yüce Allah'ın onlardan ibadet etmelerini istediği söylenebilsin. (Kurtubî)
Ayette, bilmenin (marifetin), ibadet olarak ifade edilmesi, sonucun sebep ismiyle ifade edilmesi yoluyla, geçerli olan marifetin (bilmenin), Allah'a ibadet ile hasıl olan marifet olduğuna, yoksa felsefecilerin marifeti gibi başka yollardan hasıl olan marifet olmadığına dikkat çekmek içindir. (Ebüssuûd)
Kulluk anlamına gelen ibadet, ubûdiyetten daha üstündür. Çünkü ubûdiyet, tevazu göstermek, zaaf izhar etmektir. İbadet ise bu hallerde son noktaya ulaşmaktır. Bu dereceyi de ancak fazilette zirveye ulaşanlar elde ederler. (Rûhu’l Beyân)
الْجِنَّ - الْاِنْسَ - يَعْبُدُونِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
الْاِنْسَ - الْجِنَّ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ cümlesinde, cinlerin önce zikredilmesi, müşrikler nazarında garip olan bu haberin önemini belirtmek ve cinlere tapan müşriklerin cinlerin de Allah’ın kulu olduğunu bilmeleri içindir. (Âşûr)